Onlar ki bizim kaliteli yaşamımıza en büyük desteği verirler. Onlar ki, hayatımıza en önemli katkıyı ve anlamı yüklerler. Onlar bizim yaşamımızın en önemli bir parçasıdır. Onlarsız hayatımız yarım demektir. Onlara h harfi ile başlayıp, n harfi ile biten kelimeden asla söz etmeyeceğim. Çünkü onlar, o kelimenin ifade ettiği anlamdan çok daha fazla anlam ifade ediyorlar. Onlar bazı insanlarımız için,  canlarından daha kıymetlidir. Onlar bazı insanlar için, ölçülemeyecek servet değerindedir. Onlarla yaşayarak hayat kalitemizi yükseltebilmek bir sanattır. Maalesef bu sanattan birçok insanın haberi dahi yok. Gelin şimdi onlardan biraz söz edelim:
1. Atlar ve eşekler: Atlar tarih boyunca Yüce Türk Milleti'nin en büyük ve önemli yardımcısı ve dostu olmuşlardır. Onlarsız savaşlar kazanılamazdı. Onlarsız bir çok filim çekilemezdi. Onlar olmasa bir çok yük taşınamazdı. Onlar olmasa karayollarının mühendisleri yeni açılacak yolların projelendiremezdi. Onlarla iletişim kurmak, onları canı gönülden sevmek ve değer vermek, asil milletimizin şanı ve şerefidir. Eğer onlarla sağlıklı iletişim kurup, onları anlayıp, gerektiği gibi değer verebildiysek; bizim en büyük yardımcılarımız olmuşlardır.  Merhum genel başkan Muhsin YAZICIOĞLU gibi onu değerlendirmesini bilenleri, rüzgar gibi uçurarak bir "yiğit" yapmışlardır. Ancak, onunla samimi iletişim kurmadan, onu anlamadan, ona değer vermeden yalnızca taşıyıcı bir hamal olarak görenleri ise, devletin iki numaralı adamı dahi olsa, anında yere fırlatmışlardır. Eğer onu iyi anlayabildiysek, sevgili Cüneyt ARKIN'ın tarihi ve kahramanlık filmlerinde yaptığı gibi, hem dört nala koşar, hem de karnının altından ok atabilirsiniz. Asla bu adam benim karnımda ne yapıyor? Bana zarar mı verecek? diye düşünmeden rüzgar gibi koşarlar. Günümüzde hala turistik şehirlerimizde faytonlarda çok önemli bir görevi ifa ederlerken, aktif ve yoğun trafiğin en önemli ve uyumlu aktörleri rolünü başarı ile oynamaktadırlar. Halbuki istemeseler, insanı bir tekmede öldürebilirler ve bir ısırmayla kafalarını koparabilirler. 

2. Kediler ve köpekler: Bazı çoban köpeklerinin sahipleri; "beni vurun ama köpeğime zarar vermeyin" derler. O köpek onlar için o kadar önemlidir ki, sahibine gerçek dosttur. Sürülerinin bekçisi ve koruyucusudur. Sahibi ile her dilde anlaşabilir. Evlerimizde beslediğimiz ve her yönüyle bizlere dostluk yapan kedi ve köpeklerimizin durumu bir başkadır. Onların üzerine titrenirse ve emek verilirse, neleri başarabileceklerini yarışma proğramlarında gördük. Dikkatlice bakarsak, sahibinin gözlerinin içine nasıl baktığını, kuyruğunu nasıl salladığını, envai çeşit hareketleri ile bizlere nasıl gerçek bir dost ve arkadaş olduklarını görebiliriz. Bazı insanlar görüyorum, yanından bir kedi geçince, hakaretle bağırarak tekme tokat kovalıyor. İnanın şaşırıyorum ve de kızıyorum. O  kedi sana ne yapacak? Sen ona bir tatlı dil ile iki kelam söyle. Gör seni nasıl mutlu edecek. Kuyruğunu endamlı bir şekilde sallayarak, mırıldanarak, bıyıklarını sürterek senin bütün yorgunluğunu alacak ve sana mutluluklar sunacak. Elbette küçüklükten bir yavru beslemeyen, onunla pozitif iletişim kuramayan, onun kıymetini bilemeyen birisi için, kedi ve köpek bir anlam ifade etmeyecek ve kovalamaya devam edeceklerdir. Ama yazık ki, ne yazık...

3. Kuşlar, serçeler, güvercinler, keklikler, kırlangıçlar, bülbüller, kumrular, üveykler: Dağlarda, yaylalarda avcıların tüfek patlattıkları bölgelerde güvercinler size tüfek mesafesinden daha fazla yaklaşmazlar. Çünkü bilirler ki hayatları tehlikededir. Ama Ankara'da Hacı Bayram-ı Veli Camiinin bahçesinde, Kocatepe Camiinin bahçesinde, İstanbul'da Eminönü Yeni Camiinin bahçesinde, Eyüp Sultanda, Sultanahmette ve Kadıköy parkındaki güvercinler öyle midir? Onlara ellerinizle yem yedirebilirsiniz. Size dans ederler, kur yaparlar ve bizi mutlu etmek için bütün hünerlerini sergilerler. Artık bizlere güvenmişlerdir.  Hiç pencerenize gelen serçe ile konuştunuz mu? Hiç balkonunuza yem ve su koyup gelen kuşlarla iletişim kurdunuz mu? Bizlere nasıl teşekkür ettiklerini ve bizleri sevdiklerini nasıl söylediklerini anlayabildik mi? 

Bir gün Antalya Üçkapılar Parkında oturuyorum. Etrafım serçeler ve kumrularla dolu. Ayaklarımın altına kadar gelip yediğim simitin susamlarını almayı istiyorlar. Hiç korkmuyorlar, çünkü benim onları sevdiğimi ve benim hayatıma müthiş kalite kattıklarını biliyorlar. Baktım bir gün bir kumru yerdeki ince çöpleri beğen beğene alıyor. Sonra en uygun çöpü hemen yanımızdaki palmiye ağacındaki eşine teslim ediyordu. Uzunca süre izledim. Yarabbi ne büyüksün... Erkek kumru yuvanın gereğine göre çöpün siparişini alıyor ve o özellikte çöpü arayıp buluyordu. Beğenmediği çöpü götürmüyordu. Erkek yuvanın yapılmasına karışmıyor, sadece verilen siparişi eşine teslim ediyor, eşi yuvayı yapıyordu. Bize yaptıklarını göstermekten de adeta zevk alıyordu.

Bir gün Yavuz Özcan parkında bir kuş güzel bir ses çıkarıyordu. Ben de benzer bir sesi ıslığımla çıkararak ona samimiyetle karşılık verdim. O da bana karşılık verdi.  İnanır mısınız, yarım saat boyunca muhabbet ettik. Her ıslığıma aynı perdeden samimiyetle cevap veriyordu. Adım Süleyman da olunca kendime pay çıkardım ama asıl pay, o güzel dostumundu.

4. Civcivler: Siz hiç yumurtadan civciv çıkardınız mı? Tavukların gurk basmak için yumurtalarını gizli bir yerde biriktirdiklerini biliyor musunuz? Yumurtaların üzerinde yatarken belirli sürelerde onları döndürdürlerini, ısılarını ayarladıklarını, ne kadar süre yatılacağını bildiklerini, yumurtalar çatlayınca civcivlerin rahat çıkmaları için yardım ettiklerini biliyor musunuz? Bizim evde sevgili eşim Ayşe tarafından alınan bir kuluçka makinası var. Keklik, bıldırcın ve çeşit çeşit tavuk yumurtalarından civcivler çıkarıp büyütüyoruz. Bu eyleme evdeki herkes katılıyor. Getirisi mi? onları sevmekten ve birbirimizi sevmekten, kavgaya, kızgınlığa, surat asmaya, huzursuzluğa, anlamsızlığa ve can sıkıntısına asla yer kalmıyor. 

5. İnekler, keçiler ve koyunlar: Siz hiç bir inek veya koyun yavrularken gördünüz mü? Sahibine "bana yardım eder misiniz?" içerikli ağlamasını işittiniz mi? Yavrusunu nasıl yaladığını, kuruttuğunu, sevdiğini ve emzirdiğini gördünüz mü? Onların sizinle konuşurken, su isteme, yem isteme, benimle ilgilen, beni üzme, nitelikli seslerini canı gönülden dinlediniz mi? Dahası hiç onlar bize kötülük yaptı mı? Bizden intikam aldılar mı? Bizim hakkımızda olumsuz varsayımlarda bulundular mı? Dedikodumuzu yaptılar mı? Servetimize ve makamımıza göz diktiler mi?

6. Karıncalar: Siz hiç bir karınca yuvasını uzunca süre izlediniz mi? Nasıl çalışıyorlar? Kendilerinden kat kat büyük gıdaları taşırken çektikleri güçlüklere şahit oldunuz mu? Yardımlaşmayı, işbirliğini, saygıyı, dayanışmayı, sinerjiyi gördünüz mü? Biz sadece yuvanın dışını izleyebiliyoruz. Aşağıda yuvanın  içinde neler oluyor kim bilir?

Eğer anlayabiliyorsak, "hayvan" diye basit bir şekilde dillendirdiğimiz mübarek dostlarımız, bizim kaliteli yaşamımızın en önemli yapı taşlarındandır. Keşke gereği gibi anlayabilsek, keşke onlara gereken önemi ve değeri verebilsek, onlarla samimi bir şekilde iletişim kurup, onları anlayabilsek ve hak ettikleri değeri verebilsek. Sadık dostlarımızı gerektiği gibi anlayıp, onlara önem ve değer verebilen, onlara ilgi ve sevgi sunabilen, onlarla hayat kalitelerini yükseltebilen herkesin ellerinden yüreklerinden ve gözlerinden öpüyorum...  19 Haziran 2013 Antalya

Selam, sevgi ve dualarımla... Allah'a emanet olunuz...    Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
 
-- 
( Kaliteli Yaşam Ve Sadık Dostlarımız başlıklı yazı S. COŞKUNER tarafından 19.06.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.