Ön sözler öğütlenebilmekte yine sakıncalarını bertaraf edip yüklenmek hayata.

 

Sıra dışı bir dokunuşun tahayyülü ile dımdızlak kaldığınız ya da perde perde yükselen bir sese karşı duyduğunuz çekince…

 

İhya edilesi aslında yoksa ibraz edip de karşılık bulamadığımız mı belli ki nankör insanoğlunun yetinmeyi bilmediğinin de kanıtı.

 

Rotadan sapıp içinize çarptığınız o boşluğun heyula varlığı pek de azımsanacak ölçüde değil hani yoksa ruhani bir farkındalık mı her gördüğünüze inanmayıp içinin taramasını yaptığınız? Adı ne ki bu duygunun? Aforoz edildiğiniz sistemde bir sistematik taarruz belki de beylik bir deyişle, gönül gözünüzün pervazında dokunmanın tecellisi yine yüreklere ve sızan duyguları kâh rahmet kâh şer bilip sakıncalarını da bertaraf edemezken serildiğiniz kurşun gibi ağırlığı yine kelimelerin. Boyutlardan boyut beğenip bir rakımda kavuşmayı beklediğiniz sıra dışı mizacı mutluluğun.

 

Aşırdığım bir cümlenin cahil cesareti.

 

Yangından mal kaçırır gibi özenle dizdiğim cümlecikler ve evet, hepsi de benim himayemde.

 

Ölgün dirayetime atıfta bulunduğum ve bilfiil kendimi sorguladığım…

 

Hangi uzvumsa kayıp… Tanrım, kesinlikle aklımı kaçırdım ben.

 

Ansızın ölüm istemi belli ki sancılı bir doğum ertesi ulaşacağım o mertebe ve doğumunu müjdelerken içimin balyalarında, salya sümük ağlayan bir imge dayanışması.

 

Susup susup patladığım yine sefer tasında hayatın, rehavetle kıvamını tutturmaya çalıştığım o yıl dönümü pastam.

 

Azıcık neşe.

 

Bolca huzur.

 

Ve olmazsa olmazım… elbette, şatafatlı bir hüzün.

 

Dönüp dönüp yine ermeyi dilediğim. Hani ucundan bari aldırsam kırıklarını şu saç diplerinde ömrün artık nasıl bir saç kıransa dünün mahcubiyeti ile satırlara serildiğim.

 

Günden alacaklıyım ne de olsa ömrümü çaldı.

 

Hayatın hangi ara durağı ise belki de kaçırdığım tüm şanslarımı kutsayan iblise Tanrının çelme takacağına inancım.

 

Böğüren bir yeryüzü. Çok çok kalabalık.

 

Gömülen insanlık. Ölsem ne gam!

 

Soyutlandığım o terane işte hem de ıslak kaldırımlarda ben bir balerin zarafetiyle düşme provası yaptığım günün çatısını aktarmaktan imtina ettiğim ne de olsa ara verdiğim bir sükunet belli belirsiz yağmur atıştırırken bildiğim gibi, Şubatın şaşkın seyrinde ben de mevsimsiz aşklarıma bir kulp takıp doğurganlık hakkını evrenin protesto ettiğim…

 

Sivrilen kimlikler… zarar/sızım.

 

Yitip giden hayat hem de en bayat ve takati kalmamış nakaratı ile meleksel dokunuşlarında kuş gibi seken hecelerin peşinde takıldığım.

 

Gün yüzlü ne çok insan.

 

Kömür gözlü sevdam.

 

Ah’lardan ibaret de değil hani.

 

Garipsendiğim kadar da var hem de zıtlıkların birbirine teyakkuzu sonra da olumlu bir yürek sesine hitap etmenin verdiği o kurum kurum kurulmuşluğum tahtıma.

 

Yüreğimin sultanıyım aslında yeknesak bir zamanda dokunup da sabitlediğim yaşımın ve yasımın kundakçısıyım belli belirsiz kayıp giden namelerde ben bir ön söz dahi olma şerefine nail olamadığım hâlbuki son sözü söylemişimdir açılışın verdiği o şen şakrak duygulara atıfta bulunduğum.

 

Bir kazanım olmasa gerek ya da kayıt dışı bir veri belli ki verimsiz geçen zamandır yine mutaassıp bir hissiyat ile köreldiğime dair aşkın şavkında bir ön sezi yine dirliğin ve birliğin çağrısında kenetlendiğim ne çok insan.

 

Delebilmekteyim boşluğu.

 

Asılı kaldığım kadarım aslında içimin kantarında bilumum göreceli hakkaniyet savunma tutanağı.

 

Bir derdi bir çözümle eş tutmak ya da her sorduğum sorunun anlık yanıp sönen ışığı belki de duymak istemediğim bir cevap ya da yankısı asla duyulmayan bir ıslık… huyum kurusun belki de dünyanın en huysuz ve mızmız mahlukatı olma hakkımı da kimseye kaptırmamam adına tüm savunma mekanizmamla aralıksız nöbette olduğum.

 

Hazır ol’da olduğum gerçeği yine kader ne buyurursa belli ki çivileme atlayıp çivi çiviyi sökercesine kendimi kendimle uzlaştırmak adına yardımına gereksinim duyduğum dostlarım.

 

Bir hafriyat kamyonundan bile ağır aslında içimin çekimi.

 

Zamansız bir kelamı amansız bir referans olarak sunduğum hani olur da kilitli kalbimden bir bir sızar dünümün gıyabında ben hala ölümsüz benliklerin kabrine uzak durmanın verdiği o ayrıcalık ile kendim söyleyip kendimin işittiği.

 

Şeffaf koridorlarındayım belirsizliğin aslında şeffaf kılan yine benim ve benlik bir maruzatla saydam yüreklerin mevsimsel dönüşümlerinde son sürat kararlara varıyorum.

 

Adı sanı olmayan kimlik mağdurları.

 

Mahlasları kayıp şiirler…

 

Şiirleri çalıntı alıntı kelamı ile evren dolduruşa getirirken Tanrısını ve yüzü suyu hürmetine rahmetin bizler hala yaşamayı kıvançla ve azimle sürdürürken belki de gel geç bir ömür ziyafeti yine ziyaret ettiğimiz şiirde kendimize ait bir şeylerin saklı olduğuna inanmışken yerli yersiz.

 

 

( Zarar/sızım... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 10.02.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.