Ekonomik Büyüme Halka Yansıyor Mu

Neredeyse bütün uluslararası kuruluşlara göre, ekonomik açıdan tarihi bir dönem yaşıyor Türkiye. GSYİH olarak dünyanın en büyük 17. ekonomisi olmayı başaran Türkiye ekonomisi, kronik sorunları olan enflasyon ve işsizlikle mücadele de epey yol kat etmiş durumda. İşsizlik oranı Avrupa ortalamasını yakalamış haldeyken, enflasyonda da tek haneli rakamlar artık kimseye sürpriz olarak gelmiyor. Elbette her iki kulvarda da daha gidilecek çok yol var ancak görece kısa sürede yakalanan başarının da hakkını vermek gerekiyor. İspanya gibi bir Avrupa ülkesinin %25 işsizlikle boğuştuğunu göz önünde bulundurmadan ve kıyaslama ilkesini göz ardı ederek yapılan eleştiriler, bu bağlamda yapıcı olmaktan da uzaktır.

Ekonomik büyüme ya da kişi başı milli gelir rakamları açıklandığında sıklıkla şöyle sızlanmalar duyarız: "Ama benim cebimdeki para artmadı" Buradaki sıkıntı, ekonominin genel işleyişiyle ilgili yeterince bilgi sahibi olmamaktan kaynaklanıyor. Oysa TÜİK bu rakamları açıklarken, "cepteki para" gibi bir kriter zaten gözetmemektedir. Bir başka deyişle, TÜİK, "bu ülkede herkes kişi başı 10.000 Dolar para kazanmaktadır" gibi bir ifadede bulunmamaktadır. Dünyanın hiç bir yerinde de böyle bir kriter yoktur. Bu rakamlar, en basit haliyle, ülkenin ürettiği toplam değerin, kişi sayısına bölünmesiyle çıkan bir sonuçtan ibarettir. Elbette ülkede birileri milyonlarca dolar kazanırken, birileri 1000 doları bir arada göremeyecektir. Bizim de entegre olduğumuz kapitalist sistemin özü de budur. Malesef kapitalist sistemin, gelir adaleti gibi bir kavramla pek ilgisi yoktur. Devletin maaşlara müdahalesi de sınırlı kalmaktadır (Asgari ücretin belirlenmesi, memur maaşları vb.). 

Kişi başı milli gelir rakamları yine de bir ülkenin ekonomik durumu ile ilgili olarak bize çok şey anlatır. Ancak bunun için, bu rakamlara nasıl bakmamız gerektiğini de bilmemiz gerekir. Sıradan bir vatandaş için bu rakamlar, ülkenin genel gidişatı hakkında fikir sahibi olmak için önemlidir. Nüfusu hızla artan Türkiye'de, kişi başı milli gelirin de artıyor olması, en basit matematiksel mantıkla, nüfus artış hızından daha hızlı bir şekilde ülke ekonomisinin büyüdüğünü göstermektedir. Öyleyse, ekonomik büyüme hızı, nüfus artış hızından daha hızlı olmadıkça, o ülkenin gerçek anlamda büyüdüğü pek söylenemez. Çünkü bireysel anlamda pek bir etkisi yoktur bu büyümenin. 

İşte son dönemde Türkiye tam da bunu başarmıştır. Nüfus artış hızının çok daha üzerinde oranlarda büyüyebilmiş, büyüme oranlarını %6-7lere çıkartmış ve bu sayede de işsizliği makul değerlere çekebilmiştir. Türkiye, küresel ekonomik krizden önemli ölçüde etkilendiği 2009 yılı dışında, sürdürülebilir bir büyüme grafiği yakalamıştır. Vatandaşların ceplerine kısmen yansıyan bu büyüme, asıl etkisini, ülkedeki altyapı ve üstyapı yatırımlarında göstermiştir. Türkiye bugün, 10 yıl öncesiyle kıyaslanamayacak bir yol altyapısına ve konut stoğuna sahiptir. İnşaat sektörü en parlak dönemini yaşamakta, tüm Türkiye'yi adeta bir şantiye alanına çevirmektedir. Bir başka deyişle, ekonomik büyümenin, vatandaşın cebine yansımayan kısmı, kendisine yol, konut, daha uygun koşullarda araba alabilme imkanı, evinin yanıbaşında bir AVM, her türlü tüketim malzemesine kolayca ulaşım olarak geri dönmüştür. Bu değişimler her ne kadar vatandaşın hayatını doğrudan etkilese de, yine de ekonomik büyüme rakamları bir çok vatandaş için inandırıcı olmaktan uzaktır. Buradaki bir başka sıkıntı da, TÜİK'in rakamlarına inanmayan kişilerin, dış kaynaklı rakamlara da aynı şüphecilikle yaklaşmasıdır. Örneğin, CIA'in internet sitesinde bulunan World Facbook sayfasında tüm ülkeler için bu rakamlar yayınlanır, ancak burada Türkiye ile ilgili olarak verilen rakamlarla TÜİK rakamları örtüşse de, aynı şüphecilik nedense devam eder.

TÜİK'le ilgili yaygın eleştiri, bu kurumun doğrudan devlet kontrolünde olduğu, dolayısıyla da rakamlarına güvenilemeyeceği yönündedir. Bu ve benzeri eleştirilerde atlanan nokta, aynı TÜİK'in her zaman devlet kontrolünde olduğu, ve daha önce de bu müdahalelerin olma ihtimalinin olduğudur. O halde bizim için önemli olan, TÜİK'in verdiği rakamların kendisinden ziyade, önceki dönemlere göre gerçekleşen olumlu ya da olumsuz değişimin oransal değeridir. 

Türkiye'deki ekonomik büyümenin halka tam olarak yansımasının yolu ise, hükümetin elindeki araçları daha verimli kullanarak, gelir adaletsizliğini azaltıcı önlemlere başvurmasından geçmektedir.
( Ekonomik Büyüme Halka Yansıyor Mu başlıklı yazı sendeyaz tarafından 28.04.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.