41 KERE MAŞAALLAH
10. Buluşmamıza 41 KERE MAŞALLAH... Allah kem gözlerden korusun. Diyarbakır Erkek İlköğretmen Okulu'nun kapısından ilk girişimizin 76 mezunları için; 39. yılı, 75 mezunları için; 40. yılı, 74 mezunları için ise 41. yılı olması nedeniyle söze 41 kere Maşallah diyerek başladım.
Her birimiz on beş yaş civarında genç kızlar ve delikanlılardık okula ilk başladığımızda. Bugün o genç kızlar ve genç delikanlılardan doğan yarım asırlık çınarlar, yurdun dört bir tarafından gelerek Diyarbakır'da buluştuk. Aradan geçen onca yılı bir teferruat olarak geride bırakarak, üç günlüğüne de olsa eski günlere geri döndük. O yıllardaki o tertemiz duyguların yerini özlemler alınca bu tür buluşmalar kaçınılmaz oluyor. Karşılaşmalarımızda özlem dolu gururla, onurla kucaklaşmaların zaman zaman şaşkınlığını da yaşamıyor değiliz. "" A a a bu sen misin yoksa? Ayol saçlara ne oldu? İnanmıyorum, dedeye bak hele ? Kaç çocuk, kaç torun? Sende hala yok mu? Ya sen hiç yaşlanmaz mısın ? Yoksa bu senin oğlun/ kızın mı?...""Gibi şaşkınlık ifade eden türlü türlü soruların ardından gülüşmeler ve inci misali gibi dökülen göz yaşları içinde sarılmalar..
Aramızda öğretmenliğin dışında mesleklerinde zirve yapan; doktor, vali, bürokrat, hakim, savcı, avukat, mühendis, alanlarında kariyer yaparak doçent, profesör, ressam, eczacı, işadamı vs olan arkadaşlarımız da bulunmaktadır. Öğretmen okullarında atıldı bu sağlam temellerimiz. Kapanmamalıydı ÖĞRETMEN OKULLARI. Ne zaman ki öğretmen okulları kapandı; eğitim öğretim sistemi o gün bu gün kör topal yürüdü ve hala aynı aksaklıkla yürümeye devam ediyor. Gururla söylüyorum biz öğretmen okulu mezunları "TAM ÖĞRETMEN" hatta "TAM İNSAN"olarak yetiştirildik. çok köklü bir eğitim aldık. Bizi yetiştiren değerli öğretmenlerimizi saygı ve minnetle yad ediyorum. Öğretmenlik mesleğinde gösterdiğimiz başarı gibi diğer meslekleri icra eden arkadaşlarımız da alanlarında başarıyı yakalayıp ama asla mütevaziliği elden bırakmadılar. Bu arkadaşlarımızla gurur duyuyoruz. Belirtmeden geçmek istemedim.
Bunca güzelliği bunca güzel paylaşımları, dolu dolu yaşanmış dört yıla ait gençlik anılarımızı paylaşmayı "Üç gün de mi yaşadık? "diye hala kendime sorar dururum . Bir rüya mıydı tüm bunlar. Rüyaysa hiç bitmesin isterdim . Eminim aynı duyguları yaşıyoruzdur geziye katılan tüm arkadaşlar. Yanılıyor muyum? hayır dediğinizi duyar gibiyim yaşadıklarımız yazmakla bitmez hafızamda yer edenleri bir sıkımlık çiğköfte tadımlığı olarak okudukça tadalım diye paylaşmak istedim. ciğer kebabı sevenlere ciğer kebabı tadında olsun...
Geziye katılan her arkadaş bir kısmına değinirse güzel bir gezi- gözlem yazısı ortaya çıkar görüşündeyim.
Konaklamadan başlayarak her gittiğimiz mekanda kara bazalt taşlar sanki dile gelircesine tarihten bir sayfa gibi fırlayarak günümüze geliyorlardı.Mehmet Ali AKIN arkadaşımızın dediği gibi bu mekanların tarihini ben yazarsam, hem sayfalar yetmez hem de GOOGLE gücenir. Konunun uzmanları yanında benim yazılımlarımın adı bile olamaz . Zaten tarihin taşlara yazıldığı kent DİYARBEKİR anlatılmaz yaşanır. Değerli arkadaşım araştırmacı şair -yazar sayın Şeyhmus DİKEN 'in dediği gibi " SIRRINI TAŞLARA FISILDIYAN ŞEHİR" Diyarbekir ne anlatılır ne yazılır ancak yaşanılır. Ne sırlar gizlidir bu kara bazalt taşlarda, ne acılar yaşanmıştır bu kadim kentten göç eden ilk sahipler... Dili olsa da söylense .
Tarih 19 Mayıs 2011 Perşembe gününü gösteriyordu gurubumuz tamamdı. Tarih boyunca ipek yolu üzerindeki kervanlara ev sahipliği yapan Diyarbekir mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan, Kervan Saray Oteli'nin nahit taşlı avlusunda toplandık. Geziye başlıyorduk. İlk mekan Mardin Kapı'daki Keçi Burcu'ydu. Keçi Burcu'ndan melül mahzun akan Dicle'nin suladığı ünlü Hewsel Bahçelerini, On Gözlü Köprü'yü, Suzan Suzi şarkısına konu olan Kırklar Dağı'nı görüntüledik. Keçi Burcu'nun içindeki mistik havayı solurken, bazalt taşların serinliği sanki asırların sırlarını kulaklarımıza fısıldarcasına yüzümüzü yalıyordu. İplikli kürsüler üstünde, halı döşeli köşelerde yine halı yastıklara yaslanarak kısa sohbetle birlikte yudumlanan demli kaçak çayın damak ve dili buran tadı damağımızda yola koyulduk. Diyarbakır'ın tek değişmeyen yeri Mardin Kapı'dan Balıkçılar Başına doğru yola koyulduk. Tarihi Deva Hamamı'nın yalnız, buruk, dökük bize göz kırpan kubbesine bakakalarak.....SÜRECEK....
Birsen İNAL /// 17.06.2011