Sezai Karakoç’un Şiirlerinde Şiir-Şair İkilemi(*)

"İki dünya
Cin ve Melek beyi
Şairlerin örtüsüne özendiği
Gölgesiz peygamber”(1)

İlk şiir kitabı, Hızırla Kırk Saat’te geçer, bu dizeler. Sezai Karakoç’un tüm şiir kitaplarında mutlaka şiir’e ve şair’e ilişkin mana dolu ifadeler vardır.
Şiirin tarifi, amacı, şairin görevi, şiirde duygu ve fikir… Şairin ikinci şiir kitabı Taha’nın Kitabı-Gül Muştusu’ndan:
“Evet yine de şiirdir beni ara sıra dinlendiren
Acıma aralıklar veren”2
Şiir, acıya aralıklar veren bir iç dökmedir, insanın yalnızlığını giderme aracıdır. Sadece şiir bu mudur?
“Şiir içimizdeki zindanların mahkûmudur”3
Evet, şiir içimizdeki zindanların mahkûmudur. Söylenemeyenlerin sembolleştirildiği kelimelerden oluşan şiir, içimizdeki zindanların mahkûmudur.
Taha’yı Asım’casına günümüz insanına sunar:
“Bir şiir halinde gelen
Bir bilgi halinde gelen
O ses olmasa
Kapıdan ne umar ne bekler Taha
Kapı ki dostun yüzünde açılır”4
Taha kapıdan bir şey ummaz. Kapı, ancak dost yüze açılır. Lakin Taha bir şiir, bir bilgi halinde gelen o sese aşinadır.
Fuzulî’nin dediği gibi:
“Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabadan gayrı”
Sezai Karakoç’un bu konu hakkında bir başka açılımı:

“Sen ey şair ki ellerini kollarını çarmıha gerdin
Ölüm ki tabiat üstü hayatların meneceri
En yeni buluşu intihardır.”5
Sezai Karakoç’un “Kapalı Çarşı” adlı şiiri, şairanelikten öte son yetmiş yıla ayna tutar:

Kar Şiiri

Karın yağdığını görünce
Kar tutan toprağı anlayacaksın
Toprakta bir karış kan görünce
Kar içinde yanan karı anlayacaksın

Allah kar gibi gökten yağınca
Karlar sıcak sıcak saçlarına değince
Başını önüne eğince
Benim bu şiirimi anlayacaksın

Bu adam o adam gelip gider
Senin ellerinde rüyam gelip gider
Her affın içinde bir intikam gelip gider
Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın

Ben bu şiiri yazdım aşık çeşiti
Öyle kar yağdı ki elim üşüdü
Ruhum seni düşününce ısıdı
Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın. 6

“Kar içinde yanan kar”, “Allahın kar gibi gökten yağması”, “Her affın içinde gelip giden bir intikam”, “Kar yağarken elin üşümesi”, “ve hele hele “Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın” ifadesi şiirin karla ilgili olmadığını, şiirin fikir işçiliğini ortaya koyar.
Dördüncü şiir kitabında şairin inançsız olması halinde etkisizliğini şöyle belirtir, Sezai Karakoç:

“Beşinci oğul bir şairdi
Babanın git demesine gerek kalmadan
Geldi ve Batı’nın ruhunu sezdi
Büyük şiirle tasarladı trajik ve ağır
Batı’nın uçarılığına ve Doğu’nun kaderine dair
Topladı tomarlarını geri dönmek istedi
Çöllerde tekrar ede ede şiirlerini
Kum gibi eridi gitti yollarda

Şairin kum gibi eriyip yollarda gitmesi, hissettiğini yaşamamasındandır. Hissettiğini yaşayan şairler, söylediklerini yaşamadıkları için olsa gerek unutulup gitmeye mahkûmdur. Doğu-Batı çekişmesini içine alan bu şiirin bütünü, insanımızın dramını tüm çıplaklığı ile içerir.
Yapı ustasının titiz işçiliği vardır, dizelerinde Sezai Karakoç’un. O, kelimelerle şiiri binasını kurarken kesinlikle kendini geçmişten soyutlamaz. Geçmişi bu güne taşıyarak geleceğe yönelik önemli ifşaatlarda bulunur:

Gülle başla şiire atalara uyarak
Ey şair kelimeler ülkesine gir gülle

Sezai Karakoç, un şiirinin dikkat çeken bir yanı da hemen hemen bütün şiirlerinde imla kurallarına ve noktalama işaretlerine yer vermemesidir. Bunu şu şekilde dile getirir:

“Ne noktayla ilgin var ne ünlem ne virgülle
Ey şair kelimeler ülkesine gir gülle”(8)

Şairin asırlarca beklenen ve asrın gebe olduğu hasreti, onu şiirlerinde soyuttan somuta doğru yönlendirir:
“Ayın çekimine uğradım Dicle’nin kuruyan dudağında
Çalkalandım durdum senin albeninle şiirin sıcağında”

Beşinci şiir kitabında şiir ve şairle ilgili Çeşmeler şiirinden:

Şimdi anlıyorum niçin
Eski şairler onların
Yapımına
Tarih düşerlerdi
..
Bilirlerdi çeşmelerin de
Kendileri gibi
Toplumun ortasında
Çağıldayıp durduğunu şairler

O insanlara susuzluğunu giderir
Arıtır ellerini ayaklarını
Şair de giderir ruh susayışını
Yıkar çirkefe batmış insan ruhunu

Ama ikisinin de alınyazısı en son
Unutulmak terk edilmek
Sırr olmak
Ait sayılmak eski uygarlıklara”

Çeşmeler II’de şair-çeşme, şiir-su arasında alaka kuran şair, Çeşmeler III’te şairlerin ve çeşmelerin toplumdan soyutlanmalarının getireceği tehlikeyi haber vermek ister:

“Taşını kırarsınız çeşmelerin
Başını kırdığınız gibi şairlerin
Ama onlar
Yağmurla alır abadırlar
Yer konuğudurlar göklerin

Çeşmeler VII’de kara mizahı belagatleştirmek vardır:

Kimi zaman çeşmeler
Karagözü bile şairleştirirler
Ve Karagöz söz arasına sıkıştırır
“Acemi sakaların elinden neler çeker Horhor Çeşmeleri”

Şiiri toplumda en büyük güçlerden biri olarak gören şair, şiire toplumdaki yanlışları ayıklayıp doğruları belletme görevi yükler:
“Ölümden baldan ayaklarıyla yürüyen şiirimle
Şehrin kılıcı sanki suda bir ay gibi kırılıyor şiirimle” 9

Altıncı şiir kitabında şairle ilgili başlı başına birşaheser…
Adeta şiirle ilgili bugüne dek söylenmiş tüm sözler, yazılmış yazılar, yayınlanan kitaplar bir kenara itilmeli ve her şiir kitabının ilk sayfasına bu iki dize yazılmalı:
“Şairler yaşamadıklarını yazarlar
Ama o yazılacak olanı yaşarlarsa susarlar” 10

Şairin toplum içinde saygın yerinin olduğunu belirtmek isteyen Sezai Karakoç, şaire Hızır’ı arkadaş seçer:
“Ve şair Hızıra arkadaş
Ab-ı hayat yolculuğuna çıkan” 11

-Devam Edecek-
( Sezai Karakoç Dosyası6 başlıklı yazı MehmetALİ tarafından 2/21/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.