İletişim nasıl olur bir de bu yönden bakın ve öğrenin lütfen. Herkesin var bir tarzı, herkesin tarzında var bir arzı...Halk ağzında sakız olmuş, sakızdan da öte lafız olmuş, lafızdan da öte kişiye hıfz olmuş bir tekerleme ile merhaba diyelim evvela. Bir adrese nasıl yanıt verilir, öğrenin:
   “Vara vara vardım Kars’a
    Kars’ta var bir arsa
    Arsada var bir yapı
    Yapıda var bir kapı
    Kapıda var bir halka
    Halkayı üç kere çalka
    Karşına çıkar bir babu
    Bıyıkları benden kabu
    İşte o benim babu”
bunun biraz değişiği yazının sonunda tekrarlanacaktır, alıcılarınızla oynamayın sakın.
  İletişim farklı, tatlar farklı, renkler farklı…
                   Memleket insanı doğal, organik, velhasıl-ı kelam orijinal. Görseniz tanırsınız hemen, konuşsanız bilirsiniz hemen, okusanız çözersiniz katiyen. İlçemde şifahi olarak anlatılan bir hikâyeciği paylaşayım sizinle… Kaynana damat arası iletişim bozukluğu ya da hazımsızlığı ya da anlamsızlığı…Evin içinde bir fare leşi ortada durmaktadır. Kaynana odaya girer ve fare leşini görür. Damadı da oradadır. Sinirden yerdeki fare leşini işaret ederek haykırmaya başlar:
“Bu aslanı kim öldürdü?” diye… Esasen sarakadadır, ironi peşindedir, iğne dilinde uygun bir kalça beklemektedir. Tabi ki bu oltaya kıt vuracak sazanlarda hemen kendilerini aşikâr ederler.Dalgavari biraz, biraz küçük düşürücü bir tarz… Saftirik damatta birden kabarıverir hindi gibi… Göğsüne vurarak yumruğunu, kaynanasına şunu söyler cevap olarak:
“Senin damadın,
Senin damadın.”
diye yanıtlar aslanı kim öldürdü sorusunu… Hem de büyük bir gururla, hem de büyük bir zafer kazanmışçasına… İletişimde bir arıza olduğu gün gibi ayan, ama bizim damat harbi sazan. Kaynanasının gözüne gireceğini zanneden be hey ahmak damat! Sahiden bir aslan öldürebilseydin ne ala! Fareyi aslan saymakla; ne fare aslan olur ne de aslan fare olur.  Fare leşiyle kahraman olacağını zanneden damat aslında faka basmıştır. Kaynanaya ise sinirden bir hal olmuş, öleyazacakmış.

                   Eskiden camilerde zeytinyağlı kandiller yakılırdı. İşte böyle bir camide adamın biri her yatsı namazından sonra bir yere saklanıp zeytinyağını gizlice içer, içerken de şöyle dermiş:
“Beyti beytullah. (Ev Allah’ın evi)
 Zeyti zeytullah. (Zeytin Allah’ın zeytini)
İç Abdullah.(Allah’ın kulu)”
İmam bakmış, her gün zeytinyağı anormal şekilde eksiliyor. Bir gece yatsı namazından sonra elinde kalın sopayla bir yere sinmiş. Adam yine her zamanki gibi zeytinyağını alıp başlamış: “Beyti beytullah. Zeyti zeytullah. İç Abdullah.” demeye. O sırada hoca da elindeki sopayı adamın kafasına vurarak:
“Min tarafillah.” yani “Bu da Allah tarafından!”demiş.
 
                   Bu iletişim farklı oldu biraz. İşin içinde sopa var, sopanın içinde iş var. Ama Allah var, adam işini biliyor ya da bize kendisini masum gösteriyor. Allah’ın garibi işte! İmam hesapta yok ama… Sopa hiç yok. Okulda üzerine yazılan yazı ile: “Hazreti sopa” işte. Hep espri olmasın değil mi, hep sosyal mesaj, hep ironi, hep komedi olmasın. Birazcık da lirizm aksın sayfamızda. Cümlelerin tül perdesi olsun bu satırlar.
                  Sevgili ile ilgili bir iletişim olayı için, bir mesaj olayı için Cemal SÜREYA’NIN şu dizeleri ilaçtır: 
“Sana yolculuk yapmak istiyorum.
Kes yüreğine giden bir bilet ; ' CAN ' kenarı olsun.”
Ah sevgili bu dizelerden sonra sende can mı kalır değil mi? Yüreği ortasından vuran bir söz, ganimet aşığındır.

                   Bir paragrafı daha sevgili ile ilgili aşkla ilgili kısım olarak ilan etmek ve bu şekilde yazmak istiyorum. Alıntı yaptığımız başka bir şairimiz var; Küçük İskender.
“Ekmeğime hoşça kal sürdün ya sen,
  Ben şimdi 'aşk' karınla, Sana ne şiirler yazarım.”
Ayrılık sonrası göndereceğiniz ‘ileti’ bundan daha nasıl veciz olabilir? Bu dizden sonra gidebilirsen git, yüreğinin tekleyeceği yere kadar git.

                   Ahire geldik, giriş tekerlememizi farklılaştırarak bitirelim yazımızı. İletişimsizlik esasen en büyük sorun olarak yer almaktadır memleket meseleleri arasında. Bunu görebilene aşk olsun. Giderebilene helal olsun.
“Gidersin Kars’a
Orda var bir arsa
Arsada var bir yapı
Yapıda var bir kapı
Kapıda var bir dıngo
Çalarsın zıngo zıngo
İçerden çıkar bir adam
Bıyıkları benimkinden goppo
İşte o adam benim babiko”
 
( Hz. Sopa başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 1/2/2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.