Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 21.05.2018
Okunma Sayısı : 1613
Yorum Sayısı : 1


Rahmetli  Yaşar  Doğu'yu  sanırım  ben  yaştakilerin  pek  çoğu  bilir  yeni  nesil  pek  bilmese  de.

Kimdir  Yaşar  Doğu?

Yaşar  Doğu  Türk  ve  Dünya  tarihinin  gelmiş  geçmiş  en  büyük  güreşçilerinden  biridir.   1961  yılında  yani  ben  henüz  yedi  yaşıdayken  hayata  gözlerini  yummuş  olan  bu  muhteşem  Türk'ün  yaptığı  güreşler,  büyüklerimiz  tarafından  o  kadar  çok  anlatılmıştır  ki  bizim  nesil  onu  sanki  görmüş  gibi  tanırız  ve  severiz.

Aslen  Kafkas  Türklerindendir  Yaşar  Doğu.  Ataları  Türkiye'ye  muhacir  olarak  gelmiş  ve  Samsun'un  Kavak  köyüne  yerleşmiştir.  

1913  Doğumlu  olan  Yaşar  Doğu  aynı  zamanda  bir  şehit  çocuğudur.  O  henüz  bebekken  babası  I.  Dünya  Savaşında  cephede  şehit düşünce  Kavak  İlçesinin  Karlı  köyünde  dedesinin nezaretinde  büyümüştür. 

Ankara'da  askerlik  yaparken  arkadaşlarının  ısrarı  üzerine  Ankara  Güreş  kulübüne  giren  yaşar  Doğu burada minder  güreşine  başladı. Oldukça  kuvvetli bir  gençti  ancak  çok  tecrübesiz olduğu için  onu   1939  Avrupa  şampiyonası  kadrosuna  dahil  etmek  istemediler.  Fakat  milli  takımın  Finlandiyalı  antrenörü  Pellien'in  ısrarları  sonucu  kadroya  alındı  ve  bu  yıl  67  kiloda  Avrupa  ikincisi  oldu.

İlk  şampiyonluğunu  ise  1940  da  İstanbul'da  Balkan Oyunlarında  kazandı.

1946  da  Sıtma  hastalığına  yakalandığı  ve  kırk  derece  ateşle  çıktığı  altı  maçı  da  kazanarak  73  kiloda  Avrupa  Şampiyonu  oldu.

1947  de  Prag'da  yapılan  Avrupa  şampiyonasında  yine  ay  yıldızlı  bayrağı göndere  çektirdi.

1948 Londra Olimpiyatlarında o  artık  bir  olimpiyat  şampiyonuydu.

1949  da  bir  kez  daha  Avrupa  Şampiyonu  oldu.

1951  yılında  yaşar  Doğu  artık  87  Kiloda  mindere  çıkmıştı  ve  son  şampiyonluğunu  da  bu  yıl  Helsinki'de yapılan  Dünya  Güreş  Şampiyonasında  elde  etti.

Evet,  Yaşar  Doğu  bir  efsaneydi.  Bizim  çocukluğumuzun  kahramanıydı.  Özellikle  Beykoz  Çayırında  ya da  korusunda  arkadaşlarımızla  yaptığımız  güreşlerde  (  Ki  o  zamanlar  henüz  12-  13  yaşlarındaydık )  her  birimiz  meydana  Yaşar  Doğu  olarak  çıkardık.  

Yaşar  Doğu'un  yaptığı  güreşler  içinde  en  ilginç  olanı  1947  de  Prag'da  kendisine  şampiyonluğu getiren  maçtır.

İlk kez “Demirperde Bloku”nun katıldığı bu şampiyona enteresan bir mahiyet taşımaktaydı. Zira Sovyet Rusya ve peykleri bir Demirperde ülkesinde yapılan bu şampiyonada tam bir ittifak içinde idiler. Yaşar, arkadaşlarına yapılan haksızlıkları gördüğü zaman, şampiyonluğu kazanmak için sadece Rus rakibini değil, Demirperde hakem blokunu da yenmesi gerektiğini gayet iyi anlamıştı. Bu azimle girdi güreşlere ve rakiplerini çatır çatır yendikten sonra finalde Rus ile karşı karşıya kaldı. Güreşe fırtına gibi girdi. Rus'u tuttuğu gibi yere vurdu. Oyundan oyuna geçiyordu. Bir ara rakibinin sırtını yere yatırdı. Hakemler görmezlikten geldiler. Sonra bir tuş daha yaptı. O da aynı akıbete uğradı. Koca Yaşar kızmıştı. Olanca gazabı ile atıldı, çift sürer gibi sürdü Rus'u. Daha sonra hırsla rakibini çatır çatır çevirdi. Bir pestil gibi sırt üstü mindere serdi ve rakibinin göğsüne çıkıp oturdu. Teker teker bütün hakemlere baktı. Gözleri öfke ile doruydu. Hani “Bu da tuş değil mi be insafsızlar” der gibiydi. Hakemler istemeye istemeye “Evet” dediler. Tuşu da; şampiyonluğunu da bastıra bastıra kabul ettirmişti koca Yaşar... Yani  '' Tamam ''  Demişti rakipleri...  '' Tamam,  tamam,  pes ''

Yaşar  Doğu eze  eze  elde  ettiği  bu  zaferle  rakiplerine ''  Tamam,  pes ''  dedirtmişti ama  kendisi  asla  ''Tamam ''  Demedi. Ölünceye  kadar  hep  ''  Devam''  dedi.

Galibiyetle sonuçlanan 46 güreşi 690, dakika sürmesi gerekirken; yaptığı tuşlarla bu süreyi 372 dakika 26 saniyeye indirmiş  olan  Yaşar  Doğu,  sürekli  kilo  aldığı  için  kalbi  rahatsızlandı  ve  güreşe  aktif  olarak  devam  edemedi.  Ama  güreşten  asla  kopmadı.  Yani  ''  Tamam ''  demedi.  Milli  Takım  antrenörü  oldu.  Ancak  1955  yılında  Milli  takımın  başında  olarak  gittiği  İsveç'te  ağır  bir  kalp  krizi  geçirdi.  Doktorlar  ''Tamam...Artık  yeter.  Yorulmaya  ve  heyecana  kalbin  dayanmaz''  dedilerse de o  Milli  takımı  bırakmadı  ve  Ankara'ya  döner  dönmez  çalışmalara kaldığı  yerden  ''Devam''  dedi,  ta ki 8  Ocak 1961  Tarihinde  ikinci  bir  kalp  krizi  neticesinde  hayata  gözlerini  kapayıncaya  kadar.

Demem  o  ki  yapacak  bir  işi,  bir  umudu  kalmayanlar, yorulan,  yenilen,  pes  edenler  ''Tamam''  der.  Yapacak  işi,  gelecek  için  umutları,  vatan  için  sevdası  olanlar ''Devam ''  der  ve  demelidir  de...

( Tamam Mı Devam Mı? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 21.05.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.