TEELVİZYONLU YILLARA GİRİŞ

           

            Eskiden, yani televizyon yokken haftada bir sinemaya giderdik ailecek. Daha çok ta ev gezmesine. Yoksa uzun kış gecelerinde nasıl vakit geçer? Benim öğretmen arkadaşlarım, hanımın bankadan iş arkadaşlarıyla geniş bir çevremiz vardı. Ya biz birilerinde, ya birileri bizde. Misafirliğin dışında tek eğlencemiz, grundik çanta radyoydu. Radyoyla baş başa kaldığımız akşam, radyo tiyatrosu varsa ne ala. Değme keyfime…

 

            Arkadaş, Almanya’dan gelen sekiz on yaşlarındaki yeğenlerini sinemaya götürmüş. Dönüşte çocuklar, anneleriyle paylaşıyorlarmış sevinçlerini:

            -Dayım bizi büyük televizyona götürdü. O yıllarda biz televizyonu bilmiyorduk demek ki onlar da sinemayı bilmiyorlarmış.

 

            1970’ten itibaren tek tük televizyon alanları duyuyorduk. Onlar da doğru dürüst yayın alamıyorlarmış. Öğretmenevine almışlardı, bir televizyon çoğu zaman karlı, ara sıra adamlar görünürse çarpık çurpuk bacaklar, kafa göz sallanıyor, yüz göz belli değil. Yetkililer, Vizontele’de olduğu gibi heyet halinde yüksek dağlara çıkıp sinyal arıyorlar. Bulurlarsa acele o noktaya bir yansıtıcı dikecekler.

 

            1975’den itibaren paraya kıyıp hepimiz birer televizyon aldık. Çatılar salkım saçak antenle doldu. Okulda öğretmen odasında herkes televizyon konuşuyor. Ve de herkes kendi televizyonunun markasını övüyor.

           

            Tele misafirleri anlatacak değilim.

 

             O yıllarda en çok duyulan cümleler:

            -Ses var görüntü yok!

            -Golün sesini duyduk, kendisini göremedik!

            -Benim televizyon, aynen Ankara gibi: ayna,ayna! Çatıda antenle yön bulmaya çalışan bey, seslenir hanıma:

            -Şimdi nasıl?

            -Daha kötüü!

            Görüntüyü beğenmeyen dede soruyor:

            -Televizyon, bozuk mu yoksa, neden kötü gösteriyor?

            -Yayından baba!

            -Yayı nerede?

            -Ankara’da!:)))

 

            Ortaya bir laf atardım, öğretmen odasında:

            -Akşamki film çok acıklıydı canım, çoluk çocuk gözyaşlarını tutamadılar. Herkes kulak kabartır ve televizyon muhabbeti başlar. Ben çekildiğim köşemde sigaramı tellendirir, çayımı yudumlarken sesler kabarır: kimi net görüntü elde edemediğinden, kimi antenin, kimi televizyonun markasından yakınır. Bazıları da sorar:

            -Ya hoca, gerçekten net miydi, senin telvizyon?

 

            Velhasıl öğleden önceki tüm teneffüs aralarının sohbet ve tartışma konusu belirlenmiştir. Eve gidenlerin ilk işi, çatıya çıkıp anten düzeltme çalışması yapmaktır, kesin.

( Televizyonlu Yıllara Giriş başlıklı yazı RasimCANBOLAT tarafından 3/12/2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu