Deliriş İbrahim -6. Bölüm-
ZAFERLE DÖNDÜ AMA KELLESİNİ KURTARAMADI
Osmanlı Donanması 21 Mayısta Navarin’e geldi ve bir ay burada kaldıktan sonra
21 Haziran 1045 de doğrudan doğruya Girit Adası üzerine yürüdü. Hedef Girit
Adasının Hanya kenti idi.
Önce Aya Todori’ye asker çıkaran Osmanlı kuvvetleri 27 Haziran 1045 de doğrudan
doğruya Hanya kalesini kuşattı.
Girit’i Hakimiyetinde bulunduran Venedikliler gafil avlanmışlardı zira
Osmanlıların Malta’ya saldıracakları düşünülüyordu. Bu sebeple tüm
savunmayı Malta için yapmışlardı ve
şimdi Osmanlı Donanması tarafından kuşatılmış olan Girit’e yardım da
gönderemiyorlardı.
Girit seferine serdar tayin edilen Yusuf Paşa 54 günlük bir kuşatmadan sonra
Hanya kalesini ele geçirdi. Burada bulunan Malta şovalyelerine dokunmayıp
hepsini serbest bıraktı. Sonrasında Devletten istediği yardımlarla hem gemi hem
de barut ihtiyacını tamamladı ve akabinde Hanya Kalesini az bir muhafız ile
Hasan Paşa’ya emanet edip kendisi İstanbul’a döndü.
Yusuf Paşa’nın kazandığı bu zafer İstanbul’da büyük sevince yol açmıştı. Padişah İbrahim üç gün üç gece bu zaferi
kutladı, halka ihsanlarda bulunuldu,
kurbanlar kesildi. Hanya kalesinin ele geçirilmesi tam bir bayram
coşkusuyla kutlandı.
Herkes mutluydu. Mutlu olmayan tek kişi ise Vezir-i Âzam Sultanzâde Mehmet
Paşaydı.
Yusuf Paşa’nın İstanbul’a dönmesinden kısa süre sonra padişahın huzuruna çıktı.
-Hünkarım bir maruzatım vardır.
-De bakalım lala.
-Yusuf Paşa kulunuz hakkında.
-Yine mi Yusuf Paşa? Adam koskoca bir zafer kazandı. Daha ne istersin? Ne alıp
veremediğin vardır Yusuf Paşa ile?
-Hünkarım ! Yusuf Paşa zaferle döndü dönmesine ama bu zafer eksik kalmıştır.
-Anlamadım. Nesi eksik?
-Girit Adasının tamamını alması mümkün ve dahi gerekli olduğu halde sadece
Hanya’nın alınması zafer midir sizce de?
Padişah İbrahim düşündü. Evet ya aslında Girit’in tamamı alınmalıydı ve dahi
bunun tam fırsatıydı. Oysa Yusuf Paşa sadece Hanya’yı almış, orada da az bir
kuvvet bırakarak dönmüştü. Yani bu zafer eksik bir zaferdi.
-Doğru dersin lala peki neden adanın tamamını almadı sence?
Yusuf Paşa ilk kez padişahın sorduğu bir soruya ‘’ Siz daha iyi bilirsiniz
hünkarım.’’ Demedi.
-Venediklilerden rüşvet almıştır muhakkak hünkarım. Hatta böyle söylentiler
bile var.
-Peki lala tedbir nedir? Ne yapmak iktiza eder?
-Benim fikrim böyle üç gün üç gece zafer kutlaması yaptıktan sonra Yusuf
Paşa’yı gidermek ( öldürmek) doğru olmaz ama mesela Mısır’a nefy ( sürgün )
edilebilir.
-Tamam lala. Bir düşüneyim. Yusuf Paşa’yı da bir dinleyeyim karar veririm.
Padişah İbrahim Sultanzâde Mehmet Paşa’yı huzurundan çıkardıktan sonra Yusuf Paşa’yı
çağırdı huzuruna ve direkt sordu.
-Paşa ! De şimdi bana. Girit’in tamamını
alman mümkünken neden seferi yarıda kesip İstanbul’a döndün?
-Sefere devamın zamanı değildi de ondan hünkarım. Zamanı gelince devam edeceğim inşallah.
-Senin için ‘’ Rüşvet aldı da o yüzden sefere devam etmedi.’’ Derler. Buna ne
diyeceksin?
-Külliyen yalandır sultanım. Size o yalanı söyleyendir asıl Venediklilerden
rüşvet alan.
-Bana bu iddiayı kimin ilettiğini bilir misin ki?
-Bilirim hünkarım. Vezir-i Âzam Mehmet paşadır.
-Yani Vezir-i Âzam Mehmet Paşa mıdır asıl rüşvet alan?
-Evet sultanım. Venediklilerden asıl rüşvet alan odur. Seferin nereye olacağını
adamlara bildirmek ve bu sefere engel olacağı vaadiyle Venediklilerden rüşvet
almıştır.
-Vay namussuz pezevenk vay. Bir de bana seni Mısır’a sürmemi teklif eder. Paşa!
Eğer dediklerin doğruysa onu azlederim, değilse seni Mısır’a sürerim bunun
farkındasın değil mi?
-Beli Sultanım.
Yusuf Paşa, huzurdan çıktıktan sonra doğruca Valide Kösem Sultan’a gidip olanı
biteni, kendisinin Mısır’a sürülebileceğini anlattı. Bunun üzerine Valide Kösem Sultan ve Anadolu Kazaskeri
Karabaşzâde Hüseyin ( Yani Cinci Hoca ) doğruca padişahın huzuruna çıkıp Yusuf
Paşa’nın Mısır’a sürülmesinin çok yanlış bir karar olduğuna ikna etmeye
çalıştılar Padişah İbrahim’i.
Padişah ibrahim bu işten çok sıkılmıştı
‘’Tamam valide... Senin dediğin gibi olsun kazasker efendi. Yusuf Paşa’yı
Mısır’a sürmeyeceğim.’’ Diyerek her ikisine de söz verdi ama içi de içini
yiyordu. Sonunda dayanamadı ve her iki paşayı da huzurunda yüzleştirdi.
Bu yüzleştirme sonucunda rüşvet almakla suçlanan Yusuf Paşa’nın böyle bir
rüşvet almadığı, tam tersine Sultanzâde Mehmet Paşa’nın ‘’ Merak eteyin ben bu
sefere mani olacağım.’’ Diyerek Venediklilerden 60.000 Flori aldığı kesinleşti. Huzura çağrılan Venedikl
diplomatlar Yusuf Paşa’ya herhangi bir
rüşvet vermediklerini ama Sultanzâde Mehmet’e seferi engellemesi karşılığında
60.000 Flori verdiklerini, Mehmet Paşa’nın kendilerini kandırdığını itiraf
etmişlerdi. Yani Sultanzâde kurnazlık yapıp Venediklilerden para almış ama
karşılığında onlara hiç bir şey vermemişti. Lakin bu yaptığı da affedilir şey
değildi.
Sultan İbrahim öfkeyle gürledi:
-Sadaret mührünü geri ver bre mel’un!
Sultanzâde ava giderken çok fena avlanmıştı ve sonunun bir önceki sadrazam gibi
idam olacağını düşünüyordu.
-Bağışlayın sultanım. Çok büyük hata ettim.
-Dua et Devlet-i Âliye’ye ihenet edip seferin nereye yapılacağını
söylememişsin. Dua et gerçekten de seferi engellemek için hiç bir şey
yapmamışsın. Sadeve Venediklileri kandırıp onlardan para almışsın. Canını
bağışladım. Şimdi defol gözümün önünden.
Sultanzâde Mehmet Paşa içinden ‘’ Çok
şükür kefeni yırttık’’ Diyerek huzurdan çıktıktan sonra canı zaten çok sıkılmış
olan Padişah İbrahim, Yusuf Paşa’ya döndü. Öfkesi tavan yapmış bir vaziyette Tusuf
Paşa’ya emretti.
- İç-ilinde olan beylerbeyiler ile hemen git var, Girid’i bütün al.
Daha biraz önce Padişahın gazabından kıl payı kurtulmuş olan Yusuf Paşa, biraz
da sırtını Valide Kösem Sultan’a ve Cinci Hocaya dayamış olmanın rahatlığı ile
hayatının en büyük hatasını yaptı.
- “Pâdişâhım! Re’âyâya kereste salınup hâlâ gemiler yapılmak üzeredir ve
vaktimiz erba‘în esnâsıdır, mevsim-i sefer-i bahr olmadığından kat‘-ı nazar ol
kadar mîrimîrânlara ol cezîrede güncâyiş yoktur ŞİMDİ GİDEMEM. ’’ [Naima
Tarihi, Katip Çelebi- Tuhfet-ül Kibâr fi Esfâr-i Bihar ]
‘’ Şimdi Gidemem’’ Sözü Sultan İbrahim’i çileden çıkardı.
-Bre sen ne dersin mel’un? ‘’ Ben sana git derim, sen gidemem dersin. Hünkarının
emrine karşı mı gelirsin?
Yusuf Paşa daha ağzını açıp cevap vermeden bağırdı:
-Bostancılar ! Alın götürün bu mel’unu. Çok ivedi olarak alın kellesini.
Hep hedef tahtasında olan ama Kösem Sultan ve Cinci Hüseyin’in destekleriyle
bir sürü badire atlatan Yusuf Paşa, en sonunda bizzat kendi dilinin cezası
olarak idam edildi. Evet, Hanya Fatihi Yusuf Paşa, kazandığı zafer ve valide
Sultan ile Cinci Hocadan gördüğü destek sebebiyle fazlaca havalara girmişti ama
maalesef bu havaları sonu oldu.
Konya’yı görmüş müydü bilmiyorum ama Hanya’yı görmekle kalmamış feth etmişti ve
maalesef bu fetih canına mal olmuştu dolaylı yoldan.
Peki gerçekten de Osmanlı Devleti’nin Akdeniz hakimiyeti için mutlaka gerekli
olan Girit Adası tamamen alınabildi mi
daha sonra?
Sizleri merakta koymayayım.
Alınmasına alındı ama Sultan İbrahim zamanında değil. Oğlu IV Mehmet
zamanında...Köprülü Fazıl Ahmet Paşa tarafından...İbrahim zamanındaki ilk
seferden yaklaşık 25 sene kadar sonra1669 yılında.
Devam edecek.
(
Deliriş İbrahim -6. Bölüm- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
7.03.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.