Auschwitz Toplama kampı Polonya'daki Krakov kentinin 60 kilometre güneybatısında 1940 yılının ilkbaharında inşa edilmişti. 1941 Eylülü'nde de toplama kampının komutanı Rudolf Höss, tutukluların öldürülmesi için zehirli Ziklon B  gazı temin edilmesini istemişti. 

Evet, gıdasızlık ve oldukça zor yaşam şartlarına dayanamayanlarla uğraşılmayacak, bunlar Ziklon B denilen bir zehirli gazla öldürülecek, öldürülenler de daha sonra yine kamptaki krematoryumlarda yakılarak kül edilecekti.

Peki Joseph Mengele ne yapacaktı bu toplama kampında?

Bilimsel deneyler yapacaktı(!) az sonra da okuyacağınız gibi.

Gerek krematoryumların ve gaz odalarının yapımı gerek zehirli Ziklon B Gazının üretimi ve gerekse Joseph Mengele'nin yapacağı bilimsel(!) deneylerin finansörleri de kimlerdi biliyor musunuz? Bugün pek çoğumuzun elindeki cep telefonlarını ve diğer kullandığımız beyaz eşyaları( televiyon, buz dolabı, çamaşır ve bulaşık makinesi vb.) üreten Simens ve demir çelik üretiminde dünyanın önde gelen kuruluşlarından olan Krupp. ( Osmanlı'daki son dönem Alman toplarının ve tüfeklerinin üreticisi de Krupp'dur.) 

Bazen insan '' Olmaz yahu, bu kadar da vahşet olmaz. Tüm bunlar Yahudilerin abartması.'' Diye düşünüyor ama öte taraftan ''Bir esir kampında beş adet krematoryumun ( ölü yakma fırını) ne işi var?'' Diye sormadan da edemiyor. 

Mesela Kurtuluş Savaşında Türkler de Afyon'da bir esir kampı kurmuşlar ve burada özellikle Yunan esirleri alıkoymuşlar. Şimdi 5 ve 6  no lu resimlere  bakın. Ne krematoryum var ne de açlıktan derisi kemiğine yapışmış çırılçıplak insanlar.. Esirler adeta piknik yapıyorlar. Bir de 7-8-9  no lu resimlere bakın. Ama yine de biz barbarız(!), Avrupalı medeni(!) 

Neyse, kaldığımız yerden devam edelim. 

Mengele bu kampta icra-i sanat eylemeye başlıyor.

Neler mi yapıyor? 

Öncelikle kimlerin öleceğine, kimlerin yaşayacağına o karar veriyor. Kendini bir tanrı gibi görüyor ve bundan zevk alıyor

Yani kampa gelenlere bakıyor ve bunlar içinde artık hiç bir iş yapamayacak durumda olanları ayırıp '' Bunlar gaz odalarına, sonra da krematoryumlara'' kararını veren Joseph Mengele.

Marta Wise'ın bahsettiği o sapık sırıtış işte bu anda oluşuyordu Mengele'nin yüzünde. İnsanları gaz odalarında öldüren veya krematoryumlarda yakan görevliler bile bu insanlık dışı uygulamalara katlanabilmek için midelerini silme komple alkolle doldurup beyinlerini uyuştururken Mengele gayet rahat, gayet sakin, yaptığı çok olağan bir şeymiş gibi sırıtıyordu.

1944 yılı geldiğinde bir günde 9000 insanı krematoryumlara gönderirken bile hep sırıtıyordu.

Burada eski bir Nazi Subayının anılarını nakledeyim sizlere ki bu toplama kampının nasıl bir şey olduğu daha net anlaşılsın.

Oscar Gröning isimli bir Nazi subayı , 1942 Ekim’inde  karargaha çağrıldı. Kendisine özel bir görev verilmişti. Auschwitz’e gönderildiğinde, burada ne yapacağına dair hiçbir fikri yoktu.

Akşam yemeğinde, arkadaşları zor bulunan yemekleri yiyor ve aşırı derecede alkol tüketiyordu. Aşırı alkol tüketimi bilhassa ilgisini çekmişti genç subayın; derken kapı açıldı ve bir görevli, yeni takımın geldiğini söyledi.

Subaylardan biri Oscar’a ‘’Şanslılarsa bizim kampta kalacaklar.’’ Dedi. ‘’ Ya değillerse?’’ Diye sordu genç subay.

‘’Değillerse, anında tüketime.’’ Diye cevapladı onu subay.

Esirler kampa girdiklerinde duydukları ilk şey hoparlörlerden gelen bir klasik müzik ve kapıda duran ambulans aracıydı.

Ambulans aracının üzerindeki kızıl haç, esirlerde, saygın bir sağlık kurumuna getirildiklerini düşündürüyordu; buradaki her şeyin doktorların denetiminde olduğunu sanıyorlardı. Doktor varsa, umut var…

Oysa o ambulans sadece algılarla oynamak içindi ve savaşın sonuna dek orada öylece bomboş durdu.

Kamptaki Nazi subayları Oscar’a görevini açıkladılar: Kampa gelenler eşya ve mallarını vermek zorundaydı. Esirlerin malları ve paraları toplanacak, sayılacak ve sonra Berlin’e gönderilecekti. Oradaki subaylara güvenilmediği için Oscar bu vazifeye atanmıştı.

Trenden inen esirler götürüldü, Oscar eşyaların arasından bir bebek sesi duydu. Gaz odalarına ölüme gönderildiğini bilen bir kadın onu burada bırakmış olmalıydı. Belli ki ayrı ayrı bulunurlarsa hayatta kalabileceklerini umut etmişti.

Muhafız bebeği ayaklarından tuttu ve kafasını kamyonun kabinesine vurdu; bebek susuncaya dek…

Oscar o gece sabaha kadar uyuyamadı ve sabah erkenden komutanlığa giderek durumu üstüne rapor etti. Oscar haklı bulunmuştu ama ne fayda…

Oscar gaz odalarına giden insanlara nasıl gaz verdiklerini, ve onların  çığlıklarını duydu. Sonra ölü bedenlerin krematoryuma nasıl atıldıklarını gördü. Yanan insan bedenlerini seyretmişti.

Burada neden bu kadar çok alkol tüketildiğini de şimdi anlamış bulunuyordu.

Savaş bitip eve döndüğünde karısına daha merhaba bile demeden '' Ne sen bana bir şey sor, ne ben sana bir şey anlatayım.'' Dedi. 

NOT: 2005 yılında 90 yaşını aşmış bir Alman vatandaşı olarak yargılanan Oscar Görining'e mahkeme -hiç kimseyi öldürmediği için- sadece 4 yıl hapis cezası verdi ama yaşı sebebiyle bu ceza infaz edilmedi. 

FOTOĞRAFLAR:

1- Auschwitz Toplama Kampı
2- Ziclon B Zehirli Gazı
3- 4- Auschwitz Toplama Kampındaki Krematoryumlar ( Ölü yakma fırınları )
5-6- Büyük Taarruzdan sonra esir edilen Yunanlılar ( Trikopis de dahil.)  Afyon esir kampında Türk subayları ve kendi aileleri ile
7-8-9- Auschwitz toplama ve esir kampındaki yaşam ( Buna yaşam denirse tabii ki. )
10- Oscar Gröning

( Sadist Ve Sapık Bir Sırıtış--2. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 5.02.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.