Tekerrür Eden Tarih-15. Bölüm—kurtlarla Dans
TEKERRÜR EDEN TARİH-15. BÖLÜM—KURTLARLA DANS
KAN KOKUSU ALMIŞ KÖPEK BALIĞINDAN DAHA TEHLİKELİSİ PETROL KOKUSU ALMIŞ
EMPERYALİSTLERDİR.
Bernard Shaw
----------------------------------------------
‘’II. Abdülhamit’in başına örülen çorapların sebepleri nelerdir?’’ Diye bir
soru soracak olursak pek çok şık sıralamak mümkündür. Ancak tüm şıkları bir
kelimeyle özetleyecek olursak günümüzdeki savaşların en önemli sebebi ortaya
çıkar: Petrol.
Evet petrol...O halde petrolün tarihçesine bir göz atalım ve özellikle II.
Abdülhamit’in tahtta olduğu yıllardaki petrol savaşları hakkında biraz bilgi
verelim ki neden ‘’Petrol’’ dediğimiz daha rahat anlaşılsın.
Petrol aslında MÖ 3000 li yıllardan beri biliniyordu. İlk petrol sızıntılarının
ortaya çıktığı yer ise Bağdat’dı. M.Ö 4. Yüzyılda Çin'de ısınma ve aydınlanma
amaçlı kullanılıyordu. Fatih Sultan Mehmet’e kadar İstanbul’u feth etmeye
çalışanlar pek çok engelin yanında Grejuva ( Rum ateşi ) denilen, hem karada
hem denizde yanabilen mucizevi bir madde ( petrol ) engeline takılıyorlar,
fethi gerçekleştiremiyorlardı. Gerek büyük Coğrafyacı İbni Batuta gerekse büyük
Türk Seyyahı Evliya Çelebi eserlerinde karada ve suda yanabilen acayip bir
sıvıdan( petrol) bahsetmişlerdi.
Bu kadar bilinen bir şey olmasına rağmen petrolü ilk kez damıtan Ignacy Lukasiewicz adlı bir Polonyalı doktor oldu. 1853
yılında ham petrolden damıtma yoluyla gazyağı elde eden Łukasiewicz hemen gaz
lambasını geliştirdi ve böylece bir taraftan kendi cebini doldururken diğer
taraftan artık gece yapılan ameliyatlar mum ya da çıra ışığı altında
yapılmaktan kurtulmuş oluyordu.
1858 Yılına kadar Petrol sızıntılardan çeşitli şekillerde toplanılıyor ve
kullanılıyordu. 1 Mayıs 1858 de Edwin Drake adlı bir ABD vatandaşı
Pensilvanya’da ilk kez sondaj yöntemiyle petrol çıkarttı. Ancak petrol yine
lambalarda aydınlanma aracı olarak kullanılıyordu balina yağı yerine...
Edwin Drake ilk petrol kuyusunu açtığı yıllarda günde sadece 25-30 Varil petrol
çıkartılırken 1872 yılına gelindiğinde açılan yeni petrol kuyularıyla birlikte
üretim 15-16 Bin varile çıkmıştı.
Petrol demek para demekti ve tabii ki paranın kokusunu bir Yahudinin
almamış olması düşünelemezdi bile. Evet, o yıllarda bile dünyanın sayılı
zenginleri arasında bulunan John Davison Rockefeller 1870 yılında Standart Oil Company ile petrol işine girdi.1873 yılında ise Nobel
ailesi ( Meşhur Alfred Nobel de bu ailedendir.) Bakü’de petrol aradılar ve buldular da...
1890 lı yıllarda Artık petrol şirketlerinin sayıları artmış mesela Royal Dutch
Petroleum, Shell gibi şirketler kurulmuş, dünyanın dört bir yanında petrol
aramaları, petrol satışları ve doğal olarak petrol savaşları da başlamıştı. Ama
hali hazırda kral yine de Rockefeller idi. Ta ki Shell, Çin pazarını ele
geçirip Standart Oil’in hakimiyetine son verinceye kadar. Velhasılıkelam petrol
dünyasının patronu artık İngiltereydi.
Bu arada Almanya da bir başka taraftan bu piyasaya dalar. Alman Karl Benz, ilk
kez benzinle çalışan araba Motorwageni üretir 1885 de, hemen ardından da 1886
da ilk boxer tipi motoru olan arabayı üretir.
1901 de Texaco ve Sun ve Gulf şirketleri
de faaliyete geçer.
Aynı yıl ( 1901 ) İran’da petrol’ün bulunması tüm gözleri Ortadoğuya
çevirmiştir. İran Petrolleri İngiltere ve Rusya arasında bir rekabete sebep
olsa da bu rekabette Rusya henüz İngiltere’nin eline su dökebilecek durumda
değildir.
1900 lerin başında Venezüella’da zengin petrol yatakları bulununca Gulf oil
hemen buraya konsa da daha sonra bu petrolleri işleten Dutch/ Shell şirketi
oldu.
Dünyada petrolün bu denli önem kazandığı
ve petrol rekabetinin had safhada olduğu yıllar, dikkat edilecek olursa
II. Abdülhamit’in saltanat yıllarıdır.
II. Abdülhamit de merak etti ‘’Acaba bizde de petrol var mı?’’ Diye.Çok fazla
araştırmasına da gerek kalmamıştı zira tarihi biraz karıştırdığında büyük büyük
dedesi IV. Murat zamanında 1640 yılında Musul’daki petrollerin ( O zaman neft
olarak biliniyordu ) işletilmesi hakkını belirli bir vergi karşılığında – daha
sonraları Neftçizadeler olarak bilinen- bir aileye vermişti ve 19. Yüzyıl
sonlarına kadar Neftçizadeler Musul petrollerini ‘’ Neft yağı ‘’ olarak satıyorlardı.
Bu tabii ki sızıntı petroldü. Yani Osmanlı Coğrafyasında petrol vardı. O halde
daha ilmi araştırmalar yapılmalıydı bu konuda ama bu araştırmayı kim yapacaktı?
Gerçi yabancı devletlerin sözde arkeologları arkeolojik araştırma adı altında
onun izni ile Osmanlı topraklarında fellik fellik petrol arıyorlardı ama
Osmanlı Devleti’nin kendisinde bu iş için eleman yoktu.
Padişah bir gün ilginç bir makale okudu. Makale “Revue des Deux Mondes” Adlı
bir dergide yayınlanmıştı ve bu makaleyi yazan kişi bir Osmanlı Ermenisi olan
Kaluts Gülbenkyan’dı.
Aslen Kayseri Ermenilerinden olan Kaluts Gülbenkyan Üsküdar’da doğmuş, ilk ve
orta öğrenimini Kadıköy’de, Liseyi Marsilya’da, Üniversiteyi ise King
College’de bitirdikten sonra 22 Yaşında genç bir mühendis olarak hayata
atılmış, Bakü’de petrol işine girmişti.
İşte bu Kaluts Gülbenkyan’ın makalesinin başlığı ‘’ Yeni Enerji Kaynağı
Petrol’’ dü.
Bu makale II. Abdülhamit’i heyecanlandırdı ve Osmanlı Maadin Nezareti
vasıtasıyla Gülbenkyan’ı İstanbul’a davet etti. Bu davette Gülbenkyan’ın Musul
ve Kerkükteki petrollerle ilgili raporlarının da bir hayli etkisi olmuştu. Olmasına
olmuştu ama Gülbenkyan bu raporları oturduğu yerde hazırlamıştı. Yani
yazdıklarının hepsi alıntıydı. Öte yandan amacının petrol imtiyazı koparmak
olduğu anlaşıldığından padişah kendisine sepet havası çekti, o da ‘’ Osmanlı
Padişahı tüm Ermenileri katletmek istiyor.’’ Diye propagandaya başladı. Sonuçta
İstanbul’da durmasının kendisi için tehlikeli olduğunu görünce İngiltere’ye
kaçtı ailesiyle.
Peki neden bu herifi böyle uzun uzun anlattım?
Uzun uzun anlattım çünkü Gülbenkyan, II. Abdülhamit tahttan indirildikten
yıllar sonra Osmanlı Devleti tekrar İngiltere’ye yanaşır ve petrol anlaşmaları
yapar. Osmanlı Devleti’nin İngiltere’ye giden heyetinin içinde de işte bu
Gülbenkyan vardır ticari müşavir olarak.
Bundan sonrası oldukça uzun bir hikayedir. O hikayeyi belki bir başka yazıda
ele alırım ama şu kadarını bilmeniz sanırım kafi olacaktır: 1918 de artık o
petrol haritalarını çıkardığımız topraklar bizim değildir. Oysa Gülbenkyan 1914
den 1953 e kadar Irak Petrol gelirlerinin %5 i olan 1 Milyon İngiliz Sterlinini
her sene cebe atan dünyanın sayılı zenginleri arasındadır. Görüldüğü gibi II.
Abdülhamit gitmiş, her şey çok güzel olmuştur özellikle Gülbenkyan için.
Bu arada Padişah aynı zamanda Alman bilim adamlarından ve hatta 1904 de Rusları
yendikten sonra yıldızı parlayan Japonya’dan da petrol aramaları ve bulmaları
için bilim adamları getirtirken bir taraftan da hızlı bir şekilde bu konu ile
ilgili Türk gençlerinin yetiştirilmesi faaliyetlerine başladı.
Sonuçta Osmanlı Devletinin Güneydoğu topraklarının adeta petrol üzerinde
yüzdüğü tespit edildi ve bir petrol haritası çıkartıldı. Bu petrol haritasına
göre bugünkü Türkiye topraklarında Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Çayı
etrafı, Sinan, Batman Çayı etrafı, Dicle bölgesi, Midyat, Bedran, Tulan, Siirt,
Botan Çayı etrafı, Habur, Fındık, Cizre, Habur Çayı etrafı, Bitlis Çayı kıyısı
ve Hakkâri adeta toprağı sıksan petrol fışkıracak alanlardır.( Toplam 65
noktada petrolün var olduğu tespit edilir.) Bunun dışında asıl verimli petrol
arazileri Musul, Kerkük, Süleymaniye, Erbil, Bağdat’ta idi.
Hal böyle olunca artık büyük devletlerin gözü tamamen Osmanlı Devletine
çevrilir. Her birisi Osmanlı Devletinden petrolleri çıkarma, işleme ve satma
konusunda imtiyaz koparmak peşindedirler.
Bundan sonrası biraz ekonomik terimlerin fazlaca geçtiği bir konu olduğundan,
ben de ekonomiden fazla anlamadığım için mümkün olduğu kadar özet geçeceğim.
Padişah, büyük devletlerin aşağı yukarı hepsinin petrol imtiyazı peşine
düştüğünü görünce beklenmedik bir manevra yaparak özellikle Musul- Kerkük
petollerinin bulunduğu alan başta olmak üzere ‘’ Burada petrol var’’ Diye
işaretlenmiş olan her yeri Hazine-i Hassa’ya bağladı. Yani efendim kendi mülkü
haline getirdi. Peki bunun sebebi bir Rockefeller olmak isteği miydi? Öyle diyen tarihçiler de vardır, bölge daha
ziyade aşiretlerin cirit attıkları topraklar, aşiretler ise para karşılığında her
şeyi satabilecek karaktersiz insanlarla dolu olduğundan petrol çıkan
toprakların aşiretler tarafından satılmasını önlemek için yaptığını söyleyenler
de vardır.
Osmanlı topraklarında petrolün oldukça fazla olduğunun tespit edilmesiyle
birlikte II. Abdülhamit asrın enerji kaynağı olan bu madeni bir silah daha
doğrusu denge unsuru olarak kullanmaya başladı.
Osmanlı petrolleri ile ilgili imtiyaz koparmaya çalışan Almanya’ya ‘’ Hele şu
demir yolunu tamamla sonra düşünürüz.’’ Derken İngilizleri kuşku içinde
bırakmak için Hazine-i Hassa Nezareti’ne
alınan madenler üzerinde incelemeler yapmak ve verimlilik derecelerini
belirlemek amacıyla Fransa’dan madencilik alanında ihtisas yapmış uzmanları
bölgeye getirtmiş(Emile Jacquerez) böylece İngiltere’yi zıplatmıştı.
1904 Yılında Japon mühendisleri Osmanlı
ülkesinde petrol aramak üzere davet ederken Japonların Rusları yenmiş
olmalarından duyduğu sevinci açık açık ‘’ “Japonya'nın muvaffakiyeti bizi
memnun eder, onların Rusya'ya karşı kazandıkları zafer bizim için de zafer
sayılır.’’ Cümleleriyle dile getirmişti. Velhasılıkelam petrol artık II.
Abdülhamit’in elinde çıkarları birbirlerine ters olan büyük devletlere karşı
kullanabileceği oldukça önemli bir silahtı. Bu silahı iyi kullanabilirse
başında olduğu devleti daha oldukça uzun yıllar ayakta tutabilirdi.
Ancak...
Ancak Bernard Shaw’ın da dediği gibi kan kokusu almış köpekbalığından daha
tehlikelisi, petrol kokusu almış emperyalistlerdi ve II. Abdülhamit oldukça tehlikeli bir oyun
oynuyordu. Buna açık açık ‘’ Kurtlarla Dans’’ Dersek sanırım hiç de abartı
olmayacaktır.
RESİMLER
1- Petrolü ilk damıtan insan: Ignacy Łukasiewicz
2- İlk Perol kuyusunu açan insan: Edwin Drake
3-Dünyanın ilk petrol kuyusu
4- John Davison Rockefeller
5- Karl Benz
6- Kaluts Sarkis Gülbenkyan ( Yaşlılık ve gençlik resimleri )
Devam edecek.
(
Tekerrür Eden Tarih-15. Bölüm—kurtlarla Dans başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
2.07.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.