Asılsız ihbarlarla
kesildi yolum. İşin aslı bir o kadar da tehdit yüklüydü karşımdaki gölge.
Hadisene, dercesine
iteklemekle kalmayıp destursuz cümleler kuruyordu.
İsraf edilen saygının
yoksunluğunda sevgisizliği de diline pelesenk etmiş inanılmaz bir tahakküme
yenik düştüm.
Suretsizdi.
Gölgesi olmayan hangi
akla zarar varlıktı da tümsüzlüğe kılıf geçirmiş aklı yarım o kaybolmuşluğa
seslendim:
‘’Hayırdır?’’
İşin aslı cevapsız
kalacağımın da farkındaydım.
Hem soru sormak değildi
amacım sadece yersiz bir serzenişe mahal veren o cüreti sorgulamaktı aklımdan
geçen. Lakin…
Sıra dışı olduğunu bile
bile sorguladı sıradanlığımı:
‘’Sen de mi?’’
Ben de mi, olan neydi
de sarmalında soru zincirinin cevaplama sürecine dâhil edilmiştim.
‘’Hiç mi…’’dememe
fırsat vermeden, elindeki zarfı uzattı:
‘’Al ve oku!’’
Oldum olası emir
kiplerinden haz etmemiş biri olarak, okkalı bir küfür edecektim ki tüm
asaletimle başımı iki yana salladım.
‘’Asla.’’
‘’Senin derdin ne
kızım? Bu kadar azamet ne ola ki? Hem sen demedin mi, ne zaman istersen uğra
diye…’’
Sahi, ben mi
çağırmıştım onu?
Kim oluyordu da topu
bana atmıştı?
‘’İzin ver, geçeyim’’
dememle kızgın bir ifadeye büründü beyaz yüzü.
‘’Dün gece daha dün
gece çağırdın beni. Al beni buralardan deyip gitmek istediğini söyledin. Hem de
elimi çabuk tutmamı istedin. Yalan mı?’’
‘’Çok uykum vardı hem
kendimde değildim. Gel, demişsem bile bu kadar ivedilikle ulaşacağını
kestiremedim hem.’’
‘’Bana bak. Benim işim
gücüm var. Sana gelene kadar kimler kimler çağırıyor da yetişemiyorum. Ya şimdi
ya da…’’
‘’Ya da ne?’’ dememe
kalmadı ki farklı bir sesle konuşmaya başladı bu sefer:
‘’Sen. Sen…’’
‘’Ben ne?’’
‘’İstiyor musun o
çocuğu yoksa beraber mi ölmek tercihin?’’
‘’O benim için o kadar
özel ki. Gerekirse beraber ölmeye de razıyım. Evet, ya onunla ya da…’’
‘’Tamamla cümleni. Hem o adam ne olacak?’’
‘’Onu şimdi düşünemem.
Bu çocuk için bir ömür bekledim. Hem ben olmasam bile yeniden başka bir
kadından çocuk sahibi olabilir.’’
‘’Farkında mısın?’’
‘’Neyin?’’
‘’O aslında istemiyor
karnındakini çünkü ilelebet onu bir yük olarak görüyor.’’
‘’Ya ben istiyorsam?’’
‘’O kadar güçlü
müsün?’’
‘’Ben bir anneyim. Aşk
olmasa da olur ama çocuğum olmadan asla.’’
‘’Al ve oku.’’
‘’İstemiyorum.’’
‘’Mecbursun. Oku ve
karar ver.’’
‘’Bu mektup ondan,
değil mi? Doğmamış çocuğumdan…’’
‘’Oku ve ne yapacağına
karar ver.’’
‘’Anne. Adım yok henüz.
Aslında olsa bile beni çağırdığında ismimle sana yanıt verecek bir aklım da
yok. Ben sana aidim ama sen beni hak etmiyorsun. Bir ömür taşıyacaksın beni hem
de ömrünün en ağır yükü olarak. Babam seni seviyor ama asla beni sevmeyecek ve
bir ömür ayrı kalacaksın babamdan hem de ne için? Benim gibi zihinsel ve
fiziksel engelli bir çocuğu dünyaya getirdiğin için. Asla âşık olamayacaksın.
Asla bizi kabul edecek bir ailen olmayacak. Sadece sen ve ben. Çoraplarımı ve
elbiselerimi bir ömür sen giydireceksin. Yemeğimi senin yardımın olmadan
yiyemeyeceğim. Dişlerimi fırçalamak ne ise asla beceremeyeceğim. Okuma yazma
öğrenemeyeceğim ve her masalı bana sen okuyacaksın ki anlamayacağımı bile bile.
Anne, beni istiyor musun gerçekten? İyi düşün yoksa yarın çok geç olabilir. Ve
son bir şey anneciğim: Seni bu dünyada en katıksız ve en çok ben seveceğim ki
senin beni sevdiğin gibi ve asla kirlenmeyeceğim insanlık gibi. Saf ve masum ki
insanlar bana çeşit çeşit hakaretlerle isim takacaklar. Ve kızacaksın onlara ve
ağlayacaksın ama ben gülümseyeceğim çünkü anlamayacağım neden böyle
davrandıklarını. Anne beni gönder, evet, beni öldür. Öldürsün beni başucunda,
elinde o neşterle duran cellât(doktor) ve geç olmadan kurtul benden. Babamla
yeni baştan bir dünya kurun ve yeni çocuklarınız olsun. Hatta evlat bile edinebilirsiniz.
Anne, beni bu kirli ve densiz dünyaya getirme. İnan ki o kadar güçlü değilim.
Kendin için, babam için ki babam bu yüzden terk edecek seni ve lütfen herkesin
iyiliği için kurtul benden. Seni hep seveceğim anne.’’
***
‘’Şimdi narkozu
vereceğim. Ve lütfen üçten geriye sayın. Kısa sürede her şey sonlanacak. Aa, ne
yapıyorsunuz?’’
‘’Hayır, hayır,
yapamayacağım.’’
‘’Ama az evvel konuştuk
hem sizinle hem de eşinizle.’’
‘’Bırakın ne
konuştuğumuzu. Hiç birinin önemi yok.’’
‘’Ödemeyi peşin
yaptınız ama ve bilin ki iade etmem. Üstüne üstük, çocuğu aldırmak için o kadar
geç kalmışsınız ki. Hiçbir doktor bu sorumluluğu almaz da.’’
‘’Kocam nerede?’’
‘’İşi çıktı ve gitti.
Zaten işimiz uzun sürmez de. Yarına kadar ne ağrınız kalır ne de böylesi bir
yükünüz.’’
‘’Canın cehenneme!’’
‘’Az evvel böyle
demiyordunuz. Ne değiştirdi fikrinizi?’’
‘’Sana hesap mı
vereceğim hem kim oluyorsun da yargılıyorsun beni ve doğmamış çocuğumu?’’
‘’O çocuk…’’
‘’Evet, o çocuk bana
ait; sadece bana. Ben o çocuğu istiyorum.’’