Değerli dostlardan bazıları zaman zaman ‘’Hocam özel hayatınıza karışmak gibi
olmasın ama hani çok özel değilse size özel bir sorum olacak özellikle...
Eşinizle niçin boşandınız?’’ Diye soruyor. Eh anlatalım gariii.)))))))) ( Gülme
ikonu yapıyorum ki anlayın oldukça ilginç bir sebebi olduğunu.)
*********
Evliliğimizin daha ilk aylarıydı. Bir sabah yataktan kalktım. Ben kalkar
kalkmaz eşim yanıma geldi.
-Sami bu gün çok kötü bir rüya gördüm.
-Allah hayr etsin hanım.
-Anlatayım mı?
Aslında rüya dinlemeyi ve rüyalara kendi kafamca yorumlar yapmayı severim.Hatta
eşim rüya tabirlerine oldukça önem verdiği için evde iki ciltlik Rüya Tabirleri
ansiklopedisi var. Sık sık ona bakıp eşime anlatıyorum ‘’Senin rüyanın tabiri
bu.’’ Diye ama benim hatunun rüyalarını dinlemeyi sevmiyorum işin doğrusu.
Sevmiyorum çünkü mübarek rüya görmüyor, sanki üç film birden türü sinema filmi
seyretmiş gibi bir başladı mı bitmiyor rüya. O değilde bir de ‘’ Uyandım, sonra
tekrar uyudum, rüyamın devamında…’’ Demez mi gel de sinir olma. Yahu rüya
dediğin uyursun, görürsün biter. Hatta kalktığın zaman neredeyse yüzde
seksenini unutursun. Bizimki öyle değil. Uyuyor, rüya görüyor, uyanıyor, tekrar
yatıyor, rüyanın devamını görüyor. Uyanıyor, sonra tekrar uyuyor, sonra rüya
kaldığı yerden devam ediyor.
Ben ‘’Anlatma hatun.’’ Desem de anlatacak. Kaçış yok.
-Ey anlat bakalım.
Efendim rüyasında beni görmüş. Ballandıra ballandıra anlatıyor ama bir türlü
sadede gelmiyor.
Sınıf kapısından içeri girdiğimden bir başladı, öğrencilere günaydın diyorum,
yazılı sonuçlarını söylüyorum, iyi not alanlara ‘’Aferin’’ derken kötü not
alanlara ‘’Oğlum çalışın, çalışın, okuyun da adam olun.’’ Diyorum. Sonra derse
geçiyorum. Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını, Mısır seferinin Osmanlı Devleti
açısından önemini filan anlatıyorum.( Ki bu konuları hiç bilmez. ) Hatta derste
haylazlık yapan bir öğrenciye kızıyorum, falan filan…
-Yahu hanım sadede gel. Kötü rüya dedin de henüz bir kötülük görmedim ben.
-Sonra Sami, sen sınıftan çıkıp okul müdürünün aynı koridordaki odasına
gidiyorsun.
Hay Allah’ım Ya Rabbim ya. Ulan bir kez olsun bizim okuldan içeri adımını atmış
değil ama müdürün odasının sınıfın hemen yanında olduğunu biliyor.
-Tamam hanım. Kısa kes. Derse yetişmem lazım. Daha kahvaltı etmedim.
Yaklaşık yarım saat daha anlattıktan sonra bombayı patlatıyor.
- Merdivenlerden inip öğretmenler odasına giderken ayağın kayıyor ve merdivenlerden
yuvarlanıp kaburga kemiklerini kırıyorsun.
-Hay Allah…Korkma dikkat ederim. Bir şeycikler olmaz. Takma kafanı böyle rüya
müya olaylarına.
Kafayı takma dedik hanıma ya kendimiz taktık iyi mi. O gün okulda merdivenleri
çıkarken ve inerken pür dikkatim. Paydos ziline kadar hiç bir şey olmadı. Lakin
paydos ziline yakın hafif bir sarsıntı oldu. Deprem yani. Ben öğrencilere. ‘’
Çocuklar sakin. Şimdi tek sıra yapıp sağdan sağdan, acele ama koşmadan okulu
terk ediyoruz’’ desem de ‘’ Alllahhhh. Koşun lan!’’ Diyen tüm veletler
koridorlarda koşmaya başladılar.
Biz öğretmenler ‘’ Çocuklar sakinnnn.’’ Dedikçe daha da hızlı koşuyorlar.
Merdiven başına geçtim. ‘’ Çocuklar yavaa…şşş’’ Diyemeden havalardayım.
Peşinden yerde. ‘’ Allahhh. Gitti kaburga kemiklerim’’
Çok şükür kırık filan yok ama çok kötü zedenme olmuş.Nefes aldıkça batıyor
ciğerlerime. Üç gün istirahat.
Bu elim olayda hanım ‘’ Ben sana söylemiştim değil mi?’’ Dese de ben ‘’ Yahu
hanım abartma. Basit bir tesadüf işte. ‘’ Demiştim. Lakin ünlü bir düşünürün ‘’
Hayatta tesadüflere asla yer yoktur.’’ Sözünü unutmuştum. Evet gerçekten de
hayatta tesadüflere asla yer yoktu.
Bir kaç yıl sonra hanım yine bir rüyasını anlatıyor. Başladı köyünün
derelerinden, harmanından, orak biçmeden, patates çapalamadan…Bir türlü ana
konuya geçmiyor. Yine uyanıyor, uyuyor, rüya kaldığı yerden devam ediyor.
Baharda kuyruklarını sallaya sallaya zıplayan minik keçi yavruları, tarlalarda
açmış kırmızı gelincikler, çeşme başında köy delikanlıları ile kaş göz
işretleriyle cilveleşen köy kızları filan derken nihayet dedesinin evine
geldik.
-Sami dedemin evinde büyük bir kalabalık gördüm.
-Cancağızım. Senin deden köy çocuklarına Kur’an dersi vermiyor mu? Elbette
kalabalık olacak evi.
-Yok öyle değil. İnsanlar üzüntülüydü. Hem halalarımı, amcalarımı da gördüm.
Babam da oradaydı.
-Hımmmm. Bayram yaklaşıyor ya ondandır.
-Değil yaaa. Bayramda insanlar niçin üzülsün ki?
-Haklısın. Takma kafaya. Bir şey yoktur.
‘’Takma kafaya.’’Dedim’’ ama iki saat geçti geçmedi pat telefon geldi hanıma
-Aloooo. Minireeee.( Aslı Münire’dir ama Minire der köylüleri) Deden ıraamatlı
oldu. Cenezesini igindiye galdırceeez. Gelebiliisen acele gel gariii.
Her ne kadar doksan yaşında olsa da çakı gibi bir adam olan ve o yaşında bile
kendi kurbanını kendi kesip, bir ağaca asarak yüzen dedeyi Rahmet-i Rahmana
uğurladık.
Aradan bir kaç yıl geçti. Bir sabah yine benim hatun:
-Sami bu gün rüyamda..
-Ananı gördün garanti. Gidici mi?
-Yok anamı değil. Ninemi gördüm.
-Allah rahmet eylesin. Nurlar içinde yatsın. Mekanı cennet olsun. Çok iyi bir
kadındı.
-Yahu ninem hayatta. Niye rahmet okuyorsun ki.
-Sen rüyanda gördüysen kesin o çoktan fena aleminden bekâ alemine yatay geçiş
yapmıştır. Hem nasıl gördün nineni?
-Ninemin evinde yine büyük bir kalabalık vardı.
-Hahhh. Tamam. Ninen kesin rahmetli olmuştur.
-Hayırdır inşallah diyelim.
-Hayırdır hayırdır. Seksen altı yaşındaydı zaten. Dünyaya kazık çakacak hali
yok ya. Eninde sonunda onun arkasından da ‘’ İnne lillah ve inne ileyhi
raciun’’ Denecek. Demek vadesi buraya kadarmış.
-Ben bir köyü arayayım. Bakayım bir şey var mı?
-Bence direkt köye git. Kesin gitmişir senin nine.
Neyse…Köyü aradı yine. Hala kızlarından biri cevap verdi telefona.
-Minire ! Biz de seni araacaadık. Nenen sizlere ömür.
İşin doğrusu ben her ne kadar ‘’ Ninen kesin gitmiştir.’’ Diye düşünsem de yine
de ‘’ Ninen sapasağlam ‘’ Diye bir cevap almasını ve karşısına geçip ‘’
Nasıııl. Şiştin mi? Bak bu sefer yanıldın işte’’ Diyerek dalga geçmeyi hayal
ediyordum ama maalsef yanılmamıştı. Nineyi de toprağa verdik.
Aradan bir zaman daha geçti. Yine bir sabah…
-Samiiii. Ben bu gün rüyamda köyü gördüm.
-Şöyle kalabalık filan var mıydı?
-Evet vardı.
-Eyvah eyvah. Deden, ninen gittiğine göre, annen baban köyde olmadığına göre bu
sefer kimi Rahmet-i Rahmana uğurluyoruz?
-Halamın evindeydi bu sefer kalabalık.
-Çüşşş yani. Kızım ben ölürüm de senin halan ölmez. Kadın turp gibi. Her
yanından sağlık fışkırıyor.
-Valla onu bunu bilmem. Halamın evinde büyük bir kalabalık gördüm.
Bu sefer yanılıyordu. Kesin yanılıyordu. Ondan önce telefona sarıldım ve köyü
aradım.
-Alooo Hasibe. Nasılsınız kızım? Köyde ne var ne yok?
-Ey ki aradın enişde. Biz de size habar vereceedik. Seviye Hala sizlere ömür.
-Allah Allaahhh. Yahu sapasağlam kadındı. Nasıl olur?
-Valla biz de aaanamadık enişde. Aniden gidiveediii.
Hanım merakla bana bakıyor.
-Hanım senin hala da yola çıkmış. Haydi hazırlan da cenazeye geç kalmayalım.
Hala da gitti vesselam.
Çok az bir zaman sonra.
-Samiii. Bu gece rüyamda İstanbul’daydık.
-Hanım sakın yine kalabalık filan görmüş olmayasın.
-Valla maalesef oldukça büyük bir kalabalık vardı annenin evinde.
-Ulan kızım etme eyleme. Daha altmış dört yaşında kadın. Bu güne kadar başım
ağrıdı bile demedi hayatında.
-Valla onu bunu bilmem. Sizin ailede büyük bir üzüntü var.
Hanım daha cümlesini tamamlamıştı ki bir küçüğüm olan kardeşim Raci’nin hanımı
Türkan aradı.
-Sami abi acele gelin. Anne çok hasta.
-Türkan. Bana bak. Ben çocuk değilim. Öldüyse adam gibi öldü de.
-Abi nereden anladın öldüğünü.
-Münirenin rüyaları…Neyse şimdi sana bunu izah edemem. Öldü mü annem?
Türkan başladı ağlamaya.
-Sami abi. Başımız sağ olsun. Anne, Hakkın rahmetine kavuştu.
Bu sefer de annemi ebedi aleme uğurladık.
Yıl 2006. Babam oldukça kötü durumda. Hastanedeyiz. Ben yanında refakatçı
olarak kalıyorum. Gece telefon geldi.
-Alooo. Sami! Rüyamda bizim evde büyük bir kalabalık gördüm.
-Desene hatun babam da yolcu.
-Allah korusun. Ama içimde garip bir his var.
Sabaha çıkmadı babam.
Sonra.?
Sonra bir daha ‘’ Sami bizim evde bir kalabalık gördüm rüyamda’’ der de beni de
öte aleme yolcu eder korkusuyla boşadım gitti.
İşte dostlar bizim boşanma sebebimiz bu. Bundan gari sormayın ‘’ neden
boşandınız?’’ diye.
Haa bu arada. Boşanmasına boşandık ama konuşuyoruz tabii ki. Hatta 2009 yılında
bana rüyasında deniz ve oldukça büyük bir kalabalık gördüğünü anlattı. Hemen
akabinde yıllarını derelerde, denizlerde yüzmekle geçirmiş olan öz babasının
denizde geçirdiği ani bir beyin kanaması sonucunda boğularak öldüğü haberini tv
de gördüm.
Tehlikeliydi. Hem de çok tehlikeliydi.
-------------------------------------------------------------------------------------
Not: Olayların kronolojik sıralamasında hata söz konusu olabilir ama olayların
cereyan ediş şekli aynen yazdıklarım gibidir.