Hangi coğrafyadır saklı tutulası
İklimin sirayet ettiği o bahar
dalında saklı
Aklımın muhtırası.
Baş edemediğim indinde duyguların
Baş eğmediğim bir tufansa
Renklerin mahcubiyetinin nazarında
Yeşeren düşlerimden dökülen
Hüznün peçesine dadanan siyahi bir kuşak
Tembihli yüreğin süremediği saltanatı
Gel gör ki acıya ve aşka tutsak.
Melun heceler günü bölen
Kıyamet öncesi şerefi ile yaşayıp
ölen
Gönle dualar iken katık
Yorgunluk bazen vicdanın nezdinde
yastık
Yâd edilesi maziden
Firar eden bir zemheri ki
Üşümenin ta kendisi
Ne zamanki çaresizliğe düşülesi.
Telaffuzu yok kimi zaman
O çizgisi değişmez rotanın.
Teneffüs edilesi mevsimden firar eden
Bir bulut giyip de şiirin gülümsediği
Her hecede
Kat çıkılası rahmet ve mevsim
Miadı dolmadı gitti işte sözcüklerin.
Huzura biat bir arayış
Yüreğe sırdaş kalemin nazında sevinç
Balyalarda hüzün
Dalyalarca ömür misali güdülesi günün
Bazense gümbürtüye feda edilesi
Esir düştüğün hüznün
Varsa yoksa bestesi kâinatın
İlahi Aşkın şavkıyla
Yaşamak ve yaşatmak umudu.
Kökü çürük bir diş gibi
Menzilde saklı bir deyiş belki de
Meali hangi duygudan nemalanıyorsa
varlığın
Kırık hecelerde dolu aklın kıtalar
aştığı
Cebren ve hile ile düştüğümüz dert
Sevgi ve umut ile aştığımız her dağ
Sevginin müdavimi ne çok insan ve
hürmet
Edilesi tasviri duyguların
Varsa yoksa kanat açan
Bir buse adeta meleklerin
Kanatlarına konan sure tadında.
İlahi Ateşin kutsadığı bir hayat ki
Hayali bile güzel, seyyah yüreğin
ikbali
Elbet perde perde yükselen sesi
mevsimin
Hala soğuk olsa da Nisanın güncesi
Ilıman bir gülüş ve umuttur bizi
bekleyen
Beklediğimize değecektir Mevla’nın
izniyle.
Kat kat kuşandığımız dertler
aşılacaktır
Aşina olan ruha elbet umudun
Seyrüseferinde mizacın katıksız
meziyeti
Sökün eden her yeni gün
Miladı geleceğin elbet acılara namzet
Kimi zaman eziyet addedilen
Sabrın ve şükrün rücu ettiği an kadar
andıkça Rabbi.