Makale / Eleştri Makaleleri

Eklenme Tarihi : 5.05.2017
Okunma Sayısı : 3569
Yorum Sayısı : 6
Günün Yazısı

Bu Yazı 6.05.2017 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.


Bestesi  Amir  Ateş'e  ait olan bu  Muhayyer  Kürdî  makamındaki  şarkıyı  Türkiye'de  bilmeyen yoktur  sanırım.  

Bu  gün  işte  bu  şarkının  hikayesi  ile  başlayıp  devam  edeceğim  dudaklar  üzerine muhabbetimize.

''Bir  kızıl  goncaya  benzer  dudağın''  diye  başlayan  şarkının  sözleri  tam  olarak  şöyledir:


Bir kızıl goncaya benzer dudağın
Açılan tek gülüsün sen bu bağın
Kurulur kalplere sevda otağın
Kimbilir hangi gönüldür durağın

Her gören göğsüme taksam seni der
Kimi ateş gibi yaktın beni der
Kimi billur bakışından söz eder
Kimbilir hangi gönüldür durağın.


Bu  şarkıyı dinlerken  pek  çoğumuz  gonca  gibi  dudakları  olan  ve  aşkı  ile   erkek  milletini yakan   çok  güzel  bir  kız  tahayyül  ederiz.  Mesela  dudak  deyince  akla  ilk  gelen  isimlerden  Angelina  Joly,  ya  da  Türkiye'de  Türkan  Şoray  gibi.  Ama  ilginçtir  ki  bu  şarkının  söz  yazarı  Melek  Hiç  adında  bir  kadındır.  Yani  şarkı kızıl  dudakları  olan  bir  hatun  için  yazılmamıştır.  Peki  bir  erkek  için  mi  yazılmıştır?  Evet...Bir  erkek  için  yazılmıştır  ama erkek  olduğu  için  yazılmamıştır.  O  erkek  gül  ile  özdeşleştirildiği  için  yazılmıştır.  Daha  açık  konuşmak  gerekirse  bu  şarkının  sözleri  Peygamberimiz  Muhammed  Mustafa'ya (S.A.S) ithafen  yazılmıştır.

Ancak,  dudaklar  üzerine  yazılan  tek  şiir  ya  da  beste  bu  değildir  elbette.  Mesela  sözleri  Vecdi  Bingöl'e,  bestesi  Sadettin  kaynak'a  ait  olan  Muhayyer  Kürdî  makamındaki  ''  O  dudaklar  yine,  yine  yaz  geldi  de,  bülbülleşiyor''  Diye  başlayan  şarkıda  söz  konusu  edilen  dudaklar  elbetteki  kadın dudaklarıdır. 

Neşe  Karaböcek  

''Bir öptüm bir öptüm 
Bir daha öptüm 
Kimseler görmedi öpüştüğümüzü 
Yağmurdan başka 
İki gözüm çıksın ''

Derken babasının  elini,  ya  da  çocuğunun  yanağını öpmekten  bahsetmemektedir.  

Neşet  Ertaş'ın  ''şekerler  ezdiği  şirin  lebler'' de  üstünde  iki  karış  bıyık  olan  dudaklar  değildir  elbette.

Bir  kantoda  dudaklardan  ''  Dalbastı  kirazı  gibi  dudağın''  Diye  bahsedilirken  bir   Güneydoğu  Anadolu Türküsünde  ''  başında  puşan  gurban,  dudağın  dişen  gurban''  denilmektedir.

Yani  efendim  kurban  olunacak  kadar  önemlidir  dudaklar. Tabii  ki  kadın  dudakları..

Dudaklar  bu  derece  önemli  olunca  da  kapitalist  dünya  düzeninin  dudaklarla  ilgilenmemesi  düşünülemez  elbette.  Hatta  bırakın  kapitalist  dünya  düzenini,  henüz  insanoğlunun  mağara  duvarlarına  resimler  çizdiği  dönemlerde  bile  kadın  milleti  dudaklarını  daha  güzel  ve  çekici  gösterebilmek  için  çeşitli  yollara  başvurmuştur  ki  bu  yollardan  bol  bol  vişne  ve  kiraz  yemek  günümüzde  bile  zaman  zaman  başvurulan  bir  yöntem  olmuştur.

Ancak,  dediğim  gibi  kapitalist  sömürü  düzeni  ile  birlikte  dudaklar  artık  teknolojinin  onlara  sunduğu  rujdan  parlatıcılara,  nemlendiricilere  kadar  yeni  ürünlerle  karşılaşmışlar  ve  kozmetik  denen  bir  sektör  dünyanın  en  çok  para  kazandıran  ya  da  en  çok  para  harcanan  sektörü  haline  gelmiştir.

Bu  öylesine  bir  sektördür  ki  işte  bu  sektöre  plastık  ambalaj  sağlayan  bir  firmada  ustabaşı  olarak   çalışan  kardeşimin  anlattıkları  beni  hayretler  içinde  bırakmıştır  hep.  Çünkü  fabrikalarından  en  fazla  ihracat,  sıkı  durun...İran'a  yapılmaktadır.  Evet..Her  gün binlerce  kutu  ruj,  rimel,  maskara,  eye-liner,  deep-liner,  fondoten ve  sair  makyaj  malzemesi  kutusu  İran'a  ihraç  edilmek  üzere  basılır. Başlarını  açtıklarında  en  şiddetli cezalara  uğratılan  İran'lı  kadınlar  dudaklarını  boyama  konusunda  Amerika,  Asya,  Amasya, Tosya'yı  sollamış  vaziyettedirler.

Marka  marka  isimlerini  yazarak  raklam  yapmayalım  ama  şöyle  bir  kozmetik  ürünlerinin  adlarını  ve  markalarını  saymaya  kalksak  sanırım  bu  sayfalar  yeterli  olmayacaktır.

Ancak,  gelişen  teknoloji  ile  birlikte  dudakları  sadece  boya,  parlatıcılar,  nemlendiriclerle  daha  dolgun,  daha  çekici  yapmak  bazı  kadınları  kesmez.  Daha  doğrusu  vahşi  kapitalizm  kadın kısmına ninemin  kırk  yıllık  lastik  ayakkabısını ,  anamın  kırk  yıllık  şalvarını,  fukaramın  kırk  yıllık  yırtık  kotunu  moda  diye  yutturduysa  aynı  şekilde  kadın  milletinin  bir  kısmına  da  dudakları  konusunda  silikonu  yutturdu.

Silikonlu  dudak  deyince  benim  aklıma  ilk  gelen tabii  ki  Ajda  Pekkan  olur. Sonra  Sezen  Aksu.  Sonra  Emel  Sayın...Maalesef  şu  andaki  halleri  Lebdeğmez  atışması  yapan  aşıklar  gibidir.  İki  dudaklarını  bir araya  getirmeleri  mümkün değildir.  Ve  bu  arada yine  silikonlu  dudak,  silikonlu  meme  deyince  ilk  akla  gelenlerden  biri  de  Adnan  Hoca'nın  kedicikleridr  ki  o  kızlara  çok  acırım.  Bilmem  hiç  videolarını  gördünüz  mü.  O  kızlarda  görüntü  var  ama ruh  yok.  Her  birisi  robot  gibi.   Sıkılıp suyu  alındıktan  sonra  posa  olmuş  limonlar  gibiler.

Her  neyse...İşte  bu  silikon  denen  şeyin  son  kurbanlarından  birisi  de  maalesef  bir  hemşire.

Şaşırmamak  ve  ''  Yuh  yani.  Hemşire  de  bunu  yaparsa  ''  dememek  elde  değil.

Yanlış  anlaşılmasın.  Bir  hemşireye  dudaklarına  silikon  yaptırdığı  için  yuh  demiyorum.  Bu  silikon  işlemini  internette  tanıştığı  ve  kendisini  estetik  uzmanı  diye  tanıtan  birine  hem  de  klınikte  değil  bir  evde  yaptırmış  olması  sebebiyle  yuh  diyorum.

Adana  Çukurova  Üniversitesi  Balcalı  Eğitim  ve  Araştırma  hastanesi  gibi  saygın  bir  hastanede  hemşirelik yapacaksın,  başka  insanların  sağlığına  kavuşması  için  uğraş  vereceksin  ama  söz  konusu kendi  sağlığın  olunca  böyle  salakça  bir  yola  başvuracaksın.

Hem  neden?  O  dudaklar  ille  de  bir operasyon  görmek  zorunda?  Yarık  mı?  Yırtık  mı?  Çok  mu  küçük?  Çok  mu  büyük?  Hayır... İşin  aslına  bakacak  olursanız  hemşire  kızımızın  dudakları  oldukça  da  güzel.  Yani  hiç  bir  estetik  operasyona  ihtiyacı  yok.  Eee  o  halde  niçin  yaptırıyor  böyle  bir  operasyonu?  Daha  dolgun  ve  çekici  dudaklara  sahip  olmak  için elbette.  Kendisini  böyle  daha  iyi  hissedecek.

Peki  sonuç:

Hemşire  kızımız  önce  500 Tl  ye kendisine  geçici  dolgu  yaptırıyor.  Aslında  aklı  başında  bir  insan  500 Tl  ye  böyle  bir  operasyonun  olamayacağı  konusunda  uyanık  olmalı  ama  maalesef...

Geçici  dolgu  bir  hafta  sonra  eriyince  bu  sefer  1000  Tl  verip  kalıcı  silikon  dolgu  yaptırıyor  aynı  üçkağıtçıya. Ancak  bu  kalıcı  silikon  dolgu  yapıldıktan  yarım  saat  sonra  kızımızın  dudakları şişmeye  başlıyor.Operatör(!)  ''  Normaldir.  Bir  iki  saat  sürer  bu''  Filan  diyor  ve   eve  gönderiyor  ama  gece  dudaklar  daha  da  şişiyor  ve resmen  yanmaya  başlıyor.  Kızımız  durumu  operatörüne  bildirince  de  ''Enfeksiyon  kapmışsın.  Bu beni  aşar.  hastaneye  git''  Cevabını  alıyor.

Sonra?

Sonra  kızcağız  kendi çalıştığı  hastaneye  yattı.  Ancak,  asıl  mesleğinin  kuaförlük olduğu  öğrenilen  bay  operatör(!)  hemşire  kızımızın  dudaklarını  hangi  madde  ile  doldurduğunu  söylemediği  için  henüz  kızımıza  kendi   çalıştığı  hastanede  bir  müdahale  yapılamamış.  Daha  da  kötüsü  dudaklarını  tamamen  kaybetme  riski  oldukça  fazlaymış.


Velhasılıkelam    yaz  geliyor  ama  bahsettiğim  hemşire  kızımızın  dudakları için  '' O  dudaklar yine, yine  yaz  geldi  de,  bülbülleşiyor''  Diyemeyeceğiz.  Onun  için  Allahtan  şifa  dilerken  Allah'ın  verdiğini  -  zaruri  sebepler  olmadıkça-  değiştirmeye  kalkanlar  için  ''Dimyata  pirince giderken  evdeki  bulgurdan  olmayın''  Diyeceğiz.

Aşık  Veysel  ile  noktalayalım  mı?

Güzelliğin on  para etmez.
Şu  bendeki  aşk  olmasa
Eğlenecek  yer bulaman.
Gönlümdeki  köşk  olmasa.

Şu  bendeki  aşk  olmasa  on para  bile  etmeyecek  bir  güzellik  için  değer  mi?  

( Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 5.05.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.