Millet-i Sadıka Dediğimiz Ermeniler, Türklere Sadık Değilermiş Ki ---3. Bölüm--
MİLLET-İ SADIKA DEDİĞİMİZ ERMENİLER, TÜRKLERE SADIK DEĞİLERMİŞ Kİ ---3. BÖLÜM--
Türkiye’de neredeyse hiç kimse
bilmez, ben de yeni öğrendim, 18. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ermenilerin
bağımsız devlet kurma hayallerinin öncüleri Hindistan’daki Ermeni cemaati olur.
Evet ben kendi adımahiç bilmezdim Hindistan’da bir Ermeni cemaati olduğunu ama
varmış.
Neyse, Hindistan’daki bu Ermeni cemaatinin başında Hovsep Emin ( Veya Joseph
Emin ) adlı tüccar bir Ermeni var ve bu tüccarın bir taraftan İngiliz hükumetiyle
bir taraftan Rus hükumetiyle ilişkileri oldukça iyi. Hem İngiltere’nin o
zamanki başbakanı Peet hem de Rusya başbakanı Voronstov’a Ermeni Devleti (
Kendilerinin tabiriyle Ermenistan’ın Kurtuluşu) Fikrini açan işte bu Hosep
Emin.
Yani HovsepEmin Ermenilere Ruslar
dışında da bir hami ( koruyucu,kollayıcı ) buluyor. Ama hemen belirtelim ki
İngiltere ilk başlarda Ermenilere hami olmaya pek de hevesli değil.
Bu arada Hovsep Emin ermeni yöneticileri ile de ilişkilerini geliştirdi ve
onlara düşüncelerini anlattı. Ona göre Gürcü Kralı’nın başkanlığında
yönetilecek Rusya destekli ortak bir Ermeni- Gürcü Devleti
en akıllı çözümdü Ermenilerin kurtuluşu konusunda.
Evet yarım yamalak da olsa bağımsızlık için ( artık bu nasıl bir bağımsızlık olacaksa ) Rusların kucağına oturmaktan çekinmedikleri gibi Gürcü idaresi
altında yaşamaya bile razıydılar ve Hoseb Emin’i en çok destekleyen de bizim
Muş ilimizin Surp Karapet Kilisesi Episkoposu Hovnan’dı.
İşin komik olan tarafı Ermenistan’daki Erivan Katolikosu Simeon kormuş ve bu
teşebbüsleri macera olarak görürken Anadolu'muzdaki sözde millet-i sadıkamızın psikoposu
Hovnand Efendi canla başla sarılmıştı Hovseb Emin’in düşüncelerine.
Ancak Hovsep Emin, beklediği tam desteğe ulaşamadı bir türlü. O da işi
kitaplara döktü. Kitabı Ermeni kurtuluşunun an önemli aracı olarak görüyordu.
1772 de Madras’da Ermeni Yayınevini kurdular ve artık seri halde ktaplar
çıkmaya başladı.
Yayınevinin
en önemli kitaplarından biri de, “Ünün Tuzakları” adlı yayın oldu. Bu kitap, kurulacak Ermenistan’ın Parlamenter bir Cumhuriyet olacağını varsayıyordu.
Bu arada 1770 Yılında yaşanan bir olay Ermenileri Ruslara adeta tutkalla
yapıştırdı.
Evet, nice kralların, çarların yapamadığını bir çariçe yapmış ve Koskoca
Osmanlı Devleti’ni dize getirmişti.
Çariçe II. Katherina’nın taaa Baltık Denizinden gönderdiği donanma Atlas
Okyanusunu Cebel-i Tarık Boğazını, Akdeniz'i batıdan doğuya baştan başa geçmiş ve
Çeşme’de eşşek gibi yatan Osmanlı Donanmasını yakmıştı.
1768 de başlayan bu savaşın sebebi Lehistan’dı.
Çariçe II. Katherina, Lehistan için Osmanlı’yı karşısına alıp üstelik bir de
donanmasını yaktığına göre Ermeniler için neler yapmazdı ki? Yeter ki Ermeniler, Rusya’ya ne kadar sadık
bir uşak olabileceklerini ispatlayabilsinler.
Evet,1768 de başlayan bu Osmanlı- Rus Savaşı 1774 de Osmanlı Devletinin feci
şekilde yenilgisi ile sona erdi ve Osmanlı 1774 de tarihinin en acı antlaşması
olan Küçük Kaynarca Antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı.
Velhasılıkelam 1710da Baltacı Mehmet Paşa, Deli Petro’nun karısı Katherina’ya
bir şey yapmış mıydı bilemeyiz ama Katherina'ların ikincisi Osmanlı Devleti’nin
canına okumuştu.
Küçük Kaynarca Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nin beli kırıldı. O tarihten
sonra da bir daha belini toparlayamadı her ne kadar hayatına devam etse de...
Bu antlaşmanın maddelerini tek tek saymayacağım ama bir maddesi konumuzla
ilgili olduğu için yazıyorum:
‘’ Rusya Osmanlı Devleti tebaası olan bütün Ortodoksların koruyucusudur’’
Evet, artık Osmanlı Devletinde yaşayan Ortodokslar Rusya’dan sorulacaktı. Yani
Osmanlı Devletinde yaşayan bir Ortodoks’un güneş çarpması sonucu burnu kanasa
Rusya Osmanlı Devletine ‘’ O kardeşimin
niçin burnu kanıyor lan ! Neden
ilgilenmiyorsun? Döveyim mi seni ha?,
Döveyim mi’’ Deme hakkına sahip oluyordu.
Ermeniler de çok büyük bir çoğunluk olarak Ortodoks olduklarına göre?
Kendileri belki de hiç beklemedikleri anda Çariçe II Katherina Küçük Kaynarca
Antlaşmasına soktuğu bir madde ile Ermenilere de kucak açmış ve Rumlar gibi
Ermenileri de tombul göğüslerine bastırmıştı. Bundan sonrasında artık ‘’ Başım
ağrıyor ana! Kıçım ağrıyor ana! Bu Osmanlı bana bakmıyor ana!’’ Diye ağlamak
ve böylece Rusya’yı Osmanlı Devletine saldırtmak tamamen kendi marifetlerine
kalmıştı.
Evet, 1774 Yılı Osmanlı Devleti’nin belinin kırıldığı bir yıldı ama 1829 da
ondan aşağı kalır olmadı. Neden mi? Kısaca
anlatayım.
Küçük Kaynarca Antlaşmasından sonra Rumlar sık sık Osmanlı Devlerine karşı ayaklandılar
ve her ayaklanmalarında Rusları da arkalarında buldular tabii ki.
En son 1827 de Ruslar Navarin’de bir Osmanlı Donanmasını yakınca ( Evet, canları
sıkıldıkça donanmamızı yakıyorlardı artık.) Sultan II. Mahmut Rusya’ya savaş
açtı. Ancak 1826 da Yeniçeri ocağını
kaldırdığı, yerine kurulan Âsâkir-i Mansure-i Muhammediye de henüz hazır
olmadığından yine feci bir yenilgi ile sonuçlandı savaş ve 1829 da Edirne
Antlaşmasını imzaladık.
Şimdi dikkat !
Edirne Antlaşması bizim için tam facia, Ermeniler için Rus Kazığı oldu ama aynı
zamanda Ermeniler için bir umut ışığı da oldu. Nasıl mı?
*Edirne Antlaşması ile Osmanlı Devleti Yunanistan’ın bağımsızlığını kabul etti.
*Eflak, Boğdan ve Sırbistan’ın özerkliğini kabul etti
Bu iki madde Ermenileri cesaretlendirdi. Eflak, Boğdan, Sırbistan ille de Yunanistan başarmıştı kendileri niçin
başarmasındı ki.
Ancak antlaşmanın bir maddesi tam bir dost kazığı idi zira Rusya, bu savaşlar
sırasında ele geçirdiği Doğu Anadolu topraklarını gerisin geri Osmanlılara
vermişti. Oysa Ermeniler kendilerine verileceğini sanıyorlardı Yine de Rusya,
1828 de İran’dan aldığı Erivan ve çevresini 1840 yılına kadar ‘’Ermenistan
Eyaleti’’ Olarak kendine bağlamıştı ki bu ilerisi için bir umut ışığıydı.
Osmanlı Devleti için yıkım demiştim
herhalde ayrıca izah etmeme gerek yok.
.................................................................
Sözde demokrasi, özde azınlıkları birinci
Müslümanları ikinci sınıf yapan ve Ermenilerin iyice kıçını kaldıran Islahat
Fermanı ve sonrasındaki gelişmelerle
devam edeceğiz.
(
Millet-i Sadıka Dediğimiz Ermeniler, Türklere Sadık Değilermiş Ki ---3. Bölüm-- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
4/30/2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.