Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 10.11.2017
Okunma Sayısı : 2153
Yorum Sayısı : 13
Günün Yazısı

Bu Yazı 11.11.2017 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.

Evet,  bu  gün  10  Kasım.  Yani  Cumhuriyetimizin  kurucusu, büyük  önder  Atatürk'ün  ebedi  aleme  göçüşünün  79.  Yıl dönümü.  

Bu  gün  mutlaka  Atatürkle  ilgili  şiirler,  yazılar  pek  çok  edebiyat  platformlarında  okuyucularla buluşacak. Ben  bu  gün  için  her  zamanki  klasik  yazıların  dışına  çıkıp  sizlere  aşık  Atatürk'ü  tanıtayım  biraz  istedim. 

Atatürk'ün  hayatı  da  aşkı  da  maalesef oldukça  hüzünlüdür.  Mesela  Annesi  Zübeyde  Hanım  henüz  14  yaşındayken  evlenmiştir  babası  Ali Rıza  Efendi  ile. Evlendiğinde  takvimler  1871  tarihini  göstermektedir.

Bu  evlilik  maalesef  sadece  on  sekiz  sene  sürmüş  ve  1889  yılında  Ali  Rıza  Efendi  hayata  gözlerini  yummuştur.

İşte  bu  on  sekiz  sene  içinde  Zübeyde  Hanım  altı  çocuk dünyaya  getirmiştir.  Bunlardan  Ahmet  1874 de  doğmuş, 1883 de  ölmüştür. Ömer  1875 de  doğmuş, 1883  de  ölmüştür. Naciye  1889  da  doğmuş,  aynı  sene  ölmüştür. Fatma  1872  de  doğmuş,  1875  de  ölmüştür.  Yani  Mustafa  kemal  Atatürk'ün  kardeşlerinden  sadece  1885  de  yani  kendisinden  dört  sene  sonra  doğan  kardeşi Makbule  hayatta  kalabilmiştir.

Ali  Rıza  Efendinin  ölümünden  sonra  bir  süre  Langaza'da  ağabeyisinin  yanında  kalan  Zübeyde  Hanım,  ağabeyisine  daha  fazla  yük olmamak  için  Selanik  Gümrük  Başmüdürü Ragıp  Efendiyle  evlenmişse  de  onunla  evliliği  de  uzuan  sürmemiş, Balkan  Savaşlarından sonra  ondan  boşanmıştır.

Ancak,  her  ne  kadar  Ragıp  efendiden  boşanmış  olsa  da  onun  erkek  kardeşinin kızı  olan  Fikriye  adeta  Zübeyde  Hanım'ın  elinde büyümüştür.  Çünkü  Fikriye'nin  de  oldukça  çileli bir  hayatı  vardır  ve  hayatta  tutunacağı  Zübeyde  hanım  dışında  bir  dalı yok  gibidir.

Evet, 1897  Yılında  dünyaya  gelen,  yani  Mustafa  Kemal'den  16  yaş  küçük olan  Fikriye  ve  ailesi  Yunan  saldırıları  yüzünden  önce  Larisa'dan  Selanik'e,  oradan  da  İstanbul'a  göç  etmişlerdi.  

İstanbul'a göç  ettiklerinde  önce  annesini,  sonra  babasını,  ve  nihayet  kızkardeşini  kaybeden  Fikriye  için  sığınılacak  ya  da  omuzunu  koyarak  ağlayacağı baş  ancak  amcasının  eski  eşi  Zübeyde    Hanımın  omzu  olabilirdi.  Zira  çocukluk  aşkı  Mustafa  Kemal'in  Annesi  de  İstanbul'a  gelmiş  ve  artık bir  Paşa  olan  oğlunun  I.  Dünya  Savaşından  hemen  sonra  Akaretlerde  satın  aldığı  eve  yerleşmişti.

Fikriye  bu  eve  sık  sık  geliyor  ve  Mustafa  Kemal'i  görüyordu.  Gördükçe  de  ona  olan  aşkı  depreşiyordu.  Öte  taraftan  Mustafa  Kemal  de  Fikriye'ye  karşı  boş  değildi.  Ama  önlerinde  oldukça  önemli  bir  engel  vardı:  Zübeyde  Hanım.

Zübeyde  Hanım,  Fikriye  elinde  büyümüş  olmasına  rağmen  onu  oğlu  Mustafa  Kemal'e  asla  layık  görmüyordu.  Çünkü  Fikriye,  Zübeyde  Hanıma  göre  kaba  ve  görgüsüzdü.

1920  Yılı  ortalarında  Mustafa Kemal  hakkında  Osmanlı  Hükumetince  idam  kararı  verildiğini  öğrenen  Fikriye  hemen  tası  tarağı  toplayıp  Ankara'ya  geçti. Mustafa  Kemal  onu  "Nasıl geçti yolculuğunuz? Çok sıkıntı çektiğiniz muhakkaktır ama gönül ferman dinlemiyor, değil mi çocuk?"  Diyerek  gayet  içtenlikle  karşıladı. 

Fikriye  kısa  süre  içinde  Çankaya  köşkünü  çekip  çevirdi,  herkese  iyilikler  yaparak  saygı  ve  takdir  topladı  ama  bu  mutlu  günleri  uzun  sürmedi.  Çünkü  1922  de  Zübeyde  Hanım da  Ankara'ya  geldi. 

Zübeyde Hanım Ankara'da  bir  süre  kaldı  ama  Ankara  havası  ona  yaramıyordu.  İzmir'e  geçmeye  karar  verdi  ve  İzmir'de  Uşşakizadelerin  kızı Latife  ile  tanıştı.  İşte  bu  kız  tam  aradığı  gelindi.  Hem  güzel,  hem  kültürlü, entelektüel  bir  gelin  adayı...1922  de  İzmir'e  giren  Mustafa  Kemal  de  çalışma  mekanı  olarak  Uşşakizadelerin  köşkünü  seçmiş  ve  latife  hanımı  görerek  oldukça  beğenmişti.

Peki  tüm  bunlar  olurken  Fikriye  nerede?

Annesini  İzmir'de  bırakıp  Ankara'ya  dönen  Mustafa  Kemal,  Ankara'ya  geldiğinde  Fikriye'nin  oldukça  hasta  olduğunu  öğrendi ve  tedavi  olması  için  onu  Almanya'ya  gönderdi.

Bu  arada  sene  1923  oldu.  Zübeyde  Hanım  14  Ocak  1923  de hakkın  rahmetine  kavuştu Latife  Hanımın yaşadığı evde.  Bu  tarihten    on beş  gün  sonra  da  Mustafa  Kemal,  annesinin son  arzusunu yerine  getirerek  Latife  Hanımla  29 Ocak  1923  de  evlendi. 

Mustafa  Kemal  ve  Latife  hanımın evlendiklerini  gazetelerden  okuyan  Fikriye  ilk  fırsatta  yola  çıkarak  Türkiye'ye  geri  döndü. 

Geri  dönmesine  döndü  ama  artık  köşkte  ona  yer  yoktu.  

İşte  bu  noktadan  sonrası  için  maalesef  gerçekler  değil,  rivayetler,  söylentiler  söz  konusudur.

Bir  rivayete  göre  köşke  alınmamasını  hazmedemeyen  Fikriye  kendisini  tabanca  ile  vurarak  intihar  etti.

Bir başka  rivayete  göre  köşkün  merdivenlerinden  geri  dönerken  hemen  orada  vurularak  öldürüldü.  

Sonra?

Sonrasında  mezarı  bile  olmadı.  

Atatürk'ün  yaveri  Salih  Bozok ,  Fikriye'nın  Kuğulu  Park'a  defnedildiğini  söyledi  notlarında .

Yazar  Fatih  Bayhan'a  göre  Fikriye Hanım, bugün üzerinde bankaların bulunduğu Ankara’nın Ulus semtindeki eski mezarlıkta yatıyor.

Gazeteci  Can  Dündar'a  göre  ise  Etnografya Müzesindeki Atatürk heykelinin altında gömülüdür.

21  Mayıs  1924  de  intihar  eden  ya  da  öldürülen  Fikriye'nin  arkasından  ise Mustafa  Kemal  Atatürk  şu  şiiri  yazıyor :


FİKRİYE!

Varsın çeksin bu dimağ, unutmaz seni.
Kimse dolduramadı yürekteki yerini.
Bir kadeh gibi sunmuştun ölümsüz sevgini.
Çaresiz yürek nedendir, bilmedi kadrini.

Terk-i hayat ne der, bilemem amma,
Bir ümmid-i hayaldir buluşmak orada
Dilerim sübut bulur, kanayan yarada.
Aşk-ı muhabbet biter mi cennet-i âlâda.


“İçsem de bir kadeh hayat iksirinden,
Zamansız ayrıldım, bilinsin Fikriye’den.
Bıkmadım ki doyayım o narin ellerinden,
Ümmid-i aşkım saracak seni, cefakâr teninden.”

Mustafa Kemâl 26 Ağustos 1926  sabahı/Çankaya

( Atatürk'den Bir Şiir başlıklı yazı Sami Biber tarafından 10.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.