İnsanlık, vicdan yok olmak
üzere, merhamet ve sağduyu rafa kaldırılmış artık. Uçaktan o bombaları
salladığında bazen Rus uçakları, bazen Beşer'in uçakları, bazen baba yarısı
olmayan amcanın, Sam Amcanın uçakları, aşağıda insan mı var, çocuk mu var,
yemek mi yiyorlar, kaçıyorlar mı, sokakta oynayan bebeler mi var hiç bir önemi
yok onlar için. Bağdat'ı, Kabili, Grozni'yi nasıl yıktılarsa, Vietnam'ı,
Koreyi Irak'ı nasıl yerle bir ettiler ise, nasıl yeni silahlarını, bombalarını
denediler ise yaptıkları olaylar ve yaşanılanlar/yaşatılanlar mazlumlara hep
aynı... O Yüce Nebi Hazreti Muhammed sav.'in dediği gibi ''Küfür tek
millettir.''Yüce Allah'da ayetinde "Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler
ve ne de Hristiyanlar asla senden razı olmazlar." (Bakara-120) buyurmaktadır.
Neden savaşların büyük çoğunluğu Müslüman coğrafyalarında hiç düşündünüz mü?
Küfür ile imanın mücadelesi bu aslında, kıyamete kadar da sürecek gibi
görünüyor...
Savaştan önce 1.700.000 e yakın nüfusu olan Suriye'nin bu
ikinci büyük şehri Halep, şimdilerde açlık, yoksulluk, yıkım ve salgın
hastalıklar ile kıyasıya bir mücadele içinde ölmemeye, ayakta kalmaya
çalışıyor. Şehirler ölür mü diyeceksiniz? Ölür hem de nasıl ölür, insanlık ve
insan yok oldu mu şehir de yok olur, şehirde ki kediler de, köpeklerde,
kuşlarda, komşuluk da ölür, şehirde ki türkülerde ölür. Ah o ölen masum
bebekler, yüzleri ciğerleri, elleri, ayakları yanan o masum yavrucaklar. Gözyaşları
ile yıkıyor ana babaları onları artık kefenlere sarmadan önce... Dileyelim ki o
gözyaşları, akıtılan o kanlı yaşlar gün gelip zalimleri de bir çırpıda boğsun
mahvetsin, inanıyoruz ki mahvedecek. Allah'ın adaleti mutlaka gün gelecek
zalimlere de erişecek hiç kuşkunuz olmasın...
O güzelim Halep, o masal şehrinin şimdilerde nüfusu, eski
rakamların çok gerisinde kalmış, yaklaşık olarak söyleyecek olursak 350.000 e
kadar düşmüş durumda. İnsanların çoğu da yiyecek bir lokma ekmeğe bile muhtaç,
bırakın elektriği ve suyu, karınlarını bile doyuramıyorlar. Haliyle çok zor
şartlarda yaşayan bu insanlar salgın hastalıklarında en büyük hedefi durumunda,
aylardır yıkanamıyorlar. Utanmaz, sıkılmaz bir şekilde hastaneleri bile
bombalıyorlar alçaklar, içinde zerre Allah korkusu olmayan yaratıklar.
Bir zamanlar oralara pasaportsuz, vizesiz gidildiğini bile
biliyoruz. Muhalif güçler Halep'in Esad Rejimine mezar olacağını ve buradan da
ta başkent Şam'a kadar uzanacaklarını söyleseler de, savaşın kısa zamanda
sonuçlanacağına dair bir belirti, bir işaret şimdilik mümkün görünmüyor. Ah
Halep mahzun Halep, yüreği yaralı Halep, bizim de yüreğimizde fırtınalar
kopuyor, uçaklar evlerine ve sokaklarına bombalar yağdırdıkça, o bombalar bizim
de yüreğimizde ve beynimizde patlıyor. Lanet ediyoruz yaşananlara, lanet
ediyoruz seni bu hale düşürenlere, çocuklarına acımasızca kıyanlara, yüreğinde
insan sevgisi taşımayanlara.
Yeni icat ettikleri silahlarını denemek için kimseden izin
almayan süper güçler ve onlara hizmet eden, yaltaklanan aveneleri büyük bir
insanlık suçu işlediklerinin farkında değiller belki. Onlar için savaşların
olduğu yerler silahların denendiği, test edildiği bir laboratuvar hükmünde. Ölen
bir insan ya da binlerce insan, hiç önemli değil... ''Dünyanın en eski ve en
büyük kalelerinden biri sayılan, 1986'dan beri UNESCO Dünya Miras Listesindeki
Antik Halep Şehri'nin parçası olan Halep Kalesi iç savaş çatışmaları sonucunda
yıkıldı.'' Yerle bir olan mekanlardan birisi de Tarihi Halep Çarşısı... Yine
tarihi bir özelliğe sahip olan Emevi Camisi... Bunlar yıkılan yerlerin sadece
küçük bir kısmı. Daha ne değerler, ne güzellikler yıkıldı kim bilir. Kısaca
Halep kan ağlıyor kan. Biz de yüreğimize akıtıyoruz gözyaşlarımızı, yaşananlara
kayıtsız kalamıyoruz. Allah yar ve yardımcısı olsun tez zamanda orada ki
kardeşlerimizin de... Dualarımız var Yaratana, mazlumların ahını yerde bırakma
Allah'ım. Alçaklara Kahhar ismi celili ile muamele et ki bilsinler onlarda
gerçek hüküm sahibinin kim olduğunu. Şu hüzün dolu günlerde hepinize en derin
sevgi ve saygılar yine...