Bilmeyeyim


Ne zaman daha çok duyabilirsiniz hayat
ı?
Can
ınız daha çok yandığında mı, içiniz daha çok coştuğunda mı?
Belki de farkl
ı zaman dilimlerinde farklı anlarda duyuyoruz hayatı ya da öyle sanıyoruz.
Bir kanserli eşiysek ne kadar duyabiliriz hiç düşündünüz mü? Ben hiç düşünmemiştim… Yutkunma, yutma zorlu
ğu çekince Mukadder kanser belirtisiymiş diye telaşlıydı,
komik insan olur mu hiç öyle şey! Bizim hanemize kanser girmez, bizim hanemize ölüm kokusu ancak biz çok çok yaşlanınca ulaşır. Kanser de kimmiş gelsin, evimizin ortasına kara bulutlarını getirip bıraksın! Trafik kazalar
ını başkaları yapar, başkaları felç olur, başkaları kanser hastalığına yakalanır,
başkaları kötü hastalıklarla mücadele eder, böyle şeyler bizim başımıza gelmez!


Gelmez mi hiç, kanser evimizin ortasına kuruluverdi bile. Hiç sormadı geleyim mi diye,
hiç sormad
ı müsait misiniz diye. Tanrı Misafiri derler ya öyle karşıladık, mecburi bir karşılama, buyur ettik, ettik de soramadık hala, ne zaman gidecek?


Gelece
ğinden belki de haberdar etmek istedi bizi de biz haberi almak istemedik,
seslendi belki duyduk da duymazdan geldik, ald
ırmadık galiba. Sanırım avaz avaz bağırdı, misafirimiz için hazırlık yapmadık, şimdi böyle kalakaldık işte.
Bak
ıyorum da acemiyiz biz bu misafiri ağırlamada, yakınlarımızda da rast gelmemiştik hiç bilmiyoruz nasıl davranılır, nasıl karşılanır, nasıl hoş geldin denir? Hem onu hoş tutmak da gerekli değil mi!


Şaşkınız, öyle şaşkınız ki elimiz ayağımıza karıştı, biri bir şey dese ağlayacağız ve gizli gizli de ağlıyoruz… A
ğlamanın yasak olduğu evimiz bir tiyatro sahnesi gibi, rolleri iyi oynamak gerekli yorulsak da, acımız bizi acıtsa da. Geleceği zamanı bilmediğimiz gibi ne zaman gideceğini de bilmediğimiz bu misafir yordu bizi.
“Hoş geldin, hoş geldin de, çabuk git lütfen” desem anlar mı beni?


Siz kansere yakalandığınızı öğrenseydiniz eşinize nasıl davranırdınız? Yoksa siz de Mukadder gibi; faturalar nereye ne zaman yatırılır, muslukların lastikleri, bozulan prizler nasıl değiştirilir, yokluğunda nerede nasıl yaşarız, tek başımıza yaşamak için, çocukları okutabilmek için nasıl ayakta kalınır, bütçemizi nasıl kontrol altında tutarız, hayatla nasıl savaşmalıyız… usul usul öğretir misiniz!!!


İlk günlerde Mukadder panik halindeydi, onun paniği beni de korkutmuştu. Yoksa misafire uyup gidecek miydi?
K
ızıyordum bu mezarını kazıp başında bizi bekletmeye çalışmasına! Nereye gidiyordu, temelli mi gitmeye niyetliydi, dönmeyecek miydi? Bu misafir onun yerine mi kuruldu, onu gönderecek miydi? Neydi Mukadder’de ki bu hazırlık?


Doktorun, “sen bunu yenece
ğim demezsen o seni yenmiştir bile” demesi Mukadder’in aklına başına getirdi. Şimdilerde kabullense de benden gizli ağladığını, hala çok korktuğunu fark edebiliyorum. Daha birinci kemoterapiden on beş gün sonra, dün Mukadder’in saçları eline geldi, fiziksel olarak sanırım kesin kanıt bu! Kanıta da gerek yoktu ki, biz zaten kabul etmiştik.


Şaşkınlığımızı üzerimizden atıp misafirimizi kabul ettik artık lakin saçlarının ve b
ıyıklarının dökülmesi incecik bir sızı bıraktı içimizde. Mukadder konuşurken gözleri hep nemli, kendisi için değil de kızlarımız ve benim için, gurbette yalnız olduğumuz için endişeleniyor. Seni bir başına bırakmaya hakkım yok, bu sana haksızlık diyor… içimde bir bıçak geziniyor… Dün telefonda bir arkadaşı ile görüşüyordu, hastalığını BADEMCİK diye adlandırıyor, dalga geçiyor artık ve onu yeneceğim diyor her fırsatta. Ya ben! Kendimi oyalayacak şeyler buluyorum, aklımı meşgul ediyorum devamlı. Tedavi süresince güçlü olmam gerektiğini biliyorum, üzülsem de akıntısına kendimi bırakmadan onun yanında duruyorum. Dün ben de saçlarımı kısacık kestirdim,
yak
ışmış dedi, işe giderken artık uğraşmazsın saçlarınla, daha iyi olmuş dedi…


Birazdan biri gelsin kim olursa olsun, uyand
ırsın beni ve uyan artık kötü bir rüya görüyorsun galiba, terlemişsin, ağlıyordun uykunda, sabah oldu hadi kalk, desin. Korkuyor muyum? Evet, niçin korktuğumu hiç sormayın, bunu ne kendime sordum ne de yanıtını biliyorum.


Bu aralar dokunmay
ın bilmeyeyim.

2012


( Bilmeyeyim başlıklı yazı Nevm Karahan tarafından 30.12.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.