İçimizdeki geniş zamanların yarattığı uluslararası mesafeler çoğu insanın "sınırlarda" yaşama hakkını da elinden alıyor. Bu sınırlar aralarında sınıflandırmaya iletirken geçmişi, bıçağın diğer yüzündeki astar korkutuyor bizleri... Bu boyutu uluslararası düzeye çıkarmam kimseyi şaşırtmasın; çünkü bir zamanların iyi çocukları şimdilerde örgüt sıfatıyla karşılık veriyor olabilir yaşananlara. Bir düşünün, dünyanın çoğu ülkesinde terör olayları yaşanırken bazı ülke insanları bunu TV’lerden bir macera filmi gibi izliyordu. Başlarına gelmesi hiç muhtemel değilmiş gibi… 11 Eylül saldırılarından önce Amerika, sadece kınamakla yetiniyordu diğer ülkelerdeki terör saldırılarını. Şimdi ise çıkmak bilmiyor katettiği coğrafyalardan. Duvara çarpmadan duvarın varlığından haberdar olmamak... İşte bu çarpma etkisi geniş zamanları ayırıyor birbirinden.
Bir devletin kendi çıkarlarını düşünüp diğer bir devlet üzerinde rant sağlamak istemesi çok olağan gibi gözüküyor siyasi tarih araştırıldığında. Buna karşılık olarak, saldırıya maruz kalan diğer devletler de karşı coğrafyada geri dönüşümlü bir iç çatışmayı üretebilir çıkarları doğrultusunda. Tabii ki bu oyunlar bazen tek taraflı da gerçekleştirilebilir. Ülkemizde olduğu gibi…
Dünya ülkeleri kısır bir döngünün içindedir ve bu üstünlük kurma çabaları sonunda üst düzey “-izm”lerin türemesine sebep olunmuştur. Terörizm gibi… Tüm bu yorumlara bakıldığında, tetikleyici gücü sadece dış etkenlerde aramamak gerekir. Çıkış noktası olarak Güneydoğu’da bireysel ve toplumsal birçok sıfat yakıştırılabilir etnik ayrılıklar silsilesine. Çünkü diğer bölgelerimize nazaran Güneydoğu’da yaşamak çok daha zor. Ama bu zorluklar bazı kesimler tarafından savunulduğu üzere, kimseyi dağa çıkıp silahlanmaya teşvik etmiyor. Sorunların bu şekilde çözülmesi mümkün olamaz. Hele ki sorunun kendisi meclis içine girdiyse!
Neredeyse her yeni gün, DTP çatısından yükselen çatlak sesler, gizli gizli sızıyor gündemin içine. Kürt açılımı nereye kadar uzanabilir? Kimse Kürtlere karşı değil. Objektif olarak bakıldığında yanlış anlaşılan ya da yanlış aktarılan bir sorunumuz var. Bu da Kürtlükle terörizmi birbirine karıştırıyor olmamızdır. Ülkemizde birçok etnik kültürün bir arada yaşadığını göz önünde bulundurursak bu açılımların ne denli yanlış olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz. Bu konunun medyaya bu şekilde yansımasının altında da birçok kesimin imzası var maalesef: dış etkenlerin, milliyetçilik kisvesi altında durmadan asıp kesenlerin ve bizzat kendi içlerinde Kürtlerin. Hesapta Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki Kürtleri savunan DTP üyeleri, bir yandan da harita üzerindeki değişikliğin üzerinde duruyor. Bunun Kürtlükle bir alakası olduğunu sanmıyorum. Şuursuzca yapılan bu açıklamalar teşvik ve tahrik edicidir.
Geniş zamanların ele alındığı her sorunun altında bir yılan arıyoruz. Adı da terör... Ergenekon başlığı altında Polonezköy kazılarından, oltaya takılan demokrasi anlayışına kadar derinlerinde yaşıyoruz devletin. Bir tutuklunun günlüğündeki kuklaları oynatarak aynı perdede, eş zamanlarda yaşatıyoruz gerçeği ve sahteyi… Oysaki her kuklacı bir Geppetto, her kukla da Pinokyo değildi…
Mehmet Gökhan Damar