"ahhh ne kahraman, ne cesur, ne güzel çocuklardık. Her yeni günü ümitle, nasıl kucaklardık. Ahhhh: kaldırımlar biliyor, bir devir; muhteşemdik. Güz güneşinden hüzünlü, ilk yazdan şendik. Hem utangaç, hem hevesli, mektepli sevgililerdik; pek kırılgan, pek acemi, bir söyler, bin gülerdik..."

Sezen Aksu'nun seslendirdiği bu şarkı geldi aklıma. Uzun ve sancılı yıllardı o yıllar: belki, eski zamandan bir iki çift göz de çarpar yazdıklarıma, anlar onlar bildiklerimi unutmadığımı... O yıllar, dilimize takılmış, bir kaç özel ve anlamlı şarkıdan biriydi bu; SARI SARDUNYALAR.

Sanki o yıllar tahmin etmiştik sadece "bir devir" muhteşem olabileceğimizi. Sonra, ayrı ayrı kentlerde, ayrı ayrı ışıklar yakıp, ayrı ayrı kelimeler biriktireceğimizi. Neyse ki, böyle bir edebiyat platformu sayesinde, buluştum bir bölümüyle o "bir devir" paylaştıklarımla. Ne çok konuşulacak şey varmış meğer? ne çok eskiyi özlemek istermişiz ve anmayı?

Ben, galiba daha bir oralarda kaldım, oralarda yön tutuyorum. Çünkü, anılarının arasında bu şarkı var mı ki diye baktığım yüzler, unutmuştu çoktaan bayır aşağıya el ele tutuşup söylediğimiz bu şarkıyı... Ben, mıh gibi aklımda saklıyorum oysa tümünü... Özel radyoların, gece programları, ev sahibim olurdu ödünç radyolarda. Nedense, hiç kendi radyom olamadı o yıllar benim... Özel radyolar diyorum, zira onlar, şiir programları hazırlar, şiir okur, okuturlardı sabahın ilk ışıklarına dek...

Sabah kahvaltısını, uyanmadan karşılardım. Zira, kalk zili çaldığında, çoktan ayakta idim zaten. İnce beliyle bize gülümseyen bardağı, sadece kahvede, kafede filan görebilirdik. Yemekhanedeki bardaklar, metaldi, el yakardı, dudak sızlatırdı. Zaten, kişiye göre değil de, tüm bir katılımcı kitlesine hitap etmesi planlanan çay, ya çok şekerli olurdu, ya da az. Ortalama isterseniz, eve gidilecek tatil vakitlerini beklemeniz gerekirdi.

Uzak bir yolun sonunda, okula varılır, kantinler ilk durağımız olur, sohbetler koyulaşırken, ders saatleri çoğunlukla unutulurdu. Zaten akşam çabuk olur, gece hemen çökerdi. Zaman, tüm yağızlığımıza rağmen, hep bir adım ilerimizde olurdu.

Eserken lodos tüm kuvvetiyle, yokuş aşağı bırakır kendimizi, dilimize yerleştirip sarı sardunyaları, iniverirdik en sık uğradığımız o kahveye. Kahve dediğime bakmayın: bir mahalle kahvesinden ziyade, üniversitelilerin birlikte olduğu, hatta doğum günü partilerine filan ev sahipliği eden bir mekandı. Hangimizin orda bir anısı olmadıki...

Şimdi hala dilimden atamadığım o şarkılar, hayal ettiğimiz o güzel gezintiler, kayıplar, kazançlar ve duruyor işte içerimde yaşanmış o yıllar... Sizlere öneriyorum bu şarkıyı: bulun, dinleyin. Elinizde varsa, hemmen ulaşın o şarkıya, hatta utanmayın, söyleyeniyle birlikte siz de söyleyin. Söyleyenine son zamanlarda kırgınım biraz. Ama şimdilerde söyledikleri ayrı, o şarkıyı söylerken söyledikleri ayrı değil mi? esen kalın efendim...
( Sarı Sardunyalar başlıklı yazı Fırat AVCI tarafından 28.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.