BU FİLM, DEVAM EDECEKTİR
İnsanın eşya ile ilişkisi temellük ilişkisidir. Âdemin yasaklanmış ağaca meyletmesi, dini mitolojideki Habil ve kabilin savaşımı yine bu kabildendir. Mitolojiye göre kabil daha güzel olan kız kardeşini Habil’e kaptırmak istememiş işte Kabil’in bu temellük isteği aynı zamanda ilk kanın akmasının da yegâne müsebbibidir. Aslında Tanrı ile Şeytan savaşımı ve insanın Tanrı’nın isteklerine boyun eğmeyişinin temelinde yine de temellük mefkûresi yatmaktadır. İlahi kudret yerde ve gökte ne varsa kendisinin maiyetinde olduğunu söylerken, insan ise bu mülkten pay istemektedir. Oysa Allah mutlak mülk sahibin olduğunu söyler, en rahatsız olduğu davranışın ise insanın, sahip olduğu mülkünde temellük etme isteğidir. Yani gücüne ortak koşmasıdır.
Tarihi süreç içerisinde insanın temellük süreci devam etmiş, bu hal, yakınçağ Avrupa’sında ise, bireylerin ve devletlerin tarz-ı siyaseti haline gelmiştir. İslam’da da fetih politikası varsa da bu Avrupalılarınkine pek benzemezdi her ne kadar Müslümanlar bazı yerleri temellük etmişse de İslam’ın temel felsefesinde “almaktan öte bir şeyler verme” politikası hâkimdi. Buna rağmen günümüzde de olduğu gibi “cihad” adı altında haksız yere temellük mefkûresini yürütenler az değildi. Avrupalılar ise, istila ve istimlâk ettiği yerlerde “vermeden çok almanın peşindeydi”. Avrupalının temellük anlayışı sadece malla kalmamış aynı zamanda toplumları, toplu katliamlara ve temellük edilmeye kadar götürmüştür. İsa Mesih’in temel felsefesinde ilgi ve sevgi varken onlar tam aksine temellük ettiği toplum ve topraklarda kin ve nefret tohumlarını ekmişlerdir. Müslümanların, zamanında hüküm sürdüğü topraklarda hala çoğu zaman, Müslümanlardan saygıyla bahsedilirken, oysa Avrupa’nın kısmen hükmettiği Afrika’da ise beyaz insanın, onların fotoğraflarının çekimine bile tahammülleri kalmamıştır. Bugün insanlığın açlık sorunu Avrupalının temellük ve sömürü neticesidir. Onlar haç’ı Afrikalıya götürürken kutsiyetten öte idam sehpası olarak kullanmışlardır.
Hıristiyan din
adamlarının temellükteki zafiyetleri, kuranın şu ayetinde de dile
getirmektedir.“Ey iman edenler, şurası bir
gerçektir ki, Yahudi hahamları ile Hıristiyan rahiplerinin birçoğu insanların
mallarını haksız yere yerler ve Allah yolundan saptırırlar. Bir de altın ve
gümüşü hazineye doldurup, onları Allah yolunda sarf etmeyenleri bu yüzden
acıklı bir azap ile müjdele!"(Tevbe 34)
Demek istediğim Avrupalının bu
altın ve gümüş aşkı sadece Avrupalıda değil Avrupalının din adamında da vardır.
Onun içindir ki Avrupalılar, din adamlarının tahrik ve teşvikiyle kocaman
dünyayı temellük ettiler.
Müstemleke
zihniyeti karşıdaki insanı önce insan olmadığını, yamyam olduklarını,
kendilerinin davalarında haklı olduklarını dünyaya kabul ettirebilmek için önce
film ve belgesellerle propagandayı iyi yaparlar.
Kendilerinin orijin diğerlerinin ab-orijin olduğunu çeşitli
propagandalarıyla kabul ettirirler. Tüm bunları yaparlarken de yasa, kanun adı altında yaptıklarını meşru,
karşı çıkanları ise gayrı meşru olarak lanse ederler. Tüm bunları yaparken
bütün çabaları da temellük ettikleri canları medeni, malları da ıslah etmek
olduğunu iddia ederler. Bir seferinde izlediğim mevzubahis “Yağmuru Bile” adlı film, bu gerçeği en güzel şekilde gözler
önüne sermekteydi.
Son olarak
şunu söylüyorum bu film hala devam etmektedir. Zaten söz konusu seyrettiğim
mezkur filmde de “bizim filmimiz sonsuza kadar
devam edecektir.” Denilmektedir.
HÜLASAYI KELAM VESSELAM
04.08.2014
Ziyaeddîn
EMBARÎ
Yazarın
Önceki Yazısı