İlk okul 3. sınıftayım. Bucak ilçemiz Oğuzhan ilkokulunda okuyorum. Evimize 150 metre mesafede. Evimizin altında ahırımız var ve 20-25 civarında besilik danamız oluyordu. Dağda da davarlarımız olurdu. Annem ile bir iki kardeşim dağda davarlarla ilgilenir. Bucak'ta da babam, diğer kardeşlerimle sığırlarımızla ilgilenirdik. Her sabah okula gitmeden kardeşlerim bana "hisseni işle de öyle okula git" derlerdi. Genellikle ahırın gübresini temizlerdim, ondan sonra da yemek yiyemeden okula giderdim. Okulun yakınlarındaki bir bakkaldan (Mehmet Aydın) yarım somun alır, teneffüslerde yerdim. Katık almaya param olmazdı.

Bir gün yine aç olarak okula gittim, her günkü gibi yarım somun aldım. Üçte birini ancak yedim ki, zil çaldı. Hemen derse girip ekmeğin kalan kısmını sıramın gözüne koyuyor, diğer teneffüste yemeye devam ediyordum. İkinci teneffüste ekmeğin bir kısmını yine bitiremedim. Kalan kısmıyla sınıfa girerken benim öğretmenim olmayan diğer bir öğretmen kapının girişinde duruyordu. Elimdeki ekmeği saklamama rağmen gördü. Hiç bir şey demeden sol eliyle yüzüme olanca gücüyle bir tokat vurdu. Ekmeğim elimden uçtu gitti. Ben de ne kadar toparlanmak istesem de başaramadım. Uzunca bir sendelemeden sonra yere yuvarlandım. Hiç bir şey demedi ama ekmekten dolayı vurduğu belliydi. Ağlayarak kalktım ekmeğimi tekrar aldım sınıfıma geçtim. Öyle üzülmüştüm ki, ağlaya ağlaya içimden öğretmene şöyle söyledim. "Ben sizler gibi sabah kahvaltısını yaparak okula gelmiyorum ki, sizin evinizde bizimki gibi sabah mutlaka bakmak zorunda olduğunuz sığırlarınız var mı? Ekmeği ben keyif için mi yiyorum? Aç olmasam yer miyim? Yediğim baklava börek değil ki yalnızca kuru ekmek."

Tabi söylediklerimi kimse duymuyor, sadece sıramda ağlarken içimden geçiriyorum. Çok üzülmüştüm. Hiç bir suçum yoktu. Aç olan karnımı derslerime zarar vermeden evimizdeki hisseme düşen işimizi de aksatmadan doyurmaya çalışıyordum. Üstelik bunu her gün yapıyordum. Yapmak zorundaydım. Şimdi düşünüyorum da, öğrencilerimizin iki çantaları var biri beslenme çantası diğeri ders kitapları çantası. Derslerin ortasında da ayrı bir beslenme dersi uygulaması var. Yarabbi, o zor şartlarda karnımı sadece ekmekle peyder pey doyurmamın ne günahı vardı? 

Söz konusu öğretmen ile 2 yıl önce Antalya'da karşılaştım. Elini öptüm, Milletvekili olduğumu duymuş, kızı benimle aynı dönem tıp fakültesi okumuştu. Kızı doktor hanım ve torunları da vardı. Güzel bir sohbet ettik. İçim cız etti ama, o tokat bahsinden asla bahsetmedim. Çünkü, kendimi özgürleştirmek için onu affetmiştim. Öğretmen ise o tokat vurduğu öğrencinin ben olduğumu asla bilmiyordu. Amansız bir hastalıkla mücadele ettiğini söyledi. Rabbim acil şifalar versin diye söyledim.

Hayatımızda yaşadığımız zorlukların  yetişmemiz ve olgunlaşmamızda bizlere ne kadar yararı olduğunu bir kez daha teyit ederek, Rabbime şükürler ettim. Bu öğretmenimiz de dahil olmak üzere, bizlere emeği geçen ve geçmeyen tüm öğretmenlerimizden Allah (cc) razı olsun diyorum. 

Sizleri de üzdüğümün farkındayım. Lütfen beni affediniz. 

Selam, sevgi ve dualarımla.            Yrd.Doç.Dr. SÜLEYMAN COŞKUNER
( Çocukluğumun Yürek Dağlayan Bir Olayı... başlıklı yazı S. COŞKUNER tarafından 17.02.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu