En  Büyük  Aşk



Tecrübeli bir öğretmen iseniz sınıfa girdiğiniz anda öğrencilerinizin ruh halini hemen kavrarsınız. Havalarından, duruşlarından, bakışlarından anlarsınız ders dinleme modunda olup olmadıklarını.

O gün sınıfa girdiğimde hiç biri ders dinleme ve derse katılma modunda değildi.

- Çocuklar hangi konuda kalmıştık?
- Hocam bu gün konu işlemesek?
-Bakın çocuklar. Devlet baba bana sınıfa gir boş boş otur diye maaş vermiyor. Konu anlatmasak da bir şeyler yapmamız gerekiyor.
- Hocam bu gün dersi kaynatalım.

Öğrenciler, başka hiç bir öğretmene ’ Dersi kaynatalım’ teklifinde bulunamazlar, kendi çabalarıyla kaynatmaya çalışırlardı. Bana gelince durum farklıydı. Rahatlıkla söyleyebiliyorlardı dersi kaynatmak istediklerini çünkü ben demiştim onlara ’ Dersi kaynatmak istediğiniz takdirde bunu bana açıkça söyleyin ’ diye


- Hımmm tamam bu gün dersi kaynatıyoruz o zaman . Peki ne yapacağız ders yerine?
- Hocam siz hiç aşık oldunuz mu? Mesela hiç bir kızla çıktınız mı?
- Aşık olmuşumdur mutlaka ama öyle çıkma denen şeyi bilmezdik biz. Çıkma diye bir tabir yoktu bizim zamanımızda.
- Bize ilk aşkınızı anlatabilir misiniz?
-Çocuklar! Öğretmenlerin özel hayatlarını öğrencilerine anlatmasına oldum olası gıcık olurum. Sizin bu isteğiniz ise çok özel bir konu. Peki anlaşıldı siz bu gün aşk üzerine konuşmak istiyorsunuz. Aşk üzerine konuşalım mı?
- Evet hocam bu gün aşk üzerine konuşalım.
-Güzel o zaman. Peki para aşkı, vatan aşkı, Allah aşkı, karşı cinsten birine duyulan aşk, hangisinden bahsedelim?
-Hocam bir erkek ve bir kadın arasındaki çekim gücü olan aşktan bahsedin. Ötekileri hiiiiççç karıştırmayın.
-Tamam. O zaman dünyanın en aşık aşığı kim onu tespit edelim bu gün oldu mu?
- Kerem ile Aslı, ya da Ferhat ile Şirin.... Ya hocam bu ikisini ezberledik adeta. Bunları anlatacaksanız biz almayalım.
- Yok yok onları anlatmayacağım
- O zaman Romeo ve Julyet?
- O da Shakespeare ’in uydurduğu bir hayali kahraman. Onu da anlatmayacağım. Size gerçek kişilerden bahsedeceğim.
- Mesela kimden?
- Yavuz Sultan Selim’e ne dersiniz?
- Yavuz Sultan Selim mi? O da mı aşık olmuş?
- Evet..Hem de nasıl...Peki Ridaniye savaşını hatırlayan var mı?

Kitaplar karıştırıldı. Seda

- Hocam 1517 de Memluklerle yapılan savaş.Mısır’ı Feth etmiş Osmanlılar.
-Evet işte o savaş sırasında Yavuz bir gün çadırının direğinde bir yazı gördü: ’ Seven insan neylesin’ Çok şaşırdı ama altına bir cevap yazdı: ’ Hiç durmasın söylesin’. Ertesi gün bir yazı daha: ’ Korkuyorsa neylesin.'' Koca padişah yazdı cevabı: ’ Hiç korkmasın söylesin.'' Sonra merak etti Yavuz, kim bu yazıları yazan? Araştırdı ve buldu. Çadırın temizliğini yapan dünyalar güzeli bir Çerkes kızıydı. Ona aşık oldu padişah ve kendisine aşık olan bu kızı istetti babasından. Ama kızcağızın yüreği dayanamadı bu kadar heyecena ve kalbi durarak öldü. Bunun üzerine Yavuz gibi dünyayı titreten bir padişah günlerce göz yaşı döktü ve şu beyiti yazdı: ''Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan/ Beni bir gözleri ahuya zabun eyledi felek.'' Yani ''Benim pençemin azabından aslanlar bile inlerken Allah beni bir ceylan gözlüye esir eyledi.''Şimdi çocuklar, Yavuz sizce en aşık aşık olabilir mi?
-Kesinlikle olur hocam. Şu beyite baksanıza.
-Hayır olamaz. Çünkü o bir sultandı ve her istediğini rahatlıkla elde edebilirdi. Oysa aşk emek ister değil mi?
- Haklısınız hocam . Peki o zaman kim?
- Hımmmmm... Peki Türkler’in Hindistan'da Kurdukları bir büyük devlet vardı. Adını hatırlayan var mı?

Sururi atıldı.

- Babür devleti hocam.
- Kurucusu?
-Babür Şah?
-Babürden sonrakiler içinde en tanınan hükümdarı?

Kafalar öne eğildi hatırlayamadılar.

- Şah Cihan desem. Aklınıza bir şey geliyor mu?

Kitaplar karıştırılmaya başlandı yine. Burcu:

- Hocam şu Tac- Mahal’i yaptıran sultan. Hani dünyanın bilmem kaçıncı harikası olan Tac- Mahal’i
- Peki Tac-Mahal’in niçin yaptırıldığını biliyor musunuz?


Yine kitaba kafalar gömüldü. Erdinç:

- Eşi Mümtaz Mahal ( Ya da Ercüment Banu ) vefat edince onun üzüntüsünden ve ona olan aşkını sembolleştirmek için yaptırmış bu şaheseri.
- Peki o eserin mimarı kimmiş?
- Mimar Kemalettin ve talebeleri diyor kitapta
-Mimar Kemalettin ve talebeleri de Mimar Sinan’ın talebeleri..Bunu biliyor muydunuz? Her neyse ana konumuza dönelim. Sizce Şah Cihan olabilir mi dünyanın en aşık aşığı? Baksanıza adam eşine olan aşkını ebedileştirmek için nasıl bir anıt yaptırmış.
-Hocam kesinlikle Şah Cihan..
-Hayır o da değil. Madem ki eşine o kadar aşıkmış ne diye kadıncağıza o kadar çok çocuk doğurtturmuş? Biliyor musunuz Mümtaz Sultan on dördüncü çocuğunu doğururken kan kaybından ölmüştür.

Öğrencilerin bir kez daha hayalleri yıkıldı..

- Peki çocuklar Atatürk ve Latife Hanım olabilir mi ?

Konu Atatürk olunca ilgi daha da yoğunlaştı. Mutlaka O dur diye aralarında mırıldandılar. Sevinç:

- Hocam kesinlikle Atatürk ve Latife Hanımdır.
-Maalesef kızım o da değil. Eğer dediğin gibi en büyük aşk o olsaydı evlilikleri bu kadar kısa sürmezdi.
- Hocam Atatürk bile değilse kim o zaman bu en aşık aşık?
-Atatürk’ün çağdaşı bir kral. Bir İngiltere Kralı...Hatırladınız mı size On Kasımda Dolmabahçe Sarayında Atatürk’ün bir İngiliz Kralına verdiği yemekte yaşananları anlatmıştım. Şimdi onu kim tekrar edebilir bana?

Tarık atıldı.

-Hocam hani o yemek esnasında servis yapan asker çorba tasını yere düşürmüştü. Halının üzeri çorba ile sıvanmışken Atatürk de ’ Sayın Kral! Görüyorsunuz bu millet her şeyi yapabiliyor da uşaklık yapmayı beceremiyor. ’ demişti. O kral mı?
- Evet o Kral...Adını hatırladınız mı peki?

Hiç kimse hatırlayamadı.

-8. Edward... İşte dünyanın bana göre en aşık aşığı bu 8.Edward’dır.
- Neden hocam?  8. Edward ne yaptı ki onu dünyanın en büyük aşığı ilan ettiniz?
-Kral 8. Edward , bir Amerikalı kadın şarkıcı olan Wallis Simpson için tahtını terk etmiştir de ondan. Bu büyük aşk Atatürk’ün bile takdirini kazanmıştır. Evet çocuklar, aşk fedakarlık ister, emek ister. Kusura bakmayın ama sizler gibi her hafta yeni bir kişiye ’aşkım ’ diye hitap etmek değildir aşk. Bilmem anlatabildim mi?

Sanırım anlamışlardı. Ama yine çok iyi biliyordum bu gün yanlarında oturdukları sevgilileri yarın başka birinin sevgilisi olacak ve kendileri de başka birilerine ’ aşkım ’ diyeceklerdi. Son noktayı koyayım dedim teneffüs zili çalmadan önce.

- Çocuklar! Siz yine de gerçek aşk nedir diye merak ediyorsanız sizlere Mevlana-ile Şems’i, Aziz Mahmut Hüdai’yi ve İbrahim Ethem’i okumanızı tavsiye ederim.

O gün ’dersi kaynattık’ diye hava atan öğrencilerim acaba benim çaktırmadan ders işlediğimin farkına ne zaman varacaklardı? Kim bilir belki de farkındaydılar ama böylesi daha işlerine geliyordu. Kim bilir?

( En Büyük Aşk başlıklı yazı Sami Biber tarafından 20.04.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.