Çeşmelerden nur boşalsın, kalbe gül bâb ser gönül;
Mevsimimden kor boşalsın, dilde nur kab ser gönül.
Köşkte kor bülbüllerim çağlatmasın hicrânları;
İklimimden hâr tükensin, kalbe işrâb ser gönül.
Goncalar bir başlasın hep çiylerin kor faslına;
İncilerden inci tütsün, câna matlap ser gönül.
Kor denizler martılar yığsın, gemim gir meşkine;
Hep bozulsun sancılar, kor şehre erbâb ser gönül.
Yandığım akşam sefâm bir çağlasın, karsın teni;
Saçlarımdan hiç siyahlar düşmesin, tâb ser gönül.
Mâbedim meşkler yığar, vurgun kebûter köşk yığar;
Çağlıyorken bende güller, cânı bir şâb ser gönül.
Tûbasız hiç yığma gülşen, rengi lalden yap hemen;
Bahçeler nur bağlıyorken, leyli nimhâb ser gönül.
Öncelerden haz süzüp dur, ten zamansız çağlasın;
Sâkiler peymâne tutsun, handa nur kab ser gönül.
Derde dertler katsa neyler, râzıyım hep derdine;
Tutmasın kör nefsi sâkim, câma zehrâb ser gönül.
Sûzanım yok, mevsimim hiç tütmüyor Ferhat gibi;
Dağlarım yansın, kekik yansın ve hûnâb ser gönül.
Bir durulsun bahçeler, nur bûse kondursun zaman;
Hep nefeslensin çiçekler, bağda âftâb ser gönül.
Kar bu yaz gül meyveler, zor hamlığım gitsin hemen;
Aşkla ötsün bülbülüm, Firdevsli bir hâb ser gönül.
Kandilim yansın, zamanlar nurlu günler başlatın;
Handa ben şevksiz gezerken, câna pürtâp ser gönül.
Fesleğenler çağlıyorken, müstecâb olsun duam;
Çöllerim ten yakmasın hiç, kalbe sir-âb ser gönül.
Terk-i diyâr etmesin hiç kuşlarım, sağsın beni;
Sen dayan hep köşke, mevsimlerle bin dâb ser gönül.
Maksadım hâsıl olup, geldim yeşil nur Bursa’ya;
Tanpınar yığdım zamansız, meşkle bin nâb ser gönül.
Âyetin nur sırrı karmış cânı, yandım maksada;
Şimdi artık yığ münevver, câna kîbâb ser gönül.
Tanpınar hey Tanpınar! Sen sultanım, yağ kasrıma!
Bir tutuştur kalbi candan, nehre gül âb ser gönül.
Bak şadırvanlar yağar hep, simsiyahmış selleri;
Neşvesiz kaldım bugün hep, şehre ahbâb ser gönül.
Çatlasın vurgun tohumlar, boy verip kalksın şaha;
Tanpınar söz söylesin hep, dilde hîcâp ser gönül.
Hüzzamın kor dengi, hiç yaktırmasın nur gülşeni;
Güllerim hiç Tanpınar’sız kalmasın, zâb ser gönül.
Bir geçilsin perdeler, meşkler zamansız başlasın;
Nur kasîdem çağlasın, candan şifâyâb ser gönül.
Tanpınar hey sultanım, miftârısın sen ilhamın;
Maksadım bir incidir, üstâdı ahbâb ser gönül.
Nâleler yığdırsa, doğdurmazdı mâtem çığlığı;
Ol benim pîrimdi, ondan câna türâb ser gönül.
Sevk eder hep kalbi üstad, şevkle nurdan iklime;
Sözlesin nehrimde aşklar, câna bin hap ser gönül.
Şimdi kor bağrımda, al güller yanar, titrer hemen;
Bursa artık başka çağlar, râzıyım sâb ser gönül.
Yangınım ben, dolmuşum ben, bülbülün dermânıyım;
Can kasîdem titresin hep, şi’ri hircâp ser gönül.
Yollamaz kalbim siyahlar, dehre yıldız bağladım;
Tanpınar nehrimde yansın, onla cünnâb ser gönül.
Gülsitânım ben, kuşanmaz canda korsuz neşveler;
Kudretim hep yansa, tekrar kalbe pâyâp ser gönül.
Kim demiş ben suskunum hep, çağlıyor can dillerim;
Nur buhurdan solduran kor zifte, serdâb ser gönül.
Nurlarımdan nur yanar, nursuz değil hiç sözlerim;
Yıldızın kor dengi yetmez, kalbe ahbab ser gönül.
Kandilim yaksın kızıl şeytan, nefis zulmetmesin;
Bülbülüm hep çağla sen, hicrâna zerdâb ser gönül.
Maksadın kor faslı, artık son bulurken şimdilik;
Çınlasın Pervâne, kor yangınlı girdâb ser gönül.
Allah’ım, üstâda cennetler nasip et, yanmasın;
Zikri yığsın sellerim, nehrimde mihrâb ser gönül.
Tespihim kordan dizilsin, meşki yığsın dillerim;
Yollarım yaştan büzülsün, kalbi evvâb ser gönül.
( fâ i lâ tün/ fâ i lâ tün/ fâ i lâ tün/ fâ i lün/ )
Bâb: Kapı
İşrâb: Asıl manayı hissettirmek
Matlap: İstek, istenilen şey
Erbâb: Ulu, ulvi
Tâb:Güç, kuvvet, takat
Kebûter: Güvercin
Şâb: Taife, cemaat
Nimhâb: Yarı uykulu
Zehrâb: Acı su
Hûnâb: Kanlı su
Âftâb: Güneş
Hâb: Uyku
Pürtâp: Ateş yüklü
Müstecâb: Kabul olunmuş
sir-âb: Suya kanmış
dâb: Şan, şeref
nâb: Halis, temiz, saf
kıbâb: Kubbeler
rab:Avlulu yer
Hicap: Utanma
Zâb: Eriyen, erimiş
Şifâyâb: Şifa bulan
Sâb: Bir acı otun suyu
Hircâp: Uzun
Cünnâb: Bitişik olan iki yemiş
Pâyâp:Kuvvet, kudret
Serdâb: Bodrum, alt kat
Abab: Işık, nur, ziya
Zerdâb: İrin, cerahat
Evvâb: Rücu eden, geri dönen