İLKBAHARDA HARMAN YERİ
Köyümüzün harman yeri geniş bir düzlüktü. Hasad edilen tahıl, orada ayrılırdı sapından samanından. Harman sözcüğü; terim, deyim mecaz anlamlarıyla dilimizde yaygın kullanım alanı kazanmıştır: Harmandan kalkmak; 1- hasat işini bitirmek, 2-varlıktan yokluğa düşmek. Değişik konuları bir uyum içinde birleştirmeye harmanlama denir. Çiftçi, harmandan kalkmaya borçlanırdı. Beldelerini övenler, yiğidin harman olduğu yer derler. Harman türkülere konu olmuş.
Harmana serdiler sarı samanı
Hiç gitmiyor şu gönlümün dumanı
Gel otur yanıma benim sevdiğim
Ayrılık mı olur, harman zamanı.
Ben, daha çok, harman yerinin ilkbaharını anlatmak istiyorum. Harman yerinde çocukluk zamanımın tek kiremitli binası, bizim öğretmenevi, resmi ağızların lojman dedikleri binadan başka yapı yoktu. Kar kalkıp da nebatat uyanınca köylünün kuzu ve oğlakları, seyip hayvanları, madımak toplayan kadın ve kızlar, peşlerindeki sümüklü çocuklarla harman yerinin ahalisini oluştururlardı.
Mühür gözlü kuzular uysal, süt beyazı oğlaklar atak, taylar annelerinin peşinde rahvan, eşekler sakindi… Biraz kabaca çocuklar, ellerindeki yeni kopardıklları yerinden suyu damlayan yapraklı kavak dallarıyla oğlakların peşinde fır dönüyorlar.
Akşamüstü biraz önceki kalabalık çekilmiş, harman yeri sükûna kavuşmuştur ki on üç on dört yaşlarındaki erkek çocuklar doldurur alanı. Mantar biter gibi birden bire oluşan kalabalık, önce güzel güzel oynarken ne olursa olur. Mahalle esasına göre ayrılıp taş savaşına tutuşurlar. Ancak söz konusu taşlar polise değil, bir birine yöneliktir. Bu yüzden bu çocuklar, taş atan çocuklar kapsamına girmezlerdi.
Sığır dağılınca kimi hayvanlar eğitimli gibi hiçbir yerde sanıtmadan doğruca evine gelirken kimileri de onun bunun ziyanına girer sağda solda dolak kurutup, viranelerde vakit geçirmeyi yeğlerler. Komşunun hayvanıyla arkadaşlığa doyamayıp onlara konuk olanlar da görülürdü. İşte böyle aykırı davrananları eve getirmek için sığırı karşılamaya, “sığırın önüne gitmek” denirdi… Harman yerinde taş savaşına tutuşan çocuklar, aslında sığırın önüne giden çocuklardan başkası değildi.
Bir ilkbahara daha kavuşmak üzere olduğumuz şu günlerde aklıma gelenleri yazmaya çalıştım…