Kasabanın en şirin eviydi bizim evimiz… Pencerenin önünde mis gibi kokan sardunyaları, camgüzelleri, evi gölgesi altına almış; oradan buradan fışkıran asma yaprakları, taze çimen kokusu sonra… Düşünüyorum da nefes alması bile güzel buralarda.


  Diyorum ki; hani bir yuvam daha olmasa;  içinde öğretmenimin, arkadaşlarımın olduğu, duymayacağımı bilsem kalemin, silginin, tebeşir tozunun kokusunu; tutupta evden dışarı çıkmayı hayra alamet saymam. Ama yüreğine adını “sevgi” koydukları duygu girmeye görsün, çekip çıkarıyor seni var gücüyle…


  İki günlük hafta sonu tatilimde dahi özlemişim sınıfımı. İçeri girer girmez genzimi yakan tebeşir tozunun kokusunu içime çekerken fark ettim bu gerçeği. Belli ki Hasan Amca yine süpürmemiş sınıfları. Demek ki ilk dersimizi yine havada uçuşan toz zerrecikleri ile işleyeceğiz. Kapının büyük bir gürültüyle kapanmasının ardından beynimi meşgul eden düşünceler de sağa sola kaçıştı. Sonrasında insanın gözlerini kamaştıran bir siluet ilişince gözüme anladım ki; sevgili öğretmenim sınıfa girdi. Yüzüne iliştirdiği tebessümüyle, yine tüm güzellikler onda, tüm hayranlıklar bendeydi… “Çocuklar !” dedi.


Bugün; sizler için uygun gördüğüm meslekler hakkında konuşacağım.” Öğretmenimin benim için uygun gördüğü mesleği duyacak olmanın heyecanı çoktan kollarına almıştı beni...


 Ön sıradaki uslu arkadaşım Mehmet’e (!) doğru bakarak başladı sözlerine…”Doktor ol!” dedi. ”Bence kendini en iyi bu alanda yetiştirirsin. Hem annen de hasta, sevdiklerine şifa dağıtmak istersin değil mi?” Ömer, kendisi için tavsiye edilecek mesleği merak ediyor gibi görünmüyordu.”Şair ol.” dedi öğretmenim… Ömer’i kıskandım-bir gün onu kıskanacağım hiç aklıma gelmemişti- keşke bu meslek bana öngörülseydi. Ardından avukat, mühendis, mimar, ressam gibi meslekler uygun görüldü başka arkadaşlarıma. Şimdi sıra bana gelmişti… Bunu öğretmenimle, gözlerimizin birbirine değmesinden anladım. İşte yine o gülümseme yüzünde, yine tüm hayranlıklar bende… Yutkundum. İçimde koşturan yaramaz çocukların gürültüsünü bastırmaya çalıştım. Bir kez daha yutkunduğumu hatırlıyorum.”Gökkuşağının sekizinci rengi ol!”diye bir cümle duydum, yutkunmamın akabinde… Gökkuşağının sekizinci rengi mi? Yeni mi çıktı bu da? Hayır canım, mutlaka yanlış anladım! Kahverengi mi olacaktım yoksa gri mi? İnanmıyorum öğretmenim size… Benim için uygun gördüğünüz meslek bu muydu yani? Gökkuşağının sekizinci rengiymiş… Hem de sekizinci rengi!


  Senelerce aklıma işgaller düzenledi o cümle… Yoksa o meslek mi demeliyim? Pencereden yağmuru, hele de yağmur sonrasını seyretmeye tahammülüm yoktu. Adeta gökkuşağından kaçıyordum. Görünce gülesim geliyordu… Kendimi gökkuşağının bir yerlerinde bir renkmişim hayal ediyordum.  Bana da bu yakışırmış ya; sevgili öğretmenim öyle demişti, bundan senelerce evvelinde… Bununla ilgili bir açıklama yapmaması da iyice kızdırıyordu beni yaşım ilerledikçe. Çocukluğumun verdiği masum tavırlardan sıyrıldıkça; öfke çörekleniyordu yüreğimin tam ortasına.


  Şimdi gülüyorum... Öğretmenliğime adım atış sürecim gülmekle ağlamak arasında geçti hep. Gökkuşağı mı? Ona hala kızgındım. Ama resim derslerinde renklerini bozarak intikamımı fazlasıyla aldığımı düşünüyorum… Oh olsun! Gökkuşağının sekizinci rengi olmayacaktım elbet, ama artık bir gökkuşağıda olmayacaktı…


       Öğretmenimin bir yazısı geçti elime bir süre sonra. Gökkuşağını n sekizinci renginden bahsediyordu. Yutkundum… Büyük bir yanılgıyla karşı karşıya gelmemek için okuyacağım bu yazının bilimsel bir konuyla ilgisinin olması için dua ettim. Ama bu da bir başka yanılgımdı şimdi… Okudukça eridim… Ben artık yoktum… O senelerde öğretmenimin o cümlesini duyarken tebessüm etmediğim için kızdım kendime… Kızım sen ne aptalsın! Bir de gizemli sözleri çözmede ustayım diye geçinirdin!


  Çok geç anlamıştım öğretmenlikte, gökkuşağının sekizinci rengi olabilme potansiyelinin, güzelliğinin ve yüceliğinin olduğunu… Jetonumun köşeli olma ihtimaline bile razıydım; en azından dünya döne döne bir gün o köşelerden biri düşerdi zihnime…


  Değirmenden çok sular geçti… Sevgili öğretmenimi o günün şartlarında anlayamadığım için, şimdilerde en büyük tesellim onun istediği gibi, gökkuşağının sekizinci rengi olmuş olabilmemdi. Kahverengi miydim gri mi bilmem ama ‘asıl renkler sonradan eklenirmiş’ dedim,  içimdeki assoliste…  


 

( Gökkuşağının Sekizinci Rengi başlıklı yazı Erguvan tarafından 11.12.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu