Şavkın vurmuyor artık ne saza, ne kemana 
Bulutların ardına gizlenmiş ay gibisin. 
Ne dilinde feyz kalmış, ne bakışında mânâ 
Masanın üzerinde soğumuş çay gibisin.


Boyun Bir kırk, tamam da, ölçemedim enini 
Bozdun şu yüreğimin kimyasını, genini.
Jeologlar görse de çözemez madenini 
Daha deprem görmeden çatlamış fay gibisin.


Varlığım menü gibi, acıkırsın kokumda 
Gönlün benden ziyâde lahmacunda, lokumda. 
Beni kovalama ha! Çekişin düşer kumda 
Çim pisti görünce de, otlanan tay gibisin.


Artık hayalin bile değmesin avucuma 
Başımın üstündeyken, kaydın ayakucuma 
Pestilin çıktı artık geçme sakın hücuma 
Hedefini bilmeden gerilmiş yay gibisin.


Bak geçtim işte senden, aha! Geçilmez sanma 
Senden sonra aşk meyi daha içilmez sanma 
Çaput gibi gönlüne paha biçilmez sanma 
Gönlümün dağıttığı kırkta bir pay gibisin.






01 Nisan 2016 




( İkrâh-ı Beyân başlıklı yazı Mustafa Sade tarafından 22.09.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.