İnsan kendini bilmişlik evresinde Tanrı'ya duacı kulluktan ileri geçer; ilahi kader içinden kendi kaderini yapma dönemini başlatır. Eylemsiz biçimde kaderine teslim kalan sade kulluktan daha zordur; fakat her zamankinden daha onurlu bir Tanrı’ya yaklaşım kültürü oluşmaya başlar. Bu kültürü verimli yapan bir insan olabilmek için Tanrı’ya korkuyla kul olmak ayrıcalıklı bir özellik olmaktan çıkmaktadır; çünkü görünen odur ki Tanrı kendini bilmiş insana çoktan inanmış ve elçilerini geri çekmiştir… İlahi kader içinden edindiğimiz bilgiyle kendi kaderimizi tasarlama ve somutlaştırma irademiz Tanrı nezdinde yeteri kadar olgunlaşmıştır. Bu iradi sorumluluğun iyilikten ve güzellikten yana başarısı insanı Tanrı’ya yaklaştırır; kaderini kötülük yolunda ilerletense ilahi kaderin ölüm davetine kadar insanlığın eziyeti olacaktır. Eziyet, insanın kendine yaptığı kaderin kusurundandır. Aynı eziyet, kendini bilmiş insanların dirayetli birliğiyle ancak umutlanıp mutlanabilir. İlahi kader elbette ölüm ve ötesidir; ölümden ötesi, kendimize lâyık yaptığımız kaderin şahitliğinde kıyamet günü yargısıdır.


Biz sadece ölümden öncesini düzeltebiliriz. Tanrı’nın sevecen rahmetine sığınıp, gücü yettiğince insanlığı tüm canlara ve cansızlara saygıyla üretip tüketmeye iteleyen herkes aynı değerde ilahi iltifattan payını alacaktır.

*

Muharrem Soyek

( Kendini Bilmenin Ötesi başlıklı yazı M. Soyek tarafından 30.11.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.