Takılmadan  duramıyorum.  Ben  n'aapıyım)))))

-----------------------------------------------------------------------------

İKİ  AY  ÖNCE

Ünlü  yazar  Fatma  Çetin  Kabadayı  son  romanı  olan  ''  Halil  Halil  Fincanlım'' ın  son  paragrafını  da  yazdı  nihayet:

'' Evet  değerli  okurlarım.  İşte  böyle  her  gün  böyle,  git  yare  söyle  uy  aman  aman...  Nihayet  bir  öykünün  daha  sonuna  geldik.  Gökten  üç  elma  düştü.  İşte  o  gökten  düşen  üç  elmayı  gören  Newton  çırılçıplak bir şekilde  hamamdan  koşarak  Evraka,  evraka, ''  Diye  bağırmaya  başladı.  Elin  İngilizinin  neden  Latince  bağırdığını  ben  de  anlayamasam  da  herifin  fikir  hürriyetine  karışacak  değiliz  elbette. Ama  evet,  yer  çekim  kanunun  kaldırma  kuvvetini  bulmuştu.  Yani  yere  düşen  her nesne  yer  küre  tarafından  aşağıdan  yukarı  bir  güçle  itilmekteydi.  Amaaannn  salla  gitsin  yavvv.  Onlar  ermiş  muradına  biz  çıkalım  kerevizine''  

Bu  son  satırları  bir  kez daha  okuduktan  sonra  gururla  '' perfect''  diye  bağırdı.  Sonra  kendine  bir  tokat  attı.  '' Kızım  n'aapıyorsun  sen?  Perfect  de  ne?  Sen  Türk  kızısın. Adam  gibi  '' Mükemmel''  desene''

İşte  tam  o  anda  telefonu  çaldı  Fatma'nın.  Arayan  Sami  Biberoğulları  denen  fosildi.  

Merakla  sordu  Sami:

-Merhaba  Fatma'cığım.  N'aaptın?  yeni  romanını bitirebildin  mi?  

Fatma  zerre  kadar  hazzetmezdi  Sami  Denen  bu  yaşlı  bunaktan.  Hoş  Sami'nin  de  ona  bayıldığı  yoktu  ya  edebiyat  dünyasında  bilâ  mecburiye  birbirlerine  karşı  yumuşak  bir  politika  uyguluyorlardı.

İçinden  ''  Sana ne  ooolumm''  gibi  bir  ünlem  geçse  de  böyle  demedi  tabii  ki  

''  Yayına  hazır  hocam !  Bence  muhteşem  oldu''

Sonra  en  son  paragrafı  okudu  Sami'ye

Sami  ''  Tuzlayım  da  kokma.  Muhteşemmiş.  Pöhhh''  dememek  için  kendini  zor  tuttu.

'' Hımmm.  Muhteşem  imgelerle  süslü  4+4+3  hece  ölçüsünde  ve  dahi  gazel  türünde  harika  bir  eser  olmuş  Fatma'cığım.  İki  gözün  önüne  aksın  ki  best  seller  olur  bu  kitap.''

Fatma  '' iki  gözüm''  yerine  kullanılan  '' İki  gözün'' ü  yutsa  da  bu  yorum  hiç  hoşuna  gitmemişti. İçinden  ''  Bir  halttan  anlasa  gam  yemeyeceğim  de  herif  nazımla  nesir  arasındaki  farkı  bile  bilmeden  yorum  yapmaz  mı?  Gel  de  gebertme  moruğu''  Diye  geçse  de  '' Hodeşte  razi (Allah  razı  olsun ) ''  Diye  cevap  verdi  ve  hemen  akabinde  ''  Yahu  ben  bu  Kürtçeyi  ne  ara  öğrendim ?''  diye  kendi  kendisine  hayret  etti.

Ama  daha  da  hayret  ettiği  şey  mutfaktan  gelen  türkü  sesiydi.  Her  zaman  ''  batsın  bu  dünya ''  modunda  olan  kocası  bu  sefer neşeli  bir  türkü  tutturmuştu.

İğne attım tarlaya Le le zalım zalım
Pırıl pırıl parlaya Vıy vıy zalım zalım
Kız oğlanın yanında Le le zalım zalım
Ah dedikçe terliye Vıy vıy zalım zalım

Sami'ye  ''  Hocam  kontörüm  bitiyor.  Ben  sizi  daha  sonra  ararım''  Diyerek  yalan  söyledi  ve  telefonu  pat  diye  zavallı  yaşlı  adamın  suratına  kapattıktan  sonra  hemen  mutfağa  yöneldi.

- Hayırdır,  ne  bu  neşe?

Beyefendi  cevap  verdi:

- Bir  tarla  almaya  karar  verdim  Orada  roka, tere,  maydonoz  yetiştireceğim.  Artık  bundan  böyle  organik  takılacağız.

Fatma hemen  kocasının  arkasındaki  dolapta  yatan  ve  üzerinde  '' Haydar ''  yazan  merdaneye  uzandı.

-Sen  bana  danışmadan  nasıl  kendi  başına  karar  verirsin?

Beyefendi  hemen  atıldı.

-  Hayatım !  Bu  Sami'den  kurtulmanın  başka  çaresi  var  mı?  Buyur  sen  söyle.

Fatma,  Samiden  kurtulmak  ile  tarla  satın  almak  arasındaki  bağı  anlayamamıştı.  Merakla  sordu?

- Ne alaka?

Beyefendi,  Haydar'dan  kurtulmanın  rahatlığı  ile  derin  bir  ohhhh  çektinden  sonra  anlattı... (Bu  kısım  fısıltı  halinde  geçtiğinden  ne  konuştuklarını  bilemiyoruz )  

İKİ  AY  SONRA

Fatma  sabah  sabah  evlerinin  kapısına  dayanan  polis  ekip  arabasını  görünce  şok  olmuştu.  ''Hayret,  ne  kadar  kısa  zamanda  öğrendiler  ''  Diye  düşündü.

Heyecanla  aşağı  inip  bahçe (  ya  da  tarla diyelim )  kapısının  önünde  polisleri  karşıladı.

-Buyurun  memur  beyler.  Bi  durum  mu  var?

Memurlardan  Adem  adlı  olanı  çok  fena  bakıyordu  Fatma'ya

-Sami  Hoca  kayıp.  N'aaptın  adama?

Fatma  öfkeyle  parladı.

-Kayıpsa  kayıp.  Bana  ne?  Gebermiştir  inşallah.

Adem  daha  da  öfkelendi.

-Sanırım  geberttin  zaten.  Pardon  zavallı  hocam  sayende  ebedi  aleme  yatay  geçiş  yaptı  demek  istemiştim.

Diğer yaşlıca  polis (  daha doğrusu  komser,  ağzını  açmıyordu nedense  )  

Adem  Devam  etti:

-En  son  burada  sizinle  kahve  içerken  görülmüş.  Sonrasında  zavallı  hocam  sır.  O  gün  bugündür  gören  olmamış.

Fatma  ''  Aman  Allah'ım.  Kahveyi  de  biliyorlar.  Acaba  içine  zehir  kattığımı  da  biliyorlar  mı?  Diye  Adem  ve  diğer  polisin  yüzüne  baktı.  Diğer  polis  ''  Merak  etme  sen.  Her  şey  yolunda''  babında  Fatma'ya  göz  kırptı.

Adem  devam  etti?

-Hatta  sizin  zavallı  Sami  Hocayı  öldürüp  sonra  da  bu  tarlaya  gömdüğünüz  yönünde  ihbar  var.  Derhal  tarlaya  girmem  gerekiyor.

Fatma  içinden  ''  Aman  Allah'ım.  O  kadar  da  dikkat  ettim.  Kim  gördü  ki  tarlaya  gömdüğümü?''  Diye  geçirdi.  Renk  vermemesi  gerekiyordu.

Adem  yaşlı  polise  seslendi

-Fikret  Komserim !  Tarlaya  bir  bakalım  değil  mi?

Fikret  komser  dediği  hain  bakışlı  zat  umursamaz  bir  şekilde  cevap  verdi:

-Aman  be  Adeeemmm.  İşgüzarlığın  lüzumu  var  mı?  Alt  tarafı  Sami.  Hani Çağatay, Burhan ya  da Kemal  Hoca olsa  neyse  de  Sami  için  bunca  işgüzarlığa  gerek  var  mı?  Hem  diyelim  ki  öldü  ya  da  öldürüldü,  dünyanın  ne  kaybı  olacak  ki?  Salla  gitsin. 

Adem'in  hiç  de  sallamak  gibi  bir  niyeti  yoktu.

-Komserim !  Ama  bakın  şurada  yeni  kazılmış  bir  toprak  parçası var.  Sami  Hoca'yı  mutlaka  oraya  gömmüşlerdir.

Komser  Fikret  '' Ah  be  Fatma !  Böyle  bir  tedbirsizlik  yapılır  mı? Bakışları  ile  Fatma'ya  baktıktan  sonra  usulen  sordu:

-Hanım  kızım !  Şu  kazılı  toprak  parçasını  neden  kazdınız  bakıyım?

Fatma  neredeyse  ''  Tabii  ki  Sami'yi  gömmek  için''  Diyecekti.  Kendisini  toparlayarak  cevap  verdi:

-Komserim !  Burası  bir  tarla.  Eee  tarlaya  ne  ekilir?  Elbette  soğan.  Yani  tarlaya  ektim  soğan.

Adem  yemedi  bu  yalanı

-Madem  soğan  ektin  de  soğanlar  nerede?  Ben  burada  soğan  filan  göremiyorum.

Fatma  cevap  verdi?

-Valla  Tarlaya  ektim  soğan  ama  bitmedi  yedi  doğan.

Fikret  ''  Harika  cevap''  işareti  çaktı  Fatma'ya.  Sonra Adem'e  döndü.  ''  Gördüğün  gibi  soğanları  doğanlar  yemiş.  Haydi  gidelim. Burada  yapacak  bir  iş  kalmadı''

Adem'in  içine  sinmemişti  oradan  öylece  gitmek.  Lakin  başkomser  Fikret  ''  Haydi  haydi.  Bir  sürü  işimiz  var.  Akşama  Cimbom-  Fener  maçına  yetişmemiz  gerekiyor''  Deyince  Adem  de  artık  bu  mesleyi  fazla  uzatmak  istemedi.  Çünkü  o  koyu  bir  Fenerbahçe  fanatiği  olup  ligde  3- 1  yenildikleri  Beşiktaş'ı  tutan  Sami  Hocanın  ölü  mü  sağ  mı  olduğu  çok  da  önem  arzetmiyordu  FB-GS  maçı  yanında.

İki  polis,   ekip  arabasıyla  geri  dönerken  Fatma  neşeli  bir  türkü  tutturdu

Tarlaya  ektim  soğan
Bitmedi  yedi  doğan
Hep  mi  böyle  ölüyor
Senin  annenden  doğan

Oy  niye  Sami  niye
Öldün  yar diye  diye
Geberdin  gittin  şükür
Bu  da  bana  hediye

----------------------------------------------------------------

Ancak  çok  yanılıyordu.  Soğan  niyetine  tarlaya  gömdüğü şahıs  Sami'yi  taklit  eden  garibanın  tekiydi.  Sami  o  sırada   Brezilya'da  Rio  karnavalında  Latin  güzellerle salsa  yapmaktaydı  ve  her  zaman  olduğu  gibi  son  gülen  iyi  gülecekti...

---------------------------------------------------------------------

NOT:  HER  NE  KADAR  BREZİLYA'DA,  RİO  KARNAVALINDA  OLAMAYACAKSAM  DA  MAALESEF  İKİ  AY  KADAR  ARANIZDA  DA  OLAMAYACAĞIM.  BU  SÜRE İÇİNDE  İNTERNETE  GİRME  İMKANIM  NEREDEYSE  HİÇ  OLMAYACAK.  GİREBİLDİĞİM  ANLARDA  MUTLAKA  SİZLERLE  BERABER  OLACAĞIM  AMA  DEDİĞİM  GİBİ  BU  İKİ  AYLIK  SÜREDE  BİRAZ  ZOR.

BENİ  UNUTMAYIN.  KALBİM  HEP  SİZLERLE  BİRLİKTE...

HERKESE  SELAM  VE  SEVGİLER.

( Bir Fatma Çetin Kabadayı Hikayesi Daha: Tarlaya Ektim Soğan başlıklı yazı Sami Biber tarafından 27.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.