1 İçki İçenler Kaç Sınıfa Ayrılır?

Makale / Toplumsal Makaleler

Eklenme Tarihi : 6.06.2020
Okunma Sayısı : 1489
Yorum Sayısı : 6



Rahmetli babam içki içen bir insandı. İçkisi de Türk’ün milli içkisi ( İçeceği değil, içkisi) olan  Yeni Rakıydı. Yetmiş yaşında kalp ameliyatı oluncaya kadar da sık sık evde çilingir sofrası kurar, en az bir 35 lik Yeni Rakıyı midesine göndermeden sofradan kalkmazdı. Kesinlikle bar ya da meyhanede içki içmezdi.

Seksen yaşında hayata veda eden babama artık iyice yaşlandığı yıllarda sordum:

-Baba ! Sen hayatın boyunca içtin bu rakıyı ama arasıra annemi ve biz oğullarını pataklamak dışında bu içki yüzünden ne bir başkasına zarar verdiğini gördüm ne de bu içki içmen senin Türkiye’nin en iyi ve tanınmış daktilo- hesap makinesi tamircisi olman üzerinde en ufak bir olumsuz tesir meydana getirdi. Bunun hikmeti nedir?

Babam tane tane anlatmaya başladı:

-Bak oğlum ! İçki içenler üç sınıfa ayrılır. 1- Ağzıyla içenler  2- Burnuyla içenler  3- Kıçıyla içenler

Ağzıyla içenler neyse de burnuyla içenler acayibime gitmişti. Hele de kıçıyla içenler akıl alacak gibi değildi. O şaşkınlıkla sordum.

-Baba ! Ağzıyla, haydi burnuyla içeni anladım da insan kıçıyla nasıl içki içer?

Babam devam etti.

-Oğlum, ağzıyla içen neşelenmek için içer bu zıkkımı. O sebeple de etrafına neşe saçar. Onun sarhoşluğunun kimseye bir zararı olmaz. Hatta sevilir böyle bir sarhoşluk. Ha, bazen de hüznünü dağıtmak için içer, yine kendisinedir zararı, kimselere bulaşmaz, üzüntüsünü, elemini kendi içinde yaşar, sonra sessice sızar. Bu mereti ağzıyla içenin kafası tilki gibi çalışır ki içki insanı aslında üç hayvana dönüştürür. Bunlardan birincisi tilkidir.

Yani ağzıyla içen tilkiye dönüşür. Ben genellikle ağzımla içerdim bildiğin gibi.

-Peki burnuyla içen?

-Burnuyla içen  etrafı için tehlikelidir. Asar, keser, bağırır çağırır, herkese, her şeye saldırır. Mesela ben, köfeteleri biraz fazla kızarttığı, bifteği kanlı kanlı önüme koymadığı için annenize az mı dayak attım? Karşımda burnunuzu karıştırdığınız için burnunuzdan kan getirinceye kadar az mı dövdüm sizleri? ‘’Kaşının üstünde gözün var.’’ Diyenle az mı yumruk yumruğa kavgaya girdim? Velhasılıkelam içkiyi burnuyla içen hayvanlar aleminde  aslana dönüşür evladım. Benim içkiyi burnumla içtiğim de vakidir bildiğin gibi.

-Anladım baba. Yani içkiyi ağzıyla içmek de, burnuyla içmek de aslında mecazi benzetmeler. Bu durumda kıçıyla içmek de mecazi bir benzetme herhalde.

-Yok, değil. İçkiyi kıçıyla içmek mecazi bir benzetme değildir. Bildiğin bayağı bayağı kıçıyla içmektir.

-Ya baba, olur mu hiç öyle şey? İnsan içkiyi ağzıyla içebilir. Burnuyla da haydi içebilir ama kıçıyla nasıl içer ki?

-Oğlum! Neyzen Tevfik’i bilirsin değil mi?

-Elbette bilirim.

-Peki Mazhar Osman’ı?

-Onun da Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük ruh ve sinir hastalıkları doktoru olduğunu bilirim ama başka çok fazla bilgim yok.

-O kadarı yeterli zaten.

Neyzen Tevfik ve Mazhar Osman çok iyi dost imişler. Aynı zamanda Neyzen Tevfik sık sık Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesine, yani bizim tabirimizle tımarhaneye düştüğü için bir yerde Mazhar Osman’ın özel hastasıymış da.

İçkiyi burnuyla içtiği dönemlerinde ceketinin ceplerinde haşlanmış işkembe taşıyan, acıktıkça o haşlanmış işkembeyi çıkarıp parça parça yiyecek kadar, hamam kurnasına galonla rakı doldurup hamam tasıyla rakı içtikten sonra anadan üryan hamamdan dışarı çıkacak kadar kadar çılgın olan Neyzen Tevfik’in yolu sık sık Mazhar Osman’a düşermiş.

Mazhar Osman, aylar süren tedavi sonucunda Neyzen Tevfik’i normale döndürür hastaneden salarmış ama kısa süre sonra o tekrar akıl hastanesine dönermiş.

İşte bu tedavilerden birinde Mazhar Osman, Neyzen Tevfik’e tövbe ettirmiş. Neyzen Tevfik ‘’ Bir daha ağzıma bu içkiyi sürmeyeceğime Allahıma, kitabıma yemin ediyorum. Tövbeler tövbesi’’ Deyip tövbe etmiş. Ama kısa bir süre sonra yine zil zurna Mazhar Osman’ın karşısına gelmiş.

Mazhar Öfkeyle sormuş: ‘’ Hani bir daha ağzına içki sürmeyecektin? Tövbe etmiştin?’’ Neyzen Tevfik cevap vermiş: ‘’ Ben yine sözümdeyim. İçkiyi ağzıma sürmedim.’’ Mazhar Osman daha da kızmış. ‘’ Ulan zil zurna sarhoşsun. Kibrit çaksam alev alev yanacaksın. Hâla ağzıma içki sürmedim diyorsun’’ Neyzen yemin etmiş. ‘’ Vallahi billahi ağzıma içki sürmedim.’’ Mazhar Osman patlamış artık ‘’ Madem ağzına içki sürmedin de burnunla mı içtin be adam? Kör kütük sarhoşsun işte.’’  Neyzen anlatmış: ‘’ Ne ağzıma ne burnuma sürdüm içkiyi. Bir kovaya rakı doldurup üzerine oturdum ve kıçımdan çekerek mideye indirdim.’’

-Vay be baba! Demek insan kıçıyla da içebiliyor ha? Hem de mecazi manada değil gerçek manada. Peki bu doğru mu? Yani uydurulmuş bir hikaye olmasın.

- Orasını bilmem. Hürriyet Gazetesinin eki olarak bir iki yıl önce verilen Gülümseyen Tarih adlı bir dergide Tarihçi Murat Bardakçı, bunu ciddi bir olay olarak yazmıştı.  

-Peki bu içkiyi kıçı ile içenler hangi hayvana dönüşüyorlar? Öyle ya ağzı ile içen tilkiye, burnu ile içen aslana dönüştüğüne göre kıçı ile içenlerin de bir hayvana dönüşmeleri gerekmez mi?

-İçkiyi kıçı ile içenlerin genelde eşeğe dönüştüğü söylenir ama doğrusu köpeğe dönüşürler.

-Nasıl yani?

-Bu sorunun cevabını da aslında Neyzen Tevfik vermiş.

-Nasıl?

-Neyzen Tevfik bir gün başlamış Allah’a küfür etmeye. Demişler ki ‘’ Yahu her haline eyvallah dedik ama Allah’a küfretmen olmuyor. Bunu kaldıramayız.’’ Cevap vermiş: ‘’ Ben o kapının köpeğiyim, arasıra havlarım böyle. Siz bana aldırmayın.’’

Yani oğlum, içkiyi kıçıyla içen aslında köpekleşir. Köpeklerin iki önemli özelliği nedir? Birincisi sadakat, ikincisi de havlamak öyle değil mi?

-Öyle de aradaki bağlantıyı pek anlayamadım.

-Mesela Neyzen Tevfik.  Ne demiş bir şiirinde?

Bî-namaz deyip beni Hak'dan uzak gören,
Sığmaz senin hayâline mihrâb ü mübrem.
Sen sade beş vakitte ararsın Allahını,
Ben her zaman onunla emîn ol beraberim

Yani bu şiirine göre Allah’a senden benden, kendisini Haktan uzak gören insanlardan daha fazla bağlı, daha fazla sadık görünüyor öyle değil mi?

-Evet öyle

-Ama Allah’a da küfrediyor zaman zaman?

-O da doğru?

-Niçin peki?

-Niçin?

-Çünkü daha sadakatla bağlı olduğu bir başka şey var : İçki. Her zaman beraber olduğunu söylediği Allah’a küfrediyor ama içkiye küfrettiğine hiç kimse şahit değil. Yani asıl sadakati Allah’a değil içkiye duyduğu sadakat. Efendisi içki. Efendisinin tesiriyle Allah dahil havlamadığı, havlayamayacağı hiç bir şey yok...

-İyi de baba, Neyzen Tevfik tek bir örnek. Bir örnek sebebiyle ‘’ İçkiyi Kıçıyla İçenler’’ Diye bir sınıftan, zümrenin olduğundan bahsedilebilir mi?

-Bir örnek mi? Sen öyle mi sanıyorsun? Ülkemizde o kadar çoktur ki içkiyi kıçıyla içen asla tahmin edemezsin.

Yaşlı babamın yavaş yavaş gözleri kapanmaya başlamıştı. Onu daha fazla yormak istemedim. Usulca yatağına yatırıp üstünü örttüm. Sonra derin düşüncelere daldım.

Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde içki tüketimi bizden kat kat fazla olduğu halde hepsi bilim ve teknolojide bizden fersah fersah ileridiydeler. Oysa biz hep içkinin beyni süngerleştirdiğini bilirdik. Yani dinimizin yasak kılması yanında içkinin ilmen de insan sağlığı için çok zararlı olduğunu, vücudun fonksiyonlarını , bilhassa beynin normal çalışmasını engellediğini düşünürdük oysa Avrupa olsun, ABD olsun, Rusya olsun içkiyi adeta su gibi tüketiyordu ama bu ülkeler bizden çok ilerideydiler. Bunun sebebi ne olabilirdi acaba diye çok düşünmüşümdür zaman zaman. Babamla yaptığım bu konuşmadan sonra artık bu sorunun cevabı netleşmişti.

Evet, gelişmiş ülkelerde içki ağızla, bilemedin bazı bazı burunla içiliyordu. Oysa ülkemizde azımsanmayacak sayıda insanımız maalesef içkiyi kıçlarıyla içiyorlardı. Kıçları ile içtikleri için de her şeye, herkese havlıyorlardı. Her türlü gelişmeye, ilerlemeye, kalkınma hamlesine, bu hamleleri başlatanlara, aklınıza ne gelirse havlıyorlardı. Onların havlamalarına her ne kadar aldırış edilmese de  yine de bunca havlama sesi içerisinde insanın psikolojisinin bozulmaması mümkün olamıyor, gelişme ve ilerleme istenilen hıza ulaşamıyordu. Ama ne yazık ki bu köpekleri itlaf etmek de mümkün değildi zira her biri ülkenin vatandaşı olarak herkesle eşit haklara sahiptiler. Havlama hakkı da dahil olmak üzere...

Ha bir de eğitim var tabii ki.

Maalesef ülkemizin muasır medeniyetler seviyesine ulaşamamasının çok önemli bir sebebi de bir türlü rayına oturtamadığımız, nasıl olması gerektiğine karar veremediğimiz eğitim sistemimizdi. Defalarca sil baştan yaptığımız, deneye deneye deneme tahtasına döndürdüğümüz Eğitim sistemimiz...

Bu ikisini hallettiğimiz gün inanıyorum ki bu ülke de muasır medeniyetler seviyesini yakalamayı bırakın kat kat üstüne çıkacaktır.

Evet, ivedilikle yapmamız gereken şey mutlaka eğitimi adamakıllı ele almak. Bunun için de 1- Okullar eğlence mekanı olmaktan çıkarılmalı, eğitimin zor, zahmetli, sıkıntılı ama meyvelerinin çok lezzetli bir uğraş olduğu hem öğretmene, hem veliye hem de özellikle öğrenciye kavratılmalı  2- İnsanımızı içkiden mümkün olduğu kadar uzak tutmaya, eğer bunda başarılı olunamıyorsa ( Ki tam başarı mümkün değildir) en azından ağızlarıyla içen bireyler olmaları için azami gayret gösterilmelidir. Vatandaşlarımızın burunlarıyla, hele  hele de kıçlarıyla içki içen bireyler olmaması için devlet tam bir seferberlik başlatmalıdır.

( İçki İçenler Kaç Sınıfa Ayrılır? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 6.06.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.