1 Dünya Dönüyor

                      DÜNYA DÖNÜYOR

 

            Dillerde pelesenk olmuş bir anlatı vardır:

 

            Kayığı ile taşıdığı bilim adamı, kayıkçıyla kafa bulmaktadır. Ona bilimsel sorular sorar, yanıtlayamadığı her soru için kayıkçının ömrünün belli bir oranının gittiğini bildirir. Dalgalar kabarmaya başlayınca kayıkçı sorar bilgine:

            -Sen yüzme biliyor musun?

            -Hayır.

            -Ömrünün tamamı gitti!

 

            O hesap her insanın her şeyi bilmesinin imkânı yok. Yunanlı ünlü bilim adamı bile  “Bildiğim bir şey varsa hiçbir şey bilmediğimdir.” demiş. Uzmanlık alanında bilgi yönünden derya deniz olan profesöre alanının dışında bir soru yöneltin, tıntın olduğunu göreceksiniz hayretle. Bilmediği bir dilde yazılan  mektubu okuyamayan hocayı “Kavuğundan utan” diye kınayana, “Keramet kavuktaysa al sen oku” diyen hoca gibi “Profesörlüğünüzden utan” deyip dememek size kalmış artık. Ben ona karışmamJ))

 

            Eskiden neremiz ağrısa doktora koşardık. Şimdi doktor denilince “Ne doktoru?” diye uzmanlık alanını soruyoruz. Pratisyen doktor sınıf öğretmeniyse, uzman doktor branş öğretmeni gibidir.

 

            Her alanın kendine has terimleri vardır. Örneğin özne, yüklem, tümleçler nasıl dilbilgisinin terimiyse üçgen, kare, dikdörtgen, açı da geometrinin terimleridir.  

 

            Çiftçi terimleri de var, elbet. Yalnız, benim yetiştiğim yıllardaki terimleri bu gün bırakın kentlileri, köyde yaşayan gençler bile bilmiyorlar.  Zelve, zelve bağı, mazı, dirgen, övendire ve benzerlerini şimdiki nesil, traktörün parçalarını ve beraberindeki yeni tarım aletlerini de ben ve benim gibi yıllar önce köyden ayrılan emsallerim bilmiyoruz.

 

            Çocukken ailesiyle Ankara’ya göçen yeğenim, danaya “büyük ineğin küçüğü” demişti. Bir yazı dostumun da “Süsmek denirdi şu büyük olanların yaptığına” sözleriyle büyük baş hayvanları kastetmesine şaşırmıştım. Oysa dostumun cümlesi gayet doğaldı. Yabancısı olduğumuz alanların terimlerini bilmek zorunda değiliz ki…

 

            Şimdi torunlarımın tosun, düve, toklu, şişek, comba gibi sözcükleri bilemeyeceklerini tahmin ediyor ve de gayet doğal karşılıyorum: Eğer çizgi filmlerden öğrenmemişlerse.

 

            Bir başka kalem dostum, Sayın Hatice Taşdelen’in şu yargısına katılmamak imkânsız: “…Dil canlıdır elbet. Sürekli gelişir ve değişir, amenna. Yeter ki değişim, doğal olsun. Müdahale dili bozar zira…”

 

             Şahsen ben, Ziya Gökalp’in, “Her sözün ararsan vardır Türkçesi.” Tespitini benimsiyorum. Konuşur ve yazarken sözcüğün Türkçesini yeğliyorum ama dilimize yabancı sözcüklerin girişini de engelleyemiyoruz. Her iş olacağına varır, aptal çabalar gibi bir sözümüz var. Ne yaparsak yapalım, hayat hükmünü yürütüyor. Ses sanatçısı Nilüferin şarkısında olduğu gibi:

 

            “Dünya dönüyor, sen ne dersen de

            Yıllar geçiyor fark etmesen de…”

( Dünya Dönüyor başlıklı yazı RasimCANBOLAT tarafından 13.03.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.