Nakşeden çok derin bir sızı oysa sığ

Bir koyun girizgâhında o hüzün yüklü:

Yokluğun haznesiydi kırıkları topladığım

Bir yangın ertesi küle dönen

Savruk bir gönül kadar pejmürde belki de

Yobaz yalnızlığın satır arası deryasında zuhur eden.

 

Teferruata dalma gönül

Öyle hüzünlü de bakma ne olur,

Bak buraya kadar, demişsem

Elbet vardır izahı

Hadi sus da rüyaya dalalım yeniden.

 

Sakil ve sefil bir gün dönümü

İster kız ister söylen

Ne mi gelir elden,

Demek kadar beyhude

Duymaz mısın yalnızlığın sancısını

Fısıldarken gök kubbe.

 

Neyiz ki seninle ikimiz:

Bir kuru başımıza nasıl da kifayetsiz

İşte yol işte yordam

El ele verdik mi,

Bu da geçer, inan.

Sürecin muaf tuttuğu o sıradanlık mı

Yoksa boynu bükük bir devran mı

Eşlik ettiğimiz

Her taşın altında nice yürek yarası

Kıble bildiğimiz değil mi

Yüreğin rotası.

 

Sevmek aslımız, özümüz

İmgeler süsümüz

Kula kulluk etmedik madem

Son sözü söylemek için çok erken.

 

Ömür uzun döngü yorgun

Yüzümüz yok belki de sevmek için

Bir o kadar solgun.

Tortu, aşkın bitimindeki

Derinde kalan tek iz;

Notalar bile sustu

Biz ki nasıl da meylederiz

Alabildiğine hüsran yüklü olsak da;

Damgalı şu mektup

Alıcısı kayıp

En az bizim kadar yetisiz.

 

( Gönül... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 25.09.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.