Sezai Karakoç'ta Şiir-Şair İkilemi-2

Yedinci şiir kitabında “ve sen şairsin kelimeler ülkesinde bilge” diyen Sezai Karakoç, hayatını şiirle bütünleştirir:

“Açtım bir fal gibi dün gece kitabımı
Kader meşaleli şiirlerle donandım” 12

Şiirlerin kader meşaleli olanlarıyla donanan şairin, okuduklarının etkisinde kalmadığını ve yazdıklarını da bir daha okumadığını belirtirken, sürekli yenilme kaygısı içinde olduğu görülür:

“Ben her şiir okudum
Kendi şiirim hariç
Okuduğum şiiri yazmam
Yazdığım şiiri okuyamam” 13

Şairin geride bıraktığı eserin şiirleri olduğunu belirten Sezai Karakoç, Mehmet Akif’i çağrıştırır.
Mehmet Akif’in “Safahat Üstüne” adlı dörtlüğü:

“Arkamda kalırsın, beni rahmetle anarsın”
Derdim, sana baktıkça, a biçâre kitâbım!.
Kim derdi ki : Sen çök de senin arkana kalsın,
Uğrunda harâb eylediğim ömr-i harâbım?” 14

Sezai Karakoç’un ifadesiyle şair ve eseri:

“Önüne çıkar hayat yol kesen gibi
Soyulur çırçıplak gider şair
Bir deri bir kemik öteye geçtiğinde
Arkasında kalır şiir tomarı defteri” 15

“Alın Yazısı Saati” adını taşıyan sekizinci kitabında Cenab-ı Hakk’a niyazda bulunur, dua eder:

“Onu koru Tanrım
Ona acı, Ona yardım elini uzat
Senin halkındır onun halkı
Onu uyandır onu şuurlandır
Ona bilgi ve güç ver
İleriyi görüş gücü ver
O, yeşilin şiiridir
Yeşil şiirdir onun ruhu
Hızırdır öncüsü artçısı halkın.”

Yeşil, İslâmî Medeniyet’in renkteki yansımasıdır. “Yeşilin Şiiri” derken “İslâmî Şiiri” ön plâna çıkartmak ister, Şair. Sezai Karakoç, “Ve Şair Hızıra arkadaş/Ab-ı hayat yolculuğuna çıkan” derken Hızır’a arkadaş olarak şairi seçiyordu. Burada da Yeşil Şiiri ruhunda özümsemiş bulunan şairin(:kendisinin) öncüsünün Hızır, destekçisinin halk olduğunu belirtir. Tabii ki bu da Diriliş’tir.

Gönül ister ki Sezai Karakoç, bir bu kadar şiir kitabı kazandırsın okurlarına. Şiir ve Şair arasında alakanın kesik olduğu bu dönemde gerçekten şiir alanında Diriliş Erleri’ne ihtiyaç vardır. Diriliş Şairleri’nin Ustası’ndan şiir meydanında bir daha gür sesli şiirler bekleme de okurun hakkıdır.
-----------------------------------------------------Dipnotlar:
1 Şiirler 1 Hızırla Kırk saat S. 107
2 Şiirler II Taha’nın Kitabı/Gül Muştusu s 41
3 Şiirler II s 41
4 Şiirler II s 47
5 Şiirler III Körfez/Şahdamar/Sesler s 57
6 Şiirler IV Zamana Adanmış Sözler s17
7 Şiirler IV s 31
8 Şiirler s 31
9 Şiirler IV s 41
10 Şiirler VI Leyla ve Mecnun s 58
11 Şiirler VI s 56
12 Şiirler VII Ateş Dansı s 25
13 Şiirler VII s 32
14 Mehmet Akif Ersoy Safahat DİB Yayını s 418
15 Şiirler VII s 33

(*) Bu incelememiz Yedi İklim Dergisi’nin Sezai Karakoç Özel Sayısı Kasım-Aralık 1993 Sayısında sayfa 87-89 arasında yayınlanmıştır .


SEZAİ KARAKOÇ'TAN ŞİİRLER-2
MONA ROZA

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller



Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar



Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...



Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi



Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar



Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza


Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller


MONA ROSA II-ÖLÜM VE ÇERÇEVELER



Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
Garip bir yolculuk, tren ve Gülce.
Bir hançer bölüyor, ah, rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el; ve, ve, ve...



Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Gece kar yağacak sabaha kadar.
Toprakta et, kemik çıtırtıları...
Yarı ölüleri bir korku tutar

Değince bir taşa kafatasları.
-Ölüler ki yalnız tırnakları var,
Ve yalnız burkulmuş diz kapakları...-



Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
Açıyor elini göğe bir kadın.
Uzuyor, uzuyor altın saçları
Uğrunda ölünen güzel kızların...



Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
Esmer delikanlı, hatıra ve kan.
Yeşil gözlü kızın hıçkırıkları
Sızıyor bir kapı aralığından;
Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı.



Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Çocuklara açar mağaraları
Gün görmemiş kuşlar ve örümcekler.
İlân-ı aşk eden dil balıkları
Aşina suları çabuk terkeder..

Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Bakıyor ateşe, küle böcekler.
Köpekler parçalar kanaryaları,
Mektupları bir boz ağaç kurdu yer.

Baykuşlar ötüyor harabelerde;
Yanıyor lâmbalar, hafif ve sarı.
Bir kaza kurşunu bulur her yerde
Süvarisiz şaha kalkan atları...

Bir ruhun ışığı vardır göklerde,
Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Ötüyor baykuşlar harabelerde.
Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;

Titriyor yıldırım düşmüş gibi yer.
Bekledi arzuyla karanlıkları
Anneler, babalar, erkek kardeşler.
Ta içinde duyar ani bir ağrı,
Bir hüzün şarkısı tutturur gider
Anneler, babalar, erkek kardeşler.



Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Her yatak dopdolu, bir yatak bomboş.
Bir neşe şarkısı tutturur gider
Birinci, ikinci, üçüncü sarhoş;
Kurşunlar sıkılır göklere doğru,
Serçe yavruları yuvada titrer.
Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı...

Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
İnce yelkenleri alıyor yeller.
Titretir kalpleri ve bayrakları

Gemiden toprağa uzanan eller.
Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı,
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gizli hazineler, su yılanları...

İnce yelkenleri alıyor yeller;
Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı.
Beyaz pelerinli hür tayfaları
Kendine bağlıyor siyah kediler;

Titriyor gönüller ve kara bayrak,
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gemiden toprağa uzanan eller
Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı.

Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı,
Garip bir yolculuk, tren ve Gülce.
Bölüyor bir hançer, ah, rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el; ve, ve, ve...




Her ne kadar dosyayı kısa tutmaya çalışsak bile gelen istekler, oldukça çok. İsteyen okur, Hece Dergisi Sezai Karakoç Özel Sayısı'nı alarak, Karakoç'a dair birçok bilgiye ulaşabilir. (M. Ali ABAKAY)
( Sezai Karakoç Dosyası Mona Roza Şiiri 7 başlıklı yazı MehmetALİ tarafından 26.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.