Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 14.11.2016
Okunma Sayısı : 1515
Yorum Sayısı : 1

15  TEMMUZ 2016 DA  OKUNAN  SELALAR  BENZER  AMAÇLARLA  BAŞKA  TARİHLERDE  DE  OKUNDU  MU?

 

Evet..15  Temmuz diyoruz  ama  aslında  selaların okunmaya  başladığı  saatlerde  tarihler  16  Temmuz  2016 yı  gösteriyordu. İşin  doğrusu o  gece bizim  hanede  uyuyan yoktu. Bildiğim  kadarıyla  Türkiye’de neredeyse  hiç  kimsenin  de  uyuduğu  filan  yoktu.  Camilerden  sela  seslerini  ilk  duyduğum  anda ‘’Eyvahhh.  Demek  ki  darbede  çok  fazla  insan  öldü’’  diye  düşünmeye  başlamıştım  ki  hemen  ardından   bütün  vatandaşlarımızın  sokaklara,  meydanlara,  hava  alanlarına  çıkması  istendi. Başka  yerlerde  tam  olarak ne  deniyordu  bilemem  ama  bizim  mahalle  camilerinde  tüm   vatandaşlar  ‘’Allah  rızası  için’’ sokağa  çıkmaya  ve  demokrasi  için  mücadele  etmeye  davet  ediliyordu.

63 Yaşına  yaklaşmış  bir  insanım.  Hayatımda ilk  defa böyle  bir  amaçla  sela  okunduğuna şahit  oluyordum.

İşin  doğrusu  o  selalar  okunmasaydı,  hatta  Cumhurbaşkanımızın  telefon  konuşması  olmasaydı  da  halk  zaten  sokaklara  dökülmüştü  ama  selalarla  bu  durum  daha  da  organize  bir  hal  aldı. Çünkü  aynı  anda  sosyal  medyadan  ‘’Oturun  oturduğunuz  yerde. Bu  bir  oyun,  bir  mizansen,  bir  tiyatro’’ diyenler  de  azımsanmayacak  kadar  fazla  oranda  aleyhte  propaganda  yapmaktaydılar  ki  selalardan  duydukları  rahatsızlığı  ‘’ Hiç  kimse  uykumuzun  içine  etme hakkına  sahip  değildir’’  ifadeleriyle  dile  getiriyorlardı. Oysa  hiç  kimse  uyumuyordu aslında.  O  bomba  sesleri  ( Bomba  olmasa  da  jetlerin  çıkardığı  gürültüler) arasında  uyumak  mümkün  müydü? Ama  o  sesler  değildi  rahatsızlık  veren.  Sela  seslerinden  rahatsız  olmuşlardı  bazıları  ve  içlerinden  cami  basıp  sela  okuyan  müezzin  ve  imamları  tartaklayanlar  da  oldu.

Evet…Kendilerini  hep Mustafa  Kemal’in  askerleri  olarak  ifade  eden  insanlar  sela okunmasından  rahatsızlık  duymuşlar en  hafif  ifadeyle ‘’  Bu ne  ya.  Bütün  camilerden  yapılan  bu  gürültüye  katlanmak  zorunda  mıyız?’’  Diye  tepkilerini  ortaya  koymuşlardı.

Bilmiyorlardı  Mustafa  Kemal’in  de  1920  senesinde  ülkedeki  tüm  camilerden  sela  okuttuğunu.  Bilmiyorlardı  çünkü  Mustafa  Kemal  onlar  için  kollarında  bir   dövme,  arabalarının  camlarında  bir  imza,  duvarlarında  bir  resimden  başka  bir  şey  değildi. 1920  senesinde  Mustafa Kemal’in  de  tüm  Türkiye  camilerinden  selaların  okunmasını bir  genelge  ile  istediğini  bilselerdi  bir  ihtimal  bu  kadar  tepki  göstermezlerdi.

Evet…1920 de selalar  okunmuştu  bu  ülkede  ama  altı  sene  kadar önce  okunanla  başlayalım  yine  de…

1920 den  altı  sene  önce.  Yani  1914  yılında  yine  ülkenin  tüm  camilerinden  selalar  okunmaya  başladığında  Osmanlı  Devleti  topraklarında  yaşayan  tüm  insanlar  kulaklarını  kabartmışlardı.  Acaba  mahalle ya  da  köylerinden  kim  ölmüştü  de  selası  veriliyordu?

Sela  okunduktan  sonra  baktılar  ki  hayır, ölen  mölen  yoktu.  Devlet  cihat  ilan  eylemişti.  Padişah  V.  Mehmet  Reşat’ın  cihat  ilan  eylediği duyuruluyor ve  zamanın  şeyhülislamı  Ürgüplü  Hayri  Efendi  tarafından  hazırlanmış  olan  fetva okunuyordu selanın  hemen  arkasından.

Osmanlı  Devletinde  artık  Hacı  Wilhelm  olarak  bilinen  Almam  İmparatoru  Wilhelm  yapmıştı  yapacağını  ve  Osmanlı  padişahı  V.  Mehmet’i   Müslümanların Halifesi  sıfatıyla  cihat  ilan  etmeye  ikna  etmişti. Ancak  Wilhelm’in  sadece  Osmanlı  Padişahını  ikna  etmesi  yetmiyordu.  Kendi  halkını  da  ikna  etmeliydi.  Zira  kendi  halkının  bir  kısmı  Kaiserlerinin, ‘’Eline  Ermeni  kanı  bulaşmış(!) bir katille (!)  el  sıkışmasını  hoş  karşılamıyordu.

Wilhelm  ülkesindeki  insanları  ikna  etmek  zorunda  olduğu  kadar  akrabaları  Avusturya’yı  da  ikna  etmeliydi.  İşte  bu  amaçla  kartpostallar  bastırıldı.  Ayrıca  Müslüman  ülkelerde  de  propaganda  vasıtası  olacak  gazeteler  bastırıldı.

Pardon..Cihadın  ilanını  atladık  değil  mi?

Cihadın  ilanı  için  öncelikle  Osmanlı  parlamentosundan  karar  çıkmalıydı. Ancak  parlamentoda cihat  söylentileri  dolaşmaya  başladığı  anda  pek  çok  millet  vekili  istifa  etti.  Hal  böyle  olduğu  halde Evkaf  Vekaletine  de ( Vakıflar  Bakanlığı )  vekalet  etmekte  olan  Şeyhülislam Ürgüplü  Hayri  Efendi şiddetle  cihat  ilan  edilmesi  gereğini  savundu  ve  sonunda  meclisi  ikna  etti.  Meclisten  karar  çıktıktan  sonra  padişahın  bunu  onaylamaması  zaten mümkün  değildi  çünkü  meclisin  kuklasından  başka  bir  şey  değildi Padişah . Padişah  da  onayladıktan  sonra  ‘’Cihad-ı  Ekber ( Büyük  Cihat)’’ Fetvasının  duyurulmasına  sıra  geldi:

Cihad-ı  Ekber  Fetvası  14  Kasım  1914  Tarihinde  İstanbul-  Fatih  Camiinde  geniş  bir kalabalık  huzurunda  Fetva  Emini  Ali  Haydar  Efendi  tarafından  okundu.

Beş soru ve  beş  cevap  şeklindeki  o  meşhur  Cihat  Fetvasında  şunlar  yazıyordu: ( Günümüz  Türkçesi  ile )


''İslamlık  aleyhine  düşman  hücumu  vaki  ve İslam  memleketlerinin  gasp  ve  yağma  edilmesi  ortaya  çıkınca  İslam  Padişahı  bütün  halkı  silah  altına almak  suretiyle cihadı  emrettikçe  Enfuri  ayeti hükmünce
bütün Müslümanlar üzerine cihat farz olup, genç ihtiyar piyade ve süvari olarak bütün memleketlerdeki Müslümanların, mal ve canıyla cihada başvurmaları farz-ı ayn olur mu? ( Farz-ı  ayn: herkesin  yapması  gereken  farz.)

El Cevab:  Olur

Bu suretle bugün İslam halifeliği makamına ve Osmanlı ülkesine harp gemileriyle ve kara kuvvetleri ile
hücum etmek suretiyle İslam halifeliğine düşman ve Allah korusun. Müslümanlığın yüksek nurunu söndürmeye çalışmakta oldukları gerçekleşmiş olan Rusya, İngiltere ve Fransa ile onlara yardımcı ve destekçi olan hükümetlerin idareleri altında bulunan bütün Müslümanlara dahi adı geçen hükümetlerin aleyhine harp ilan ederek gazaya başlamaları farz olur mu?

El  Cevab:  Olur


Bu suretle amacın gerçekleşmesi bütün Müslümanların cihada başvurmalarına bağlı iken Allah korusun karşı koysalar bu davranışları büyük günah ve isyan olup Allahın  gazabına ve bu büyük günahın cezasına müstehak olurlar mı?

El  Cevab:  Olurlar

Bu suretle İslam hükümeti ile muharebe eden adı geçen hükümetler, İslam halkı öldürmüş ve hatta bütün ailelerini mahv ile istemeyerek ve zorlanmış olsalar
bile İslam hükümeti askerleri ile muharebe etmeleri şer’an haram olup öldürülerek cehennem ateşini hak etmiş olurlar mı?

El cevap: Olurlar


Bu suretle bugünkü günde İngiltere, Fransa, Rusya,Sırp ve Karadağ hükümetleriyle bunları destekleyenlerin idareleri altında bulunan Müslümanların
Osmanlı hükümetine yardımcı bulunan Almanya ve Avusturya aleyhine harp etmeleri İslam halifeliğinin zararını mucip olacağından büyük günah olmakla çok acı azabı hak etmiş olurlar mı?

 

El  cevap:  Olurlar.''

İşte  bu  fetva  daha  sonra  altında  Şeyhülislamın, daha  önce  şeyhülislamlık  yapmış  üç  kişinin  ve  on  bir  kazaskerin  imzası  olmak  üzere  ülke  genelinde  camilerden  selalar  eşliğinde  halka  duyuruldu.

Bu  cihad-ı  Ekber  fetvasının  selalarla  duyurulmasından  altı  sene  sonra  yine  selalarla  bu  sefer  de  Ankara’da  Türkiye  Büyük  Millet  Meclisinin  açılışı  duyuruldu.

Bu  sefer  sela  okunması  emri  doğrudan  doğruya  Mustafa  Kemal’in  emriydi. 

21  Nisan  1920 de Mustafa  Kemal  şöyle  demişti: (  Bu  günün  Türkçesiyle )


“Tel: Gayet Aceledir.

Ankara, 21/4/1920

Ankara’ya acele tezkere

Kolordulara (K.O. 14 Vekâletine)

Firka 61 Kumandanlınına, Refet Beyefendiye,

Bilumum Vilâyata( Bütün  İllere), Müstakil Livalara, Müdafaai Hukuk Heyeti Merkeziyelerine, Belediye Riyasetlerine ( Belediye  Başkanlarına)

1– Kerim olan Allah’ın izniyle (İnşallah) 23 Nisan Cuma günü Cuma namazından sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.


2– Vatanın istiklali, yüce hilafet ve saltanat makamının kurtulması gibi en mühim ve hayatî vazifeleri yerine getirecek olan Büyük Millet Meclisi’nin açılış gününü Cuma’ya denk getirmekle zikrolunan günün mübarekliğinden istifade ve bütün Milletvekilleriyle birlikte Hacı Bayram-i Veli Camii’nde Cuma namazı kılınarak Kur’an’dan ve namazdan feyz alınacaktır.


Namazdan sonra Peygamberimizin sancağı ve sakal-i serifi taşınarak Meclis önüne gidilecektir. Meclis binasına girilmezden önce bir dua yapılacak ve kurban kesilecektir. Bu merasim esnasında, Hacı Bayram-i Veli Camii’nden Meclis binasına kadar Kolordu Kumandanlığına bağlı askerler hususi tertibat alacaklardır.


3– Zikrolunan günün (Cuma günü) kutsiyeti için bugünden itibaren vilayet merkezinde (Ankara’da) vali Beyefendi hazretlerinin organizesi ile hatim (Kur’an-i Kerim’in tamamını okumak) ve Buhari-i şerif (seçme hadisler) okunmasına başlanacak ve hatmi şerifin son kısmı teberrüken (uğur sayılarak) Cuma günü namazdan sonra Meclis binası önünde tamamlanacaktır.


4– Mukaddes ve yaralı vatanımızın her kösesinde ayni şekilde bugünden itibaren Buhari ve Kur’an hatimlerinin indirilmesine başlanılarak Cuma günü ezandan önce minarelerde salavat-i şerife( Yani  sela )  okunacak ve hutbe esnasında halife ve padişahımız hazretlerinin isimleri zikredilirken, padişahlık makamının ve bütün ülkenin bir an evvel kurtulmaları ve saadete kavuşmaları için dualar edilecektir.


Cuma namazının kılınmasından sonra da hatimler bitirilerek vatanın kurtulması, bunun için milletçe gayret gösterilmesinin lüzumu ve Millet Meclisi’nin vereceği vazifeleri yerine getirmenin ehemmiyetiyle ilgili vaazlar verilecektir.


Daha sonra halife ve padişahımızın, din ve devletimizin, vatan ve milletimizin kurtuluşu, selâmeti ve istiklâli için dua edilecektir. Bu dinî ve vatanî merasimin yerine getirilmesinden ve camilerden çıkıldıktan sonra Osmanlı beldelerinin her tarafında, hükümet konağına gelinerek Meclis’in açılışından dolayı resmî kutlamalar yapılacak, tebrikler kabul edilecektir.


Her tarafta Cuma namazından önce münasip şekilde mevlid-i şerif okunacaktır.


5– Bu tebliğin derhal neşredilmesi ve yayılması için her vasıtaya müracaat edilecek ve en hızlı şekilde en ücra köylere, en küçük askerî  birliklere, memleketin bütün teşkilat ve müesseselerine ulaştırılması temin edilecektir. Ayrıca büyük levhalar halinde her tarafa yazılacak ve mümkün olan yerlerde matbaada bastırılıp çoğaltılarak ücretsiz olarak dağıtılacaktır.


6– Cenab-ı  Hakk’tan tam bir muvaffakiyet niyaz olunur.


Heyet-i Temsiliye Namına

Mustafa Kemal”


 Bu  genelge alınır alınmaz yurdun dört bir yanında yediden yetmişe bütün halk heyecanla Cuma namazı  için hazırlık yapmaya başladı. Vilayetlerde, kazalarda, kasabalarda, hatta köylerde hatimler indirilmeye başlandı. Camilerde Buhari-i şerif okundu.


23 Nisan 1920 Cuma günü Cuma'dan önce artik heyecan son haddine ulaşmıştı. Yurdun bütün camilerinde minarelerde salavat-i şerife ( sela)  okunuyordu. Cuma hutbesinde Meclisin o gün açılacağı belirtildi ve istiklal mücadelesinin başladığının ilk işareti verildi. Herkes mesajı almıştı.


Cuma namazının ardından okunan hatm-i şeriflerin duaları yapıldı. Daha sonra hükümet konaklarında tebrikleşme merasimi yapıldı. Halkla idareciler kaynaştı.


23 Nisan günü en muhteşem merasim ise Ankara'da yapıldı. Tamim gereğince, Valinin organizesiyle 21 Nisan'dan itibaren Kur'an ve hatim okunmaya başlanmıştı.


Cuma günü namazdan önce ahali sel gibi Hacıbayram Veli Camiine akmaya başlamıstı. Minarelerden okunan salavat-i serife( selalar) , o günkü manevî havayı bütün kâinata duyurur gibiydi.


Camiye Ankara'ya intikal etmiş olan bütün milletvekilleri gelmişti. Hutbede o günün ehemmiyetinden bahsedildi. Namazı müteakip daha önce okunan Kur'an-i Kerim, hatimlerinin duası yapıldı. Buhari-i şerif okunması ise Meclis'e bırakıldı.


Namazdan sonra sancak çıkarıldı ve kafilenin önüne geçirildi. Bu arada sancağın yaıinda, Sinop Mebusu Hoca Abdullah Efendi, üzerine yeşil örtü açılmış bir rahlenin üzerinde Kuran-i Kerim ve sakal-i şerif taşımaktaydı. Rahleyi yarı yoldan sonra Meclis'e kadar taşımak üzere Yozgat Mebusu Müftü Hulusi Efendi almıştı. (TBMM Zabıt Ceridesi, c. 1/1; Millî Mücadelede Din Adamları, c.2/194)


Yol boyunca devamlı tekbirler getiriliyordu. Bu şekilde Meclis binası önüne gelindi. Burada kurbanlar kesildi. Daha sonra Bursa Mebusu Hoca Fehmi Efendi dua etti. Bu duaya bütün milletvekilleri ve halk heyecanlı bir şekilde "amin" diyorlardı.


Meclis'te herkes yerini aldıktan sonra yine hocaların bir kısmı hep bir ağızdan nakarat halinde dua ve ayetler okuyorlar, bir kısmı da Buhari-i şerif kıraatında  bulunuyorlardı.


Bu arada Hacı Bayram Veli Türbesinden alınan sancak ve rahle üzerinde getirilen Kur'an-i Kerim ile Peygamber Efendimizin (a.s.m.) sakal-ı  şerifi de kürsüye konmuştu. (a.g.e./194)


Bu merasimlerin ardından çalışmalara başlandı. Başkanlık divani seçildi. Reisliğe Mustafa Kemal Pasa, reis vekilliklerine ise Mevlevi Postnişini Abdülhalim Efendi ile Hacı Bektaş Çelebisi Cemaleddin Efendi seçilmişti.


Görüldüğü  gibi  sela  sadece  ölüm  ilanı  ya  da  Cuma  namazına  davet  anlamını  taşımıyordu  ama  tarihimizden bihaber olduğumuz için  mi  desem  yoksa tamamen  başka  sebeplerle  mi  desem  bilemiyorum  23  Nisan  1920 de  bu  ülke  toprakları  üzerinde yaşayan  hiç  kimseyi  rahatsız  etmeyen  sela  15  Temmuz  2016 yı  16  Temmuz  2016 ya  bağlayan  gece  bazılarını  rahatsız  etti.


 Her  neyse. Ben  yakın  tarihimizdeki  olağanüstü  durumlarda  okunan  üç  selanın  öyküsünü  yazdım.  Yorumu  okuyuculara  bırakıyorum.

 

RESİMLER:

1-Cihad-ı  Ekber  Fetvası ( Zamanın  Donanma  Gazetesinde yayınlanmış  haliyle)
2- Cihad-ı  Ekber  fetvasının  İstanbul- Fatih  Camiinde  fetva  emini  Ali Haydar  Efendi  tarafından  okunması.
3- Cihat  ilanı
4- Cihat  Fetvasından  sonra  bastırılan  kartpostallar
5- Bir  Alman  Gazetesinde  Cihadın  ilanı.
6-Cihat  Fetvası  madalyonları.
7- Almanlar  tarafından  bastırılan  ve Müslüman  ülkelerde  dağıtılan  Cihat  adlı  gazete.
8- Atatürk’ün  21  Nisan 1920 de  bütün  illere  telgraf olarak   gönderdiği  genelgenin  metni.

 

( 15 Temmuz 2016 Da Okunan Selalar Benzer Amaçlarla Başka Tarihlerde De O başlıklı yazı Sami Biber tarafından 14.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.