Yaşamak+Aşk+Zaman+Işık=YAZI
Yazı; hayatımıza girdiği ilk andan itibaren hayatımızın en önemli parçalarından biri olmuş ve bu önemini teknolojiye ayak uydurarak da devam ettirmekte…
Yazının; bir nesilden öbür nesille, bir ülkeden öbür ülkeye geçerken yapısını değiştirdiğini görüyoruz… Sessiz sakin akan bir suyun, yüksek bir yerden akarken şekil değiştirdiği gibi…
Yazı; bir taşın veya duvarın üzerine yazılırken daha geniş, dik ve düz bir şekildeyken, kâğıdın üzerinde ise daha dar bir şekle girmekte… Yuvarlak bir taşın, küçük bir kayanın üzerinde ise çok daha küçük, ince ve kıvrımlı şekillere dönüşmüş...
Yazı eşittir insan demektir bana göre… Yazının harflerine bakarsak “Y” harfi: “yaşam”,”A” harfi: “aşk”, “Z” harfi: “zaman”, “I” harfi: “ışık” kelimelerini çağrıştırıyor… Yaşam, aşk, zaman, ışık her birinin anlamı insanın öğelerini oluşturmakta bu kelimelerinde baş harfleri “yazı” ismini doğurmakta…
Yaşam; hayatımızın her anında, her yerinde karşımızda…
Aşk; duyduğumuz sevgiyi, hüznü, özlemi, aşkı, kızgınlığımızı yazıyla birlikte mısralara döküyoruz belki bir şiirle mektupla, şarkıyla dile getiriyoruz… Sezai Karakoç’un sevdiğine söyleyemediklerini şiire dökerek yazı ile anlatması gibi.
Zaman; Hayatımızın geçmiş ve gelecek anları… Yazıyla zamanda yolculuk yapıyoruz. Zamanı geri alıyoruz, ileri sarıyoruz... Binlerce yıl önce bizden önce yaşananlardan, yaşayanlardan yazı sayesinde haberdar olduk ve halada olmaktayız… Geçmişle günümüz arasında köprü görevi üstlenmiş... Atalarımızın da söylediği gibi “Âlim unutmuş, kalem unutmamış” diyerek yazının önemi vurgulandığı gibi…
Işık; ışığın çevreyi aydınlattığı gibi yazı ile insanlar bildiklerini, buluşlarını, öğrendiklerini, öğretmek istediklerini yazıya dökerek aydınlatıyor. İbn-i Sina’nın tıp alanındaki araştırmaları, Durkheim’in, Aristo’nun, Descartes’in ve birçok saygı değer bilim adamlarımızın çalışmaları kitap haline dönüştürülmeseydi onlarla birlikte toprak olup gidecekti ne onları hatırlaya bilecektik nede onların çalışmalarından haberdar olacaktık…
İnsanlarımız bu devirde yazıyı sadece edebiyatın bir parçası olarak görmekte… Yazıyı bir edebiyatçı olmayan, edebiyatla ilgili bilgi sahibi olmayan bir insan; yazı yazamayacağını düşünmekte ve bu sebepten dolayı yazıdan uzak durmakta... Yazı sadece şiir, makale, roman, hikâye veya dilekçe yazmak için var değil... En basitinden moralimiz bozukken yazı yazarak üzüntümüzü, sıkıntımızı mısralara anlatabiliriz. Belki içimizdeki sıkıntıları karşımızdakine tam olarak yansıtamayız veya söylemek isteyip de söyleyemediklerimizi yazı yazarak anlatabiliriz. Psikolojimizi düzeltmenin kendimizi iyi hissetmenin en yararlı yoludur yazı yazmak…
Yazının hayatımızdaki yerini anlatmada öğretmenlerimize büyük görev düşmekte… Yazıyı sadece okuma yazma öğretmede bir araç olarak görmemeli, yazının bireyin hayatını yönlendirmede, kendisini anlatmada, kendisini anlamada, eleştirmede ne kadar önemli olduğunu göstermelidir. Sadece “yazı hayatımızda çok önemlidir” deyip sade bir şekilde anlatmamalı yazı yazmaya özendirilmeli teşvik edilmedir.
ASLI YILMAZ
SOSYOLOG
Yazarın
Önceki Yazısı