Kınayı  müteakiben  takur  Baharat  hemen  düğüne  geçmişti.  Her  ne  kadar  kızı Meera'ya  çok  öfkeli  olsa  da  neticede  o  bir  takurdu  ve  bir  takur  öyle  tamtakır  kuru  bakır  bir  düğün  yapamazdı.   Hint  Halk  Müziği  Dans  ve  Gösteri  grubunu  çağırmıştı.

Hint Halk  Müziği  Dans  ve  gösteri Topluluğu,  meydana  gelir  gelmez  acayip  bir  dansa  başladı.  Dansın  acayipliğinin  yanında  dans  ederken söylenen  şarkıda  da  herhangi  bir  mantık  yoktu.  Dahası  bu  sözlerin  hangi  lisana  ait  olduğu  bu  düğünden  sonraki on  beş  yıl  içinde de  hâla  çözülememişti.  

Evet,  bu  acayip  dansın  adı  Kolbastıydı  ve  sözleri  aynen  şöyleydi:


Arafilli Farozli Arafilli Farozli Mahallenun Mastisi Mahallenun Mastisi 
Oynayalum Uşaklar Oynayalum Uşaklar Trabzon Kolbastisi Trabzon Kolbastisi 
Üçtür Beştir Kızlar hoştur Dünya Boştur çoştur çoştur çoştur çoştur çoştur 

Hoptek Hoptek Oynayalım Bir Oyana Bir buyana sallayalım 
Kolbastıyla Uşaklar Kolbastıyla Bu uşaklar Hep Beraber çoşalım 

Değirmendere taksim Değirmendere Taksim Yeni Cuma Ganitam Yeni Cuma Ganitam 
Boztepe Uzun kumli 18 lik manitam 18 lik Manitam 
Üçtür Beştir Kızlar hoştur Dünya Boştur çoştur çoştur çoştur çoştur çoştur 

Hoptek Hoptek Oynayalım Bir Oyana Bir buyana sallayalım 
Kolbastıyla Uşaklar Kolbastıyla Bu uşaklar Hep Beraber çoşalım 

Arafilli solgani Afarilli solgani ganita yali yali ganita yali yali 
Böyle Güzel gençleri saz çalup oynatmali saz çalıp oynatmali 
Üçtür Beştir Kızlar hoştur Dünya Boştur çoştur çoştur çoştur çoştur çoştur 

Hoptek Hoptek Oynayalım Bir Oyana Bir buyana sallayalım 
Kolbastıyla Uşaklar Kolbastıyla Bu uşaklar Hep Beraber çoşalım.

İçinde  kısmi  olarak  Türkçe  kelimeler  olsa  da  ''Arafilli,  Farozli,  mahallenun  mastisi, ganita,  manita, hoptek, solgani,  yali  yali  gibi  kelime ve  deyimler  hâla  esrarını  korumaktadır.    

İşte  bu  acayip  dans  yapılırken Jalaleddin,  Takur  Baharat'ın  evine  geldi.  Kapıdaki  korumalarla  fena  halde  kapışıp  bir  posta  daha  geberinceye  kadar  dayak  yeyip artık  nefesi  kıçından  almaya  başladığı  anda  aynen  Rambo  misali  doğruldu  ve  kırılmış  yüz  kadar  kemiğine  rağmen  Meera'nın  odasına  doğru  koşmaya  başladı.  Bu  arada  kafasına  inen  iki  kazma,  beş  balta,  sekiz  balyoz  hiç  umurunda  olmadığı  gibi  sırtına  saplanan  elli  civarında  ok,  yetmiş  kadar  hançer  de onu  durduramıyordu.

Son  bir  gayretle  Meera'nın  odasına  girdi.  Niyeti  Takur  Sivay'dan  önce  zifafı  gerçekleştirip  onun  karşısına  geçerek  ''  Naaah  sana Meera. Allahın  kart  zamparası ''  Demekti.  Ama  Meera  göz  yaşları  içinde  ''  Geç  kaldın  Jalaleddin. Takur  Sivay  işi  halletti''  Dedi.  

Oysa  Takur  Sivay'ın  bi  bok  hallettiği  yoktu.  Meera,  sevgilisi  Jalaleddin'i  daha  büyük  belalardan  korumaya  çalışıyordu.  

ADEM-  Abi  adamın  yemediği  darbe  kalmadı.  Bundan  daha  büyük  bela  nasıl  olabilir  ki?
BEN-  Ah  Adem  ahhh.  Sen  bilmezsin  bu  Hint  filmlerini.  İnan  bana  şuraya  kadar  yazdıklarım  hava  civa.  Adamın  üzerine  meteor  bile  düşebilir  Hint  filmlerinde.  Her  şey  mümkündür.

Neyse  efendim,  Meera  ''  Takur  Sivay  işi  bitirdi ''  Deyince  Jalaladdin  derhal  Ferdi  moduna  geçti  ve  dans  ekibiyle  başladı  artık.

Yüzüme bakacak yüzün kalmamış
Doğru bir kelime sözün kalmamış
Aklını fikrini yalan bürümüş
Sen de mi Meera, sen de mi Meera

Karaya ak denilir mi
Ama'ya bak denilir mi 
Sevene bırak denilir mi
Sen de mi Meera

Haksızlık edene isyan ederdin
İnsanlık bu değil,  bu  değil  derdin
Sonunda darbeyi kendin indirdin
Sen de mi Meera, sen de mi Meera. 

Jalaladdin  artık  orada  bir  saniye  bile  duramazdı.  Derhal  avuç  avuç  kum  yemek  üzere  çöllere  doğru  koşmaya  başladı. Yalnız  yediği  dayaklar  yüzünden  feleği  şaşmış  olduğundan  çöl  zannederek  kendisini  bir  kum  ocağına  attı  ve  başladı  kumları  yemeye.  Söylemeye  hacet  yok.  Bir  ton  sopa  da  hafriyatçılardan  yedi.  Artık  tamamen  insan  görüntüsünden  çıkmış,  resmen  jöleye dönmüştü  zavallım. 

Bu  arada  Hadjı  Moj-Ella  Prakash  ve  Don  Samhi  Barbarghi  de  düğünün  yapıldığı  köye  geldiler.  Ancak  Jalaleddin  ortalıkta  yoktu.  

Moj-Ella  Prakash  ''  Oğlum  nerde  ulan  gavat?''  Deyip  arkasından  tevbe  istiğfar  çektikten  sonra  Takur  Baharat'a  yarım  saat  ıspanaklı  böreğin  nasıl  yapılacağını, bir  saat  kadar Hindistan  tarihini  anlattı.  Ancak  sağlıklı  beslenmede  etin  ne  derece  yararlı  olduğu  üzerine  konferansa  başlayınca  kızılca  kıyamet  koptu  gari.  ''  Herşeye  eyvallah  da  sen  nasıl  olur  da  bir   Hindu'ya  et  yemekten  bahsedersin  bre  kadın''  Diyen  Takur  Baharat,  Moj-  Ella  Prakash'ın  üzerine  yürüdü.  E  haliyle  bu  durumda  Don  Samhi  Barbarghi  de  ''  Allah  Allahhh.  Baş  üryan,  sine  püryan,  kılıç  al  kan.  Bu  meydanda  nice  başlar  kesilir  hiç  olmaz  soran ''  Diyerek  daldı.

Onlar  böyle  birbirlerini  yerlerken    hafriyatçılardan da  bir  ton  dayak  yemiş  olan  Jalaaddin  tekrar  Meera'nın  evine  doğru  koşmaya  başladı. Koşarken  derede çamaşır tokaçlayan   yarı  çıplak kadınların  arasına  daldığı  için  bir  ton  sopa  da  onlardan  yedi.  Çamaşırcı  kadınlar  Jalaladdin'i  iyice  tokaçladılar.

 Aynı  anda  Meera  da  Jalaladdin'e  ''  Takur  Sivay  işi  bitirdi''  dediğinden  dolayı  çok  pişmanlık  içinde  hüngürdemekteydi. 

Jalaladdin  ''Her  ne  olmuşsa  olmuş.  Ben  meramımı    ve  Meera'mı  almadan  buradan  gitmeyeceğim''  Diyerek  son  bir  kez  şansını  denemek  üzere  boynu  bükük  bir  vaziyette Meeranın  kapısına  dayandı.  Meera  karşında  aşkı  yüzünden  bunca eziyete  katlanmış  bir  mecnun  durmasına  rağmen onu  son  bir  sınava  daha  tabi  tutmak  istedi   ve  her  ikisinin  dans  grupları  başladılar dans eşliğinde  bir  türküye:

Meera  sordu: 

Ben bir avuç darı olup
Yere dökülecek olsam
Goy beni nice neylersin balam
Sen beni nice neylersin

Jalaladdin  cevap  verdi:

Sen bir avuç darı olup
Yere serpilecek olsan
Ben bir güzel toyuk olup balam
Seni de yersem ne dersin

Meera  tekrar  sordu:

Ben bir güzel ceylan olup
Dağa da çıkacak olsam
Goy beni nice neylersin balam
Sen beni nice neylersin

Jalaladdin  şıkır  şıkır  dans  ederek  cevap  verdi: 

Ben bir güzel avcı olup
Peşine gelecek olsam
Seni de vursam neylersin balam
Seni de vursam neylersin

Meera  ''  Benim sorularıma  soruyla  cevap  verme ''  Diye  çıkıştıktan  sonra  bir  soru  daha  sordu:

Ben bir güzel elma olup
Sandığa girecek olsam
Goy beni nice neylersin balam
Sen beni nice neylersin.

Jalaladdin  bu  sefer  de  soruya  soruyla  cevap  verdi  maalesef.

Ben bir güzel açar olup
Sandığı açacak olsam
Seni de yersem neylersin balam
Seni de yersem neylersin.

Meera  artık  dayanamadı.  sinsi  bir  kırıtmayla  Jalaladdin'e  yaklaştı  ve  ''  Ye  beni  Jalal'im  ye ''  Dedi.  Jalaleddin'in  ise  değil Meera'yı  bir  tas  muhallebi  yiyecek  hali  bile  kalmamıştı.  Ancak  annesi  Moj-Ella  Prakash,  oğlunun  nasıl  bir  dayak  yediğini  bildiği  için  onun  güçlenmesi  amacıyla  yanında  bir  güveç  dolusu  paça  getirmişti.  

Don  Barbarghi  ve  adamları  nasılsa  Takur  Baharat  ve  Takur  Sivay'ın  adamlarını  ince  eleklerde  eliyorlardı.  Moj-Ella  Praksh  hemen  oğlunun  yanına  gitti  ve  bir  güveç  paçayı  yemesi  için güvecin  üstündeki  keçe  örtüyü  açtığı  anda  dehşetle  bağırdı

Her  zaman  yanında  taşıdığı  kadisi  Miyav -Ji, bir  güveç  paçayı  mideye indirmişti.

Moj-Ella  Praksah,  ve  kedisi  Miyav-Ji,  dans  ekiplerini  toplayıp  başladılar dans  ve  türküye:

Tandıra koydum paçayı
Üstüne örttüm keçeyi
Yedi bir güveç paçayı
Ev yıkanın kedisi

Kedi değil bu bir hışım
Allaha kaldı işim
Şimdi gelir er kişim
Ev yıkanın kedisi

O rafa koydum kaldırdı
Bu rafa koydum kaldırdı
Beni kardaşa dövdürdü
Ev yıkanın kedisi


Bu  günlük  yeter  di  mi?  Gerisi  gelecek  bölümde...

RESİM:  

Hadjı  Moj-Ella Prakash'ın   azman  kedisi  Miyav-Ji 

( Türk Müzikli Hint Filmi ( Meera'nın Güğümleri Kalaylı ) ---4. Bölüm --- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 1.10.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.