“Sakın Kaçırmayın”, “Bizden Ayrılmayın” türünden tembihlere fazlasıyla itibar ettik. Falanca televizyon kanalının dediği gibi “gözlerimizi alamaz” hale geldik bile. Artık herkesi ekran başına bağlayan bir dizi vardır diye düşünüyorum. Belki bir kadın programında olayın karakterleriyle ağlayıp, öfkelenen birisiniz. Bir yarışma programında büyük ödülü alacak olan sizmişsiniz gibi heyecanlanıp, yerinizde duramıyor da olabilirsiniz. Kim, kiminle, nerede diye meraklanıp magazin programlarının dibine vurmadığınız ne malum? Stand up gösterileri, X Show’lar ve evlilik programlarını saymayacağım bile… Gözlerimizin, zapladığımız kanalların herhangi birinde buluştuğu kesin. Dünyanın bir yerlerinde birileri aynı anda aynı şeyleri yapabiliyor demek ki...
İşin tuhaf tarafı bu durumdan pek de
şikâyetçi değiliz. Yetişen yeni nesillerimize, dilimizle kitap okuma
alışkanlığından dem vururken; televizyon karşısında geçirdiğimiz vakitlerle ne
mesajlar veriyoruz, ne mesajlar... Bir koltuğa iki karpuz sığdırma huyumuz yok
mu bir de, kısıp televizyonun sesini kitap okuyoruz sözde. Kitap okuyor gibi
yapıp, başını kaldırmadan göz ucuyla televizyona bakmaya çalışan şaşı
çocukların yetişmesine ön ayak oluyoruz. Gözü işte, aklı oynaşta dediğimiz
çocuklar yerden mi bitiyor sanıyorsunuz? Ahh o eskilerin siyah-beyaz
televizyonları... Renk kavramı algımızı düzleyen, bizi o şaşaalı âlemden bir
nebze olsun uzaklaştırabilen renksiz ekranlar… Renkli dev ekran televizyonlar
üzerinize kuma geldi haberiniz var mı? Sonra bizi kesmedi, onun da üstüne
Yüksek Seçkinlik anlamına gelen, High Definition (HD) kalitesi geldi. İnsanlar,
hayvanlar her an televizyonun içinden çıkıp gelecekmiş gibi canlı. İzlerken
insanın gözleri kısılıyor, “biri şunun rengini kıssın” diyesi geliyor. Ne
mübarek adamlar var(!) nasılda bizim için uğraşıyorlar. Hadi görelim sizi daha
iyisini yapın; bu HD de kesmedi bizi…
Şimdi HD bir televizyon alırsanız en
fazla 1280x720 çözünürlüğe sahip olursunuz bu çözünürlük şu anki bilgisayar
monitörlerinde en çok kullanılan çözünürlük demek oluyor. Buradan bakarsan kuru
lakırdı, buna ancak televizyonun karşısından bakılır… Evet, evet tam oraya
oturun, televizyonun tam karşısına…
Yayını keserlerdi belli bir saatten sonra, izleyecek bir şey yok diye kapanıyordu televizyonlar. İnsanlarda irade, artık ekmek kırıntısı kadar. Biri bize, bu kadar yeter demezse; bizim duracağımız müsait bir durak yok. Şimdi de televizyon izlemenin bilinçli hale gelmesine –özellikle çocuklar adına- yönelik eylemler mevcut. “Bugünlük bu kadar yeter çocuklar” diye ekrana yansıyan mesajları dikkate alan var mı bilmiyorum ki henüz okuma yazma bilmeyen çocuklar dahi ekran başındayken, bu el kadar çocuklar bu mesajı veren insanları ne kadar hatta nasıl ciddiye alırlar diye merak ediyorum. Anne ve babaları mı? Hadi canım, onlar ekrana o yazıyı görmeyecek kadar dalmış durumda, çocuklarını uyaracaklarını sanmıyorum.
Ben ümidi kesmek
durumundayım. Yakında çocuklar bakacak ki anme ve babaları televizyonla epey haşır
neşir; kalkıp kapatma düğmesine basacaklar makinenin. Umuyorum bu hayal ettiğim
sağduyuya sahip çocuklarımız yetişiyordur. Yoksa “beni oku” diye yalvaran
kitapları izler; televizyonları deli gibi okur hale geleceğiz. Aman Allah’ım
yolculuk ettiğimiz otobüs koltuklarına kadar peşimizde bu televizyonlar, ya
yakında kitaplarımızın içine de girerse?
Yazarın
Sonraki Yazısı