Lal olmuş sözlerin kaleme mürekkep olduğu yerdeyim. Semayı anımsatan bir deryadır ki
sözcükler, geceye düşen düşlerin senin
siluetine bürünmesine benzer gündüzler…
Günün en zifirisinde sen ve sensizlik arasına sıkışmış ruhumun
Araf’ında: Gecenin sessizliğini dinlemeye durmuşken kalbim, çığlık çığlığa.
Susmuş dudakların haykırdığı sağır sessizliklerde kulaklarım çınlıyor.
Sen miydin?
Sende avaz avaz bir haykırış, bende durgun bir gönül
yorgunluğunun suskunluğu…
İlahî sırda ne varsa yaşanacaktır sevgilim. Daha varlığını bile çözüp
anlamlandıramamışken, imkânsızlığın soru işaretleri ile boğuşurken zihnim.
Biliyorsun sözcükleri inci gibi dizerken ruhuma, Tecahülü-i arif de yetmiyor
anladıklarımdan bir şeyler eksiltmeye. Bütün söz sanatlarını yerle bir ediyorsun
gerçeğimde. İşte o zaman büyük bir tevekkülle kaderde ne varsa yaşamaya
büküyorum boynumu.
Sen bozkır ortasında yeşermiş bir fidan ben kıyıları sana
can/suyu olmaya gelmiş bir umman.
Ayak bastığın
şehirlerde baktığın her yerde yüzümü yansıtabilmek için sözleri dua dua göklere
haykırmak ne demek bilir misin? Gözlerine yansıyan siluetin, ne olduğunu bilememenin
verdiği belirsizlikte, İçimde kaynayan susuzluğun yangını hançer olup
saplanmışken kalbime, kalıvermek öylece;
can çekişir /ce/ sîne.
Sen bozkır ortasından yola çıkmış bir derviş ruhu, ben
kıyıya vurmuş bir denizyıldızı.
Yazılanların yaşanmışlığı, yaşanmışlıkların yazılışı yâdıma
düşen soluk bir anı gibi. Sahi bir rengi var mı tüm bunların? Ya
denizyıldızlarının! Uzun bir yoldan geliyorsun biliyorum. Kıyılarımda dolaşırken nefes olacak mısın
denizyıldızını suya bırakıp. Dokunma sevdalım. Kıyıya vurmuş milyonlarca
denizyıldızı arasında suya geri atılmamış bir tane kalmışsa o benim…
Bağışlanacak tarafı olmayan kelimeleri, Esirgeyen ve Bağışlayanın adıyla bir
kere olsun bağışla öyle öleyim.
Geceme kandil olmuş bir yüzle, umutları karanlığa gömmeden
geldin… Bozkırın sessiz çığlıklarını sırtlanıp deniz kıyısında ses olmaya
geldin. Geldin işte, bütün yüzlerde yüzümü aramak değildi hüner. Bunu fark
etmiş olmanın şaşkınlığı ile ruhumun kıblesine döndün de geldin. En güzele
yürüdüğümüz bu yolda sevgili nefesti bildin de geldin. Derviş çiçeklerini çok
severim bilirsin, derviş çiçeklerini derdinde geldin…
Başta yazılacağı sona saklıyorsam, inancımın imanında kapıyı
büyük bir tevekkülle açtığım içindir.
Hoş geldin…
Ayşe Duran 14.12.2012