Hâl Ve Dil
Hâl ve dil
Çölde kum çıldırdı sular çekildi
Ozan saza vurdu teller ağladı
Zannetti mızraba hicrân ekildi
Haline bakınca yollar ağladı
Gül gözünü açtı ezan okundu
Bad-ı sabâ vakti vuslat takındı
Anladı ümide yollar yakındı
Boş yere tutuşan küller ağladı
El duaya kalktı huzur sarıldı
Dünya unutuldu felek darıldı
Ölüm kemal aldı tekrar dirildi
Araya çekilen tüller ağladı
Ol aşkın sırrını bilmedi ağyâr
Dil bir Huma kuştu inlerken ah yâr
Sevilen öz idi değildi didâr
Hakikate vakıf kullar ağladı
Can içre canâna soruldu sual
Dediler ay bala nedir ki bu hal
Aslı mı böyledir size mi muhal
Çün bu sözü duyan yeller ağladı
Arif hikmet ile maşuka baktı
O an yüreğine efsunu aktı
Gül ki perçemini saçına taktı
Diller dilimlendi diller ağladı
Akıl tespih etti erişsin hayrı
Fikri zikirinden olmasın ayrı
Gül ile bülbüle yasaktı gayrı
Sonbahar gelince dallar ağladı
Kar üstüne siyah karlar döküldü
Karanlık içinden ziya söküldü
Hicran yere düştü firkat büküldü
Gözden neva bulan seller ağladı
Makberi visale erdi bu gece
Korkuyu yerlere serdi bu gece
Belki de son vakit derdi bu gece
Kola kol dokundu kollar ağladı
Makberi…..28/10/2009…….23:15…İst
(
Hâl Ve Dil başlıklı yazı
Ahmet Akkoyun tarafından
6.11.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.