kitaba sardı ibram
çoğunda okuyordu
aynacı husufu ram
resimle kokuyordu
çizdiğin resim
hoş yabana atılır
gibi değil de
kitaptakine benzer
gel
seni
ressama
götüreyim
gözün büyüsün
küçük dilinden yut
nasıl da boyanır
gör
aynacı yusuf
damarından girince
ibram alide
durum değişti
hemen
yaylanın çiçeğinde
yolların böceğinde
darboğaz geçeğinde
kilimler dokuyordu
-önce resim
çiziyor
sonra fırçayla
boyuyor ha
boyayla yapıyor ha
-evet boyayla
-senin benim
kullandığım boyayla ha
-renkleri aynı ama
kutuları ayrı
diş macunu gibi
-kim bu adam
-üstat
-şiir yazıyormuş
ha
-yazıyor
-resimde yapıyor
demek
-hem de nasıl
-kaça yapıyor
-para almadan
yapıyor
boya parası
alıyormuş yalnız
yılı kırk bir
şubatın ikisinde giyindi
ütülü takımıyla
kravat taranmış saç
aynacı yusuflaydı
buluşacak sayılı
kaç heyecan
sarındı uçuyordu ılıca
elli üçüncü koğuş
ustanın kaldığı yer
selam verdiler
ince oturdular yanına
ser tüten
coşkusuyla kıpırtıları duyar
canına minnet olur
uzun boyluya kelam
ibram alinin resmi
bu boya parasıdır
hayhay delikanlıya
resimleri hoş durur
güleç gözleri mavi
gerisi olsun ikram
kurur sevinci
şimdi karşısına geçince
ibram ali de çizer
üstadım dedi yusuf
aşk olsun ibrama
der kınalı saçlarıyla
husuf zamanındayız
sessizliği bozulur
uçlarıyla bakınca
sevinir ibram göze
hiç kıpırdamaz
bile otururken yorulsa
bir üflük
tutturunca köyüne gidiyordu
ağzında piposu var
memleket tütünü iç
ediyordu bayramı
coşuyordu kırlarda
kalemi tutuşları gözünden
kaçmıyorsa
yatay dikey
fırçada ölçülüyordu ibram
açmıyorsa ağzını
yutuyordu olandan
ana doluda koşup
kanatlanıyordu tay
şimdilik yeter ola
yarın bu zamana dek
sürdürürüz
söyleriz söyleşiriz tamam mı
pek güzeli modeli
olmanın keyfine bak
sonrasına sazcının
defterinden dürürüz
kabaca bir ıslıktan telgrafın telinden
ustası ne yapmışsa
satıyordu bu ibram
boyunu postunu ölç
yataya dikey baca
buram kokusuyla
kır düşüyordu kalemi
ozan efem hayranım
buradadır seyranım
göze kaçar cerenim
gözyaşın sokuyordu
071012denizligülcebahçe