ACEMİNİN ELİNDEN
Ünlü edebiyatçıya hitaben bir hanım:
-İlginç bir hayatım var. Size anlatayım. Hayatımı konu alan bir roman yazarsanız alanında rekorlar kıracağına inanıyorum. Üstat, hanımı tepeden tırnağa şöyle bir süzdükten sonra:
-Kuyumcu ne kadar usta olursa olsun, tenekeden şaheser yaratamaz, demiş.
*Yeni yapılan binaya vestiyer yapmak için ölçü alan marangoz, aldığı ölçüye uygun, özene bezene yaptığı vestiyeri yerine yerleştirmek için sekiz santim kesmek zorunda kaldı. Çünkü duvar şakülüne örülmemiş. Taban geride kalmış. Yukarı doğru çıktıkça üstümüze üstümüze doğru geliyormuş: Piza Kulesi gibi.
*Beni bu yazıyı yazmaya götüren, her sabah yürüyüşe giderken üzerinden geçtiğim kaldırımdır.
Özelleştirildikten sonra eski vali konağımızın arsasına dev bir bina yapıldı. Altı alışveriş merkezi olan binanın üst katları mesken olarak kullanılıyor. Önündeki geniş kaldırıma kaliteli malzeme döşediler. Ne var ki aradan altı ay bile geçmeden kaliteli malzemeler ya yerlerinden çıktı, ya da kırılıp parçalandı. Eğer bunlar böyle kalırsa yağmurlu yaşlı günlerde o kaldırımda yürümek bir cesaret işi olacaktır. Yürümekte ısrar eden yiğit, elbisesinin her an tepeden tırnağa çamurlara boyanma riskini göze almalıdır. Çünkü oynayan bir malzemeye birisinin basmasıyla boydan boya çirkefe bulanma keyfiyeti kaçınılmazdır. Ya da sen basar, başkasını boyarsın çirkefe…
Kötü malzemeden iyi eserin çıkmadığını anladık. Pekiii, aceminin eline düşerse iyi malzemeden iyi eser çıkacağını kim garanti eder?
Tecrübeyle sabitmiş: Aceminin elinden kavağa çıkanlar varmış!