Efendi senin mevzuattan haberin
yok! Olmaz işte bu iş! Bak yazmıyor kanunda, zorlama. Mevzuata aykırı hareket
etme, zorda kalma ve bizi zorda bırakma! Mevzuatın kadar konuş ya da yaz! Bütün
mesele uydurabilmektir işi kılıfına! İşi mevzuatına ya da mevzuatı işinize!
Bu bir mevzuat yazısıdır,
uygundur ibaresi şerh düşülmüştür. Ödü bokuna karışmıştır bu gayyaya düşenin. Mevzuatın
kadar konuş, der külhanbeyi! Kalibren kadar!
-Seviyorum. der biri. Çıkar karşısına mevzuat diye zatın biri:
-Mevzuata bakayım uygun mu? diye.
-Çalışıyorum. der biri. Çıkar karşısına mevzuat diye zatın biri:
-Mevzuat gereği elbet çalışman icap eder. diye.
-Yaşıyorum. der biri. Çıkar
karşısına mevzuat diye zatın biri:
-Mevzuata uygunsa sorun yok. diye.
-Ölüyorum. der biri. Çıkar karşısına mevzuat diye zatın biri:
-Mevzuatta yoksa biraz zor! diye.
Olacak iş olmaz olmayacak iş olur
mevzuat hazretleri! Bu ne iş? Çalışan kaybeder bu ülkede efendi! Mevzuat böyle!
Vaziyetinizi alıp mevzuata göre yaşamanız icap eder. Harfi harfine… Elifi
elifine…
Mevzuatın kadar konuş! Vaziyetin
kimin umurunda?
Mevzuata uygun adamınız var mı?
Sevgiliniz, eşiniz, dostunuz!
Varsa sorun yoktur, yoksa sorun
vardır!
Her şey kağıtta yazılı olduğu
üzre şekil bulur ve ona göre nizam verilir aleme! Ah mevzuat hazretleri! İnisiyatif
yok, idare etmek ne demek! Halden anlamak…
Mevzuat var ya gerisi fasa
fisodur, fasulyedir, fasaryadır. Kanaatmiş, iyi hal beyanıymış, hüsnü niyetmiş
hak getire! Punduna getirip kapak attınız mı bir tahta sizden kralı olmaz asla!
Kimse çıplak olduğunuzu söylemez size, esprileriniz her zaman geçer akçe
değerindedir.
Mevzuata uygunsa her işiniz tamamdır
değilse hiçbir işiniz kolay değildir. Nuh der peygamber demez bir zihniyet
çıkar karşınıza, Ali kıran baş kesenler türer. Ah mevzuat hazretleri! Vaziyetimiz
malumunuz!
Orta kademeden bir bürokrat
görevli olarak şehirden kasabaya doğru gidiyormuş. Yolda bir köyde, sulak ama bataklık bir yerde
mola vermiş. Nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş. "İmdat" diye bağırmış. "Boğuluyorum. Kurtarın beni!" O civardan geçen bir köylü,
sesini duyup yaklaşmış. Bürokrat, "Bataklığa
düştüm. Kurtar beni!" Köylü, "Geçmiş olsun" demiş. Ama
kurtarmak için hiç gayret göstermiyor. Hani
nerdeyse dönüp gidecek. Bürokrat paniklemiş ister istemez, "Lütfen" diye yalvarmış. "Bir dal uzat. Kurtar beni!" Köylü, "Olmaz" demiş. "Sen şu anda hazine toprakları üzerindesin. Hazine malından bir
şey almak suçtur!" "Sen, dalga mı geçiyorsun" diye bağırmış ağzına
dolan çamurlarla bürokrat "Ölüyorum.
Kurtar beni!" Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş. "Ben Hazine'den mal alıp suçlu
duruma düşemem. Fakat seni böyle bırakacak değilim. Gidip muhtara haber
vereceğim. O kaymakamı, kaymakam da
valiyi arar mutlaka. Malmüdürüne talimat verilir. Şayet, hazine arazisi değilse
itfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar."
"Yahu" demiş bürokrat, "Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm." Köylü
gülmüş. "Ben ölmezsin demiyorum ki" demiş. "Ölsen
de, mevzuata uygun ölürsün!"
Yaşamak mevzuata uygundur
ülkemde; ölmek de! Gülmek de ağlamak da! Zarıl zarıl osurmak da, püfür püfür
geğirmek de, efil efil esnemek de! Mevzuata aykırı bir yazı olsun istedim. Akla
ziyan…
Kulağınızı direkt
gösteremezsiniz, illa ki diğer elinizle kafanızda bir daire çizerek uzun yoldan
işaret ederek göstereceksiniz. Mevzuat sol kulağınızı sağ elinizle
göstermektir.
Gülüşünüze bir mevzuat çizersek
kahkahanız kaçak bir hal olur.
Bir damla gözyaşınıza bir mevzuat
çizersek gözyaşlarınız sel olur.
Sözünüzü mevzuat kantarıyla
ölçersek sözünüz acı bal olur.
Mevzuata aykırı konuşamazsın, tamam
kabul!
Mevzuata aykırı düşünemezsin,
tamam kabul!
Mevzuata göre aykırı gülemezsin,
tamam kabul!
Mevzuata göre çişin gelse bile
yapamazsın!
Orhan VELİ geldi aklıma birden. Rahat
isimli şiiri:
“Şu kavga bir bitse dersin,
Acıkmasam dersin,
Yorulmasam dersin;
Çişim gelmese dersin,
Uykum gelmese dersin;
Ölsem desene!” Mevzuata uygun bir şekilde öldü şair. Belediyenin
açmış olduğu çukura düşüp başına darbe aldıktan sonra! Bekle ki mevzuat hazretleri cevap versin! Bekle ki kaplumbağa hızıyla
tavşan hızını yakalamaya çalışalım. Bekle ki izan alır bir şekilde olması
gerekeni anlayalım. Ah mevzuat hazretleri! Derin bir mevzu bizimkisi, uygun
olsa dahi!