Kirli kanatlarında göğün, simgeler
yağıyor rahmet adına öbek öbek, düş palazı uykuların rahmine düşen hece hece.
İnce uçlu kalemin mizacından
veryansınlarımı buyur ediyorum: şekli şemaili büzüşmüş yüreğin tortusu mübarek adeta
her şiir.
Sıdkım sıyrılsa da hayatın kahır
alfabesinde, ben yükümle iştigalim: öznem de özüm de hep aldatmaca; kayıp
mısraları tetikleyen ve içimdeki ölü hecelere buyur ettiğim bunca kifayetsiz
özlem zinciri ki ben düşmüşüm ben kalkmışım, kimin umurunda?
Son bir harf ekliyorum güne ve
lügate: lal sırların tekmili birden devriliyor aklın kıtalarında zehir zemberek
noktalamaların istilası.
Kâh ünlem oluyorum.
Kâh ünleniyorum.
Kâh üşüyorum ve üşüten aklımın
sobalarında eritiyorum içimdeki buzulların köküne kibrit suyu döktüğüm.
Bir rahmete düşüyor yolum: aklımın
engebelerinde uçuk nüanslar hatmediyor biteviye ki benlik derdimden uzak bizlik
hikâyeler peşindeyim.
Sevdiklerime meftunum.
Ayrıyım da bayram sabahında ve
gözlerim ufuk hizasında içtimadayım.
Depreşen aryalar var/mış kayıtsızlığın
mezhebinde ben dolduruşa gelip…
Mizacı fakir adamlar var/mış kadın
özlemlerine toz kondurmayan.
Bayat simitler bir de arifeden kalan:
ne de olsa masayı henüz toplamadım onlar gittikten sonra.
İçimin kırıntılarına müptelayım.
Yolsuzluğun gözlemlerinde şüheda
misali her redif; her gölge sahibine özlemle şiirler sunarken ve her ne
hikmetse acıyla beslendiğim su götürmez bir gerçek.
Karambola giden özlemlere bakıyorum
da: sözü özü bir insanlar nerelerde kaldı bu bayram sabahı?
Şimdimle örtüşen bir frekans içimdeki
sol anahtarı.
Hep soldan yana derdim.
Sol yakam.
Sol izdivacı göğün denize imrendiğim.
Solladıklarım sağ rampada uçuşa geçen
duygularım.
Sallapati olamaz benim mısralarım
aslında benim, feveran etmesi gereken ama yine benim; sakinliğin hutbesine tutsak.
Bir kıyam bu, biliyorum güzel
Allah’ım: sınandığıma biat ben asla ikmale kalamam: hem çok çalıştım derslerimi
hem de asla kopya çekmedim hayatın yapraklarına asıldığım ve bana sataşan cümlelere
de bu denli müteşekkir iken.
Kirimden arındım.
Kinimle bir zamanlar çok yakındım ama
ayıldım artık Rabbim.
Devasa acılar var hükümranlığında
Yaratanın, sert mizaçlı insanlar var beni korkutan ve çok da sevdiğim: ama her
nasılsa gerisin geri kaçtığım daha da yara almamak adına.
Belki de bir ara vermeliyim sevmeye:
kimi sevsem uzağımda.
Kim ise yaka silktiğim dibinde biten
bir ayrıkotu.
Bu günümü artık nasıl uyutup
unutacaksam…
Ya, yarın?
Ya, diğer gün?
İlk kez, bir bayram günü yalnızım ve
ilk kez acıların kuyusunda kendimi sallandırmak istiyorum boşluğa ve ulaşmak
istediğim hoşluğa.
Bir beyit ısmarlasam…
Bir günü de ben öldürsem ellerimle…
Bir de hissetmeyi unutsam ve acımdan
sararan çehresinde döngünün, rötuşlar yaptığım aynaya yansıyan cemalimin göz
pınarları bu kadar dolu olmayı artık nasıl beceriyorsa.
Bayramlaşmaya gideceğim az sonra:
önce sevecen hemşirelerle bayramlaşacağım sonra da… dilim varmıyor ama buna mecburum:
ağlamak yasak bana ve üzmek de sevdiklerimi: ya, beni kim üzmeyecek?
Şefkatine ve ılıman sevecenliğine
şükran duyduğum güzelliklerin peşindeyim ve güneşin sıcak atmosferinden cılkı
çıkmış bir cümle kadar bezgin ve bedbin.
Ah’larımı gömdüm gömeli…
Yana yakıla ağlamayı içimde eritmeyi
becerdiğimden beri…
Hep iştigal olduklarım: hep
mecburiyet babında sürüldüğüm ülkeler.
Acı coğrafyalarında bir ana kıta
mıyım da yarım adalarıma bu denli uzağım?
İçimin köklerinde çürüyen yetilerim
ve yetim mizanseninde bu bayram gününün… ezelden beri içim yanar bayram günü
oysaki bayram çocuğu olmayı hep sevmişimdir.
Şimdi daha da yatkınım acıya: daha
muteber bir havası var bu sıcağın ve nemin.
Serum şişesine uzak durmalıyım ve
pencereyi de açmamalıyım: hani olur da içimdeki kuşlar firar eder.
Uyutmalıyım ve unutmalıyım: iyi de
neyi? Unuttum bile.
Bayramın döngüsünde ben kahır değil
de sevinç nidaları atmalıydım yoksa bunu da mı unuttum?
Allah kimseyi sevdikleri ile
sınamasın.
Bayramınız kutlu olsun, gönül
dostlarım.