Yaşlı adam pencerenin önünde, dizlerinde bir battaniye dışarıyı izliyordu gözleri, solgun akşam ışığında kaybolan kırlangıçları takip etti dış dünya ona artık yabancıydı geçmişin anılarıyla dolu ama dokunamadığı bir düş gibi
Kapının önünde bir çocuk belirdi elinde solmuş bir uçurtma küçük bir kızdı bu, büyük kahverengi gözleri vardı yaşlı adamın yanına yaklaşıp usulca tamir edebilir misiniz?" diye sordu.
Adam uçurtmayı aldı parmakları titreyerek kırık çubuğu yokladı ellerinin gücü eskisi gibi değildi ama bilgeliği, bir şeyleri onarma isteği yerindeydi. Küçük kıza bakıp gülümsedi
Biraz bekle, evlat. bu uçurtmayı yeniden uçuracağız.
Adam, o gece boyunca uğraştı eskiden marangozdu elleri hâlâ hayat vermeyi biliyordu. sabah olduğunda uçurtma hazırdı.
Kız uçurtmayı alıp sevinçle dışarı koştu yaşlı adam pencereye döndü ve onun gökyüzüne karışan sevincini izledi gözlerinde bir damla yaş belirdi uçurtma yükseldikçe o da hafifledi.
Bazen hayat, küçük bir onarımda saklıdır
İsmail Gökkuş