Bir yerlere ait olma güdüsü ya da
saklı tuttuklarımızı paylaşmak adına.
Neyin neyden ötürü ve sebepsiz bir
sunuma da haiz olduğu tıpkı duygular ve hayat gibi.
Zaman öteliyor belki de insan insanı
mimliyor derken özlüyor derken sorup sorguluyor ama saklı olan yine benliğin
benliği fethi.
Kayıtsız olsak da zaman zaman hatta
sevme özürlü belki de nifak sokulan yine yaşama sevincimizin benliğe dokunduğu
o kesişme noktası.
Duygular çok devingen bir mahiyette
ve bazen adlandıramıyoruz bu kez kendimize yükleniyoruz ya da karşımızdaki
duvara toslayıp başa sarıyoruz aynı filmi işte yazılmamış romanımız.
Ne tuhaf oysa.
Çok da ayrımcı belki de hayatı dünle
sorgulayıp yarına taşıma gayretimizin de güme gittiği.
Bir sure belki de yazmadığımız her
şiir ve gitmediğimiz her şehir.
Şehirler ki kayıp kıtaların kayıp
ahvali hatta yoksun bırakıldığımızın da sancısı tün devingen ritüelin bir
ikilem nazarında görücüye çıktığı.
Sunumunda belki de kaçış
bellediğimiz.
Belki deyip de devamını
getiremediğimiz.
Devamı olsa ne olacak ki, demeden
ötesini rötuşladığımız bir sancı mı yoksa içliğin hiçlikle kıyası?
Derken zaman aşımına uğrayan
kaygılarımız ve ayıplarımız ve özür bilip sustuğumuz; susup özür dilediğimiz ya
da bağıra çağıra özür sunmaktan yoksun bir özne tadındayken aklımızın
ıslahevinde kayıp o reşit sancı?
Sancılar hep ama hep var olma
kaygısına yoksun bir imge tadında dokunduğumuz ya da toz konduramadığımız egoda
saklı ben-merkezli bir deyişten öteye de gidemediğimiz.
Biz ki sancağı kayıp bir milat.
Biz ki özrü kabahatinden büyük.
Demlendikçe dem vurduğumuz;
derledikçe susma kaygısından öte bir de telaşın ikilem yüklü ruhuna kayıtsız
bir dokunuşla kalburüstü bir sitem iken yine dokunduğumuz ama ilişmekten yana
da kaygılı.
Sebepsiz olsa da suretinde bir
yanılgı; suretsiz olsa da surelerinde onca kaybın bir eşkâl peşinde.
Zaman ve mekân özürlü olmak belki de
hayatın sarmalında öykündüğümüz bir rotaya da kayıtsız kalmamak tıpkı yazmaktan
ötesi yoksunluktur minvalinde reşit bir aşka yelken açmak hele ki marazi bir
farkındalık iken çalmaktan imtina ettiğimiz ama çalınmasına da göz
yumamadığımız tıpkı yazmanın yaşamakla tokalaştığı onca satır…
Mademki sevgi insanı birliğe,
bencillik de yalnızlığa götürüyor...
Kelimelerin sevgi ile buluştuğu yazma
güdüsüne eşlik ederken yaşama sevincim, selam olsun aşkın sunumunda bizler
ölümlü bir imge tadında sahiplenirken hayatı...