Hep Harı Bülbülün efsanesini derlediğim bilgilerle birlikte paylaşmak istemişimdir. Vatan sevgisinden olsa gerek Ağabeyimin ve Harı Bülbülün kaderi beni olmazın düşündürmüş ve içimden " Keşke bu sihirli değenek dedikleri doğru olsa da bana bir dokunsa ve  alıp bu iki kaderin yaşandığı  o zaman kesimine götürse" dedirtmiştir.
 Yazmakta olduğum ilk romanımı bitirmek üzere olduğum için daha deneme ve hikayelere geçmek istemediğimden  yukarıda bildirdiğim isteğimi bu gün gerçekleştirmek ve ilgimi daim çeken Harı Bülbül efsanesini sizinle paylaşmak istedim.

Ağa Muhammed Şah Kaçar 1797 yılında Şuşa'da öldürüldükten sonra bilindiği gibi onun tahtına Feteli şah geçmiş.Bundan sonra Karabağ Hanı İbrahim Halil Han devletler arasında gerilimler yaşanmasın diye Ağa Muhammed Şah Kaçarın cenazesini saygıyla Tahrana uğurlamıştır. Onun bu hürmetine karşılık olarak Feteli şah Karabağa hediyeler göndermiş, üstelik onunla akraba olmak isteğini bildirerek  İbrahim Halil Handan kendi kızı Ağabeyimi  haremine göndermesini istemiştir. İbrahim Han bu nikâhı gönülden istemese de her iki tarafın iyiliği için mecburen razı olmuş ve sevgili kızını İran hükümdarı Feteli şaha  vermiştir. Böylelikle 21 yaşında iken Ağabeyim Ağa Kaçar Hanedanının kurucusu Ağa Muhammed Şah Kaçarın yeğeni ve aynı zamanda hanedanın ikinci hakimi Feteli Şahın sarayına gönderilmiştir.
Feteli Şah Ağabeyimi Ağanı çok beğenmiş, bir tek güzelliğine değil, aklına ve zekasına da hayran kalmış. Lakin Ağabeyim Ağanın Feteli Şahtan hiç evladı olmamış. Çünkü o ömrünün sonuna kadar bakire olarak Feteli Şahtan ayrı yaşamış ve bir müdetten sonra yaşamına  ona verilmiş Kum şehrinde Şuşadan getirtilmiş iki yüze yakın hizmetçisiyle birlikte devam etmiş, 53 yaşında, 1832 yıllarında Kum şehrinde vefat etmiş ve mezarı da aynı şehirde yerleşmektedir. Bu ayrılığın nedenini kaynaklar türlü şekilde yazdığı için kesin bir bilgi yok. Ama söylenilene göre bir gün Feteli Şah yakın adamlarına der ki: “ Nedense Ağabeyim gözüme yılan gibi görünüyor”. Bu sözlere rağmen Ağabeyim Ağa Feteli Şahın yanında yüce makama ve hürmete sahip olmuştur. Sonralar Ağabeyim Ağa bununla bağlı hisslerini şu mısralarla ifade etmiş:


Efsus ki, yarım gece geldi, gece gitti,

Hiç bilemedim ömrüm nice geldi,nice gitti.


Ağabeyim Ağa aynı zamanda 18. asır Azerbaycan edebiyatının değerli kadın şairelerinden olmuş,  Ağabacı mahlası ile Azerbaycan Türkçesi ve Farsça yazdığı klasik şiirlerin yanı sıra halk şiiri üslubunda önemli eserler vermiştir . 

İyi bir eğitim almış olan Ağabeyim Ağa Ağabacının Arap, Fars, Fransız dillerine sahip olduğu, edebiyat, tarih, felsefe gibi ilimlerde başarı sağladığı bilinmektedir. Özellikle hanedanlığın Rusya , İngiltere ve Fransa ile olan ilişkilerinde  önemli rol üstlenmiş Ağabeyim yetenekli ve  becerikli  olmakla beraber, hem de çok vatansever bir kadın olmuştur. Ağabeyim  mahpusların zindandan kurtarılması, esirlerin bırakılması, ölüm hükmü ile  mahkum edilenlerin af edilmesine çaba göstermiştir.

Tahranda ,garip bir diyarda ömür gün süren, bin naz-u nimetin içinde beslenen Ağabeyim vatan hasretiyle yanıp tutuşurken hasretini söylediği bayatılarla dile getirmiş. Buna rağmen kalem de , bayatı da, gözyaşları da onun vatanına karşı duyduğu hasretini dindirememiş. Bunu gören Feteli Şah Han kızının gönlünü şad etmek, onu sevindirmek için Tahranda muhteşem bir bağ saldırır. Şuşada biten her tür ağaç,gül ve çiçekten getirtip bu bağda ektirir ki, Ağabeyim kendi vatanının havasını bu bağdan solusun.Belki o zaman yüreyi sakinleşir,hasreti hafifler. Hatta bahçıvanı bile Şuşadan getirtiyorlar. Bu gülüstanın adını da " Vatan bağı" koyuyorlar. Derler ki, Ağabeyim Ağa bu bağı seyre çıkarken çok gamlanır, daha da üzülür, derinden ah çekerek ağlar. Bütün saray halkı bu duruma hayret kesilir. Çünkü " Vatan bağı" Şuşanın bir parçası gibiydi. (Demek vatan sevgisi o kadar güçlüdür ki, her yerde aynı olan havanı,suyu,toprağı insana başka türlü,vatanda tatlı,gurbette acı tattırır ).Ağabeyim Ağa bu cenneti anımsatan bağda her gülü, çiçeği koklayarak  ne kadar Harı Bülbülü gezse de gözleri ona rastlayamaz ve dinmek bilmeyen hasret ve üzüntüsünü şöyle ifade eder:

"Vatan bağı" al-elvandır,
Yok üstünde Harı bülbül.
Neden her yerin elvandır,

Göğsün altı sarı,bülbül.

  Efsaneye göre Karabağdan getirtilen tüm bitkiler, çiçekler, ağaçlar bahs edilen "Vatan bağı" nda kök salmış, çiçek açmış, birtek Harı Bülbülden başka. Çünkü Harı Bülbül yabancı topraklarda bitmez. Toprağından ayrılırsa hemen boynunu büker ve solmaya başlar. Ağabeyim Ağa da garip diyarlarda aynen Harı Bülbül gibi soluyordu. Kalbinden solduğu için Harı Bülbülünkü gibi aşikar değildi.

Harı Bülbülün çok ilginç  efsanesi var:  

Derler ki:

"Biri varmış biri yokmuş,bağ içre  gülü seyre dalan bir bülbül varmış. Bülbül güle sevdalıymış,aşıkmış. Etrafında dolanıp durur, gül için nağmeler okur ve onu hep ama hep  korurmuş. Günlerden birinde gülden salgılanan bal özü arıyı kendisine çeker . O an bülbül arının güle doğru uçmasını görüp,arının karşısını keserek kendini siper eder. Havada birbirleriyle karşılaştıkları anda arı iğnesini bülbülün göğsüne  saplar,ama bülbül bundan ölmez. Onun sevgisi ve cesareti onu arıyla birlikte ilginç,görülmemiş bir güle - Harı Bübüle çevirir".

Harı Bülbülün kendi toprağına ihanet etmemesi,yabancı topraklara kök salmaması bülbülün efsanevi sevgi ve cesaretinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum. 

Ve ben şimdi o hayinlerin elinde esir olan toprağımızla beraber neler çektiğini biliyorum Harı Bülbülüm...Göğsün altının hala sarı olduğunu da !

( Neden Her Yerin Elvandır Göğsün Altı Sarı,bülbül ? başlıklı yazı Ş.İSMAİLZADE tarafından 27.04.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu