Şiirin hikayesi:
Yazmak gerçekten de eşsiz bir rutin,
bir kehanet belki de ve bir sonraki satırı tahmin dahi edemediğimiz.
Bu, gerçekten de yürek işçiliği bu
yüzden yürekte ve zihinde ne ise kayıtlı, bir bir gün yüzüne çıkıyor aslında
çıkmalı da.
Olmuyor yazmadan olmuyor. Azıcık ara
verdim hatta bitirmiştim kendimce.
Asla iyiyim, deme hakkım yok ki
olmamalı da işte bu yüzden en çok kendimi ve yazdıklarımı sorguluyorum zira
bilginin ve duyguların sunumu yine sonsuzluğun minvalinde.
Mademki yeterli değilim
yetinmemeliyim yazdıklarımla ve okuduklarımla zira aşkın pençesinde bir rüya
görmek yazma aşkı üstelik durmaksızın tecelli eden en aykırı şarkı iken
satırlara döşediğim.
Zamansızlığı rötuşluyorum amansız bir
düş’ün pençesinde…
Düş özürlü olmayı dilerdim öncesinde,
Kayıp bir sandal misali
Her imgem çıkmışken ayyuka,
Sezilerin ritminde bağnaz bir güfte
olmak adına mı olmalı
Yoksa tüm serzeniş?
Yine vakıf olduğum tanrısal bir
dokunuşu nasiplenmek
Bazı bazı mil çektiğim ömrün kaygan
gözlerine:
Kaykılmışlığım gün gibi aşikâr,
Yaraların da yaren bildiği bir güce
emsal şu yalnızlığım:
Arıttığım gölgelerde nasiplendiğim
bir gün nazarında
Gümbürtüye giden ölümlü sevdalarım…
Hırkasını giyindim yine
Terennüm yüklü miladımın da öncesi
Doğmamamışlığımla rest çektiğim
bilinmezin
Kaypak siluetinde
Bir fani tadında mı olmalı sevda?
Bir gün var bir gün yokmuşçasına,
Hele ki sivrilen yetilerimin girizgâhında
Bir de üstünü örttüğüm güncemde saklı
tuttuğum
Meşrebi yitik peşrevi şiirin,
Sandığımdan da öte sanrıların olmazsa
oluru
Pekişen bir hüviyet yine müzmin
hüznün de
En aykırı müridi
Üstelik bir gölge kadar
kayıtsızlıktan almışken payını
Hatta ve hatta devinen rotasında
Dinginliğin de özleminde
Dirilmeyi temenni ettiğim bakir bir
yürekte
Saf tutmak adına
En aykırı aşkı kayıp belleyip de
Kaybolmaların tadında nice gel-git
Hani olur da;
Bir gün biter bu özlem…