Patlat Bakayım Sekiz Kişiye Bir Gazoz—8. Bölüm--
PATLAT BAKAYIM SEKİZ KİŞİYE BİR GAZOZ—8. BÖLÜM--
Türk sinemasını ses getiren filmlerinin başında elbette Hülya Koçyiğit, Fikret
Hakan ve Erol Taş’ın oynadığı ’’SUSUZ YAZ ’’ Gelmektedir. Aslında İstanbul
Cankurtaran’da bir kıraathane işleten ve dünyalar iyisi bir insan olan Erol
Taş, o filmde kardeşinin karısı olan Hülya Koçyiğit’e ( Filmdeki adıyla Bahar )
tecavüze kalktığı için bu filmden sonra – film Berlin’de altın ayı ödülü almış
olsa da - Türk seyircisi - özellikle kadınlar - tarafından taş yağmuruna
tutulmuştu pek çok yerde ’’ Ahlaksız adam ’’ diye. Ama bir röportajında Erol
Taş, kendisine taş atan o insanlara ’’ Atın atın..Siz bana taş değil ekmek
atıyorsunuz’’ Dediğini anlatmıştı.
Türk sinemasının konulu filmler kuşağında ikinci sırayı ise baş rolünde Fikret
Hakan’nın deiğer rollerini ise ve Nurhan Nur ile Aliye Rona’nın paylaştıkları
Fakir Baykurt’un romanından uyarlanmış olan ’’ YILANLARIN ÖCÜ ’’ Alır. Bu film
yıllar sonra yine çekildiğinde Fikret Hakan’ın yerini Kadir İnanır, Nurhan
Nurun yerini Nur Sürer, Aliye Rona’nın yerini Fatma Girik, Deli Haceli - Erol
Taş’ın yerini ise Erdal Özyağcılar almıştır.İkinci versiyonu sanırım renkli
olduğundan daha hoşuma gitmiş olsa da bana kalırsa öyle ayılıp bayılmamızı
gerektirecek bir film değildi ama her iki versiyonu da bayağı gişe yapmıştı.
Konulu filmlerde benim favorilerime gelince bunların birincisi on altı yaşlarımdayken
seyrettiğim ’’CEMO’’dur. Türk filmleri içinde beni ağlatan ilk film bu olmuş ve
tam altı kez para verip bilet alarak bu filme gitmişimdir. Çancı Ustası Memo (
Fikret Hakan ) ile Çoban kızı Cemo ( Türkan Şoray ) Arasındaki bu muhteşem
aşkın çıbanı ise Türk sinemasının Erol Taş’tan sonraki en büyük kötüsü Bilal
İnci olup Allah’tan o yıllarda bir yerlerde karşıma çıkmadı. Kesin öldürürdüm
vallahi. Bu filmin çekimleri sırasında Türkan Şoray attan düşerek boynunu fena
halde incitmiş, onun bazı sahneleri filmde Sanem rolünü oynayan Melda Sözen
tarafından oynanmış ise de biz farkına varmadık. Bu filmde Türkan Şoray’ın
güzelliğinin zirvesinde olduğunu belirtmeden de geçemeyeceğim.
Beni ikinci kez ağlatan Türk filmi ise adını yazdığımda hepinizin ’’ Evet ’’ Diyeceğinizden
adım kadar emin olduğum ’’SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM ’’ dır. Kadir İnanır, Türkan
Şoray ve Ahmet Mekin’in baş rollerinde oynadığı bu filmin final sahnesinde
ağlamayan tek bir insan bilmiyorum. O Samet çocuğun - baba bildiği - Ahmet
Mekin’e koşması, Türkan Şoray’ın da sonunda o anki kocası olan Ahmet Mekin’e
ihanet etmeyerek onun elini tutması ve finaldeki ’’ Sevgi emek ister ’’ Sözü en
taş kalpliyi bile hüngür hüngür ağlatmıştır. Ha bu arada, daha dün Samet
rolündeki çocuğun erkek değil kız olduğunu hem de Bilal İnci’nin kızı Elif İnci
olduğunu öğrenince şok oldum resmen. İlk sırada soldan 5.Resim( Elif İnci hem
Samet’ken hem de şimdiki haliyle )
Çok yakın zamanda ise beni ağlatabilen ender filmlerden biri ’’ THE İMAM ’’
Olmuştur. Bu filmi de -izlemeyen herkese- mutlaka tavsiye ederim. ‘’ Ulan
Muhtaaar’’ Unutulacak bir replik değildir elbette ama hocanın hastanedeki ölüm
sahnesidir filmin en hüzünlü sahnesi.
Madem ağlamak dedik o halde bu minval üzere devam edelim. Yine yakın zaman
içinde beni ağlatan bir kaç film daha vardır. Bunlardan üçü Oscar ödülü almış
yabancı filmler olup Birinci sırayı Baş rolünde Tom Hanks’ın oynadığı ’’ YEŞİL
YOL ’’ alır, ikincisi baş rolünde Mel Gibson’un oynadığı ’’ CESUR YÜREK ’’ ve
üçüncüsü baş rolünde Leonardo Di Caprio’nun oynadığı ’’ TİTANİK ’’Mutlaka ama
mutlaka seyredilmesi gereken filmlerdir ki seyretmeyen kimsenin kaldığını
sanmıyorum. Ben hâla bunlardan hangisini yakalarsam televizyonda, oturur
seyrederim mutlaka.
Türk Filmlerinden ise Sitemizin değerli şair- yazarı rahmetli Kemal Paracıkoğlu
- Nurten Paracıkoğlu çiftinin evladı olan Halil Sezai Paracıkoğlu’nun hem
senaryosunu yazıp hem de baş rolünü paylaştığı ’’ İNCİR REÇELİ ’’ Mutlaka
seyredilmesi gereken filmlerin başında gelir.
Türk sinemasının konulu filmleri içinde daha neler vardır neler? Mesela Kadir
İnanır’ın henüz uzun çeneli, zayıf nahif bir delikanlı olup da kaşları
çatılmadığı yani Kadirizm akımını başlatmadığı yıllarda Filiz Akınla baş
rollerini paylaştığı ’’ UTANÇ’’ süper dram bir film olup doya doya göz yaşı
dökmek isteyenlere tavsiye edilir. Ben filmde artık gazinolarda dansözlük
yapmaya başlayan ve o günün değer yargıları ile kötü yola düşmüş Filiz Akın’ın
’’ Benim gururum var ’’ Sözlerini ve tek kolunu iş makinesine kaptırmış olan
Kadir İnanır’ın - göz yaşları içinde - ona bıçağı köküne kadar daldırmasını hiç
unutamam.( Zamanımızda artık annelerin babaların, kızlarının elinden tutup
onları - dansöz olsun diye- gazinolara, barlara ,manejerlere götürdüklerini
görünce de değer yargılarımızın yıllar içinde nasıl bir değişimden geçtiğini
düşünürüm hep bu filmi hatırladıkça )
Bizim konulu filmler diye adlandırdığımız filmlerde konu genelde ya kan davası,
ya da ağaların köylüler üzerindeki baskı ve zulümleri üzerine kurulu olsa da
arada sırada gerçekten de kaliteli ve güzel filmler yapılıyordu.
On iki Eylül 1980 Askeri ihtilaline yakın dönemlerde ve sonrasında Türk
sineması - seyirci açısından - adeta altın çağlarını yaşıyor ve pek çok
kategoride filmler yapılıyordu. İşte bu dönem içinde filmlerin önemli bir
bölümünde ortadirek altı insanların yaşantısı ve geçim zorlukları ele alınmaya
başladı ki bu flmler içinde resmen saçma sapanlar oldukça önemli yer tutuyordu.
Bizimkiler herhalde yabancıların Robin Hood’undan çok fazla etkilenmiş
olmalılar ki pek çok filmde vuran, kıran, patronların gırtlağına basıp onlardan
zorla haraç alan mafya babaları daha sonra bu paraları gelir fakir fukara
mahalle halkına dağıtır, onları dertlerinden kurtarırlardı hep. Mübarekler
Mafya babası değil sanırsın Noel Baba... Gerçek hayatta bir tane bile böyle
fakir fukara babası olan Mafya Babası olmamakla beraber, filmlerdeki mafya
babaları hep bu şekildeydi. İşte bu filmlerle birlikte Kadirizm akımı da
başladı.
Efendim..Önceleri dediğim gibi uzun çeneli, cılız, yumurta gibi parlak bir
çocuk olan Kadir İnanır’ın önce kaşlarını çattırdılar, sonra az biraz daha
şişmanlattılar ve nihayet son olarak da ’’ O kedi buraya gelecek üleeeeennn ’’
Demesini öğrettiler ve nihayet Karadağlı Kara Kadir ( ya da öyle bir şey )
olarak sürdüler piyasaya diyeceğim ama değil...Evveliyatı var. Kara Kadir,
Kadirizm akımını yanlış bilmiyorsam YABAN Filmiyle başlattı.
YABAN Aslında Türk sinemasında bir dönüm noktasıdır. Özetle: Zengin ve oldukça
şımarık, insanlara yukarıdan bakan ama etrafındaki paçoz erkeklerden de bıkmış,
bu yüzden bunalımlar içinde olan bir kız( Gülşen Bubikoğlu), bir adada tek
başına adeta bir dağ ayısı gibi yaşıyan, konuşmayan, gülmeyen, bir Allah’ın
selamı bile ağzından çıkmayan bir hırboyla( Kadir İnanır) önce bayağı bir
dalgasını geçer ama sonra nasıl olursa olur ( Hikmet-i ilahi ) bu hırboya aşık
olur. Hatta fabrikatör babasını bile karşına alır bu aşk yüzünden. Yaban olacak
ayı, bu fabrikatör kızına ayaklarını bile yıkatır ki bu tür filmlerin en
gerçekçi sahnesi de budur.(!) Çünkü fabrikatör kızları bu dünyaya yabanların
ayaklarını yıkamak için gönderilmiştir.(!) O değil de bizi de zehirlediler.
Gittik boyumuza posumuza bakmadan mahallenin en zengin adamının kızına bastık
tokadı aynen Yaban gibi bize aşık olsun diye, kızın babası ağzımıza etti, kız
ise karşımıza geçip ’’ooooohhhhh...İşte böyle ağzına ederler adamın. Bana tokat
atmak neymiş gör.’’ Dedi, biz ayaklarımızı yıkayacak diye beklerken.
Velhasılı kelam Kadir İnanır aslında Türk sinemasında tüm dengeleri alt üst
etti bu Kadirizm akımıyla. Düşünsenize bu filmin aynısının bir sürü kopyası
yapıldı. Mesela : Cüneyt Arkın - Emel Sayın’lı RÜZGAR, Yine Cüneyt Arkın-
Gülşen Bubikoğlu’lu VAHŞİ GELİN, Orhan Gencebay- Hülya Koçyiğit’li ’’ HATASIZ
KUL OLMAZ’’ İbrahim Tatlıses- Hülya Avşar’lı LEYLİM LEY, Bile bu tür filmlerden
sayılabilir. Ve Hatta bizzat Kadir İnanır- Gülşen Bubikoğlu’nun oynadıkları ‘’
KADIN DÜŞMANI’’ da aynı minvalden filmlerdendir.
Konulu filmlere devam edeceğiz yarın. ( Kadir İnanır- Tarık Akan ve biraz da
Cüneyt Arkın ile )
(
Patlat Bakayım Sekiz Kişiye Bir Gazoz—8. Bölüm-- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
15.05.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.