Platon, “Bilgi ruhun besinidir” demiş asırlar önce.
Doğru mu söylemiş?
Belki doğru belki yetersiz…Kişiden kişiye farklıdır yorum. Her insan bir filozofsa kendi portresinde…
Aşırısı zararlı mı diye düşünüyor insan zaman zaman.
Bilmek ve bilmeye doğru koşuş her daim bir açlık hissi doğurur. İnsan kendini aç hissettikçe yeme arzusuyla bilinmezliğe yol alır.
Zihin o kadar çok çalışır ki dingin kalmaz.
Bilmek bazen virüs gibi zarar verici .
O vakit besinin kalitesi ön plana çıkmalı. Hangisi zararlı hangisi yararlı? Ona karar verecek olan uzmanlaşmış biri olmalı ki hata yapma olasılığı minimum olsun.
O kadar çok şeyle doldururuz ki ruhumuzu , bazıları gereksizin de gereksizi. Yanılgılarla daha zararlılarını alırız. Bilmek için bilginin kaynağına inmeli insan. Temelden başlayarak sindire sindire yemeli. Besin o vakit faydalı olur. Alınan her besin mideden sonra incebağırsak da işlevlerine göre ayrışıyor ve görev taksimi için gerekli depolarda saklanıyorsa bilgi de uygun depolarda saklanmalı ruhta. Aksi taktirde mekanik bir yıkım kaçınılmaz olur.
Her bilgi bilgi değildir. Bilgiyi almak da bilmeyi doğurmaz. Bilmek olabilmesi için bilginin erdemi getirmesi gerekir akabinde.
Elbette Platon, bu sözünü farklı bir noktaya dikkat çekmek için söylemiştir zamanında.
Günümüzde benim bu tümce için söyleyeceklerim onunkinden farklı olacak.
Bilgi ve teknoloji çağını yaşayan dünyada felsefeyi ezip geçmek üzereyiz.
Bilginin temelinde felsefe varsa ancak bilgi işlevini ruhumuzda tamamlamış olur. İlaçtır aslında bilgi. Ruhun ve beynin yegane kaçınılmazı. İkisinin de biricik aşkı anlayabilene.
Kıvranır bazı insanlar bilgisizliğin yokluğunda. Bilmediklerini bilmediğine ve yorumlayamadığına içlenir.
Bazen de sonu olmayan bir okyanus da yok olmaktansa kıyılarda dolaşmış olmayı yeğler. Yorgun düşen benliği sağa sola fırtınalarla savruldukça pişmanlıklar yaşar. Bırakır bilgiye ulaşma arzusundan kıyıya döner ve eşeleyip durur kumu. Yeniden okyanusa gitmek ister . Umutsuzluk ve kararsızlık içinde bakar ki yolun sonu gelmiş.
Bilgi bilmeye açılan bir penceredir aslında. O pencereyi aralamaktır en büyük erdem. Sonu olmadığını bilmek ve ulaşabildiğinle mutlu olup ruhunu döşemektir aheste aheste.